Dünkü yazımızın sonunda önemli bir mesaj vardı...Şöyle demiştik: «(........) “âdil olmak” kalem sahiplerinin edebî meziyetleri ile eşdeğer, hattâ daha mukaddemdir. (........) İyi şeyler olduğunda da, kuyruk acımız mı var ki “hep kötü” diyelim?»
Dünkü yazımızın sonunda önemli bir mesaj vardı...
Şöyle demiştik: «(........) 'adil olmak' kalem sahiplerinin edebî meziyetleri ile eşdeğer, hatta daha mukaddemdir. (........) İyi şeyler olduğunda da, kuyruk acımız mı var ki 'hep kötü' diyelim?»
Ehemmiyetini de, 'Kalemini haktan çeviren yüzünü de Hak'tan çevirmiş olur. Bunlara acırım ve hatta, (kusura bakmasınlar) 'yuh olsun sana da, gördüklerine de göremediklerine de' derim...' diyerek belirtmiş idim...
Şimdi mutlaka merak edenler soracak olanlar çıkacaktır: Efendi sen 'yuh olsun sana da, gördüklerine de... derken muhatabın kimdi?'
Elcevap: Belki burada o yazıya bir nazire vardır amma asıl muhatab tüm bu tarz kalem oynatanlardı. Bu hususu ehemmiyetine binaen belirteyim ki kimse bizi muğlak (kapalı) yazan, veya birilerini isim verircesine zemm edenlerden zannetmesin.
Böylesini sevmem, zaten dinî değerleimize göre isimle (veya ad vermekten beter bir ima ile) Müslüman kardeşlerimizi kötülemek doğru değildir.
Merhum Mehmed Şevket Eygi üstadın deyişiyle 'konfeksiyon' yazmalı, üstüne uyan giysin.. Yàni kişileri değil kötülüğü (günahı, çirkinliği, yanlışı) hedef almak gerekir.
Tabi bir de şu var: 'Yılların abisi, yılların usta gazetecisi hakkında fikir serdetmek senin ne haddine? Onlar zinhar tenkid edlemez, onlara laf söylenmez..' telakkisi de fevkalade yanlış, hatta tehlikelidir...
Tehlikelidir zira bu türden telakkiler veba gibi yayılır ve sonunda birtakım insanlar, zümreler firavunlaşır eleştirilemez hale gelirler. Usta gazeteciler, kadim ve büyük siyasîler, ricàl-i fasafisörler ve ila ahir...
Sallama (deprem) uzmanı Celal Şengör dinime tàn edecek, abuk sabuk konuşacak ben susacağım... Tarih profesörü İlber Ortaylı alanında güzel bilgiler vermek yerine İslam değerlerini altüst eden sözler edecek susacağız... Olmaz efendi böyle bir şeyi kabul edemeyiz. Akıl ve mantık da kabul etmez... Anlatayım:
Malûmalileri, son zamanlarda akıllı ve kameralı telefonların yayılmasıyla, hasseten gençler arasında moda... Çocuklar çektikleri yetenek videolarını sosyal medyada yayınlıyor, kimi tv'ler bunları derleyip yayın bile yapıyor.
Bendeniz de denk gelirse izliyorum: Çocuk yüzlerce metre ötede yüksek bir yere çıkmış, oradan elindeki basket topunu aşağıdaki (gözle zor görülen) potaya atıp sayı yapıyor!..
Bisikletleriyle, kaykaylarıyla acaip canbazlıklar yapanlar mı ararsınız, bin türlü yetenek veya ne derseniz.. İmdi... gözboyamacıları hariç tutarak…
Bunlar hakkında; 'O halde bunların diğer yaptıkları, dedikleri, fikirleri de isabetlidir' diyebilir miyiz? Elbette hayır...
Ünlü gazeteciler ve sair insanlar da böye ele alınmalı. Bir branşta, bir alanda üstünler, yetenekliler veya büyük adamlar olmuşlar diye her dedikleri ve yaptıkları doğu olacak değil ya... Düşmez kalkmaz bir Allah.
Kullar yanılır. Beşer şaşar... Hatta Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) 'alimler yanıldıklarında da bir sevap alırlar' sözüyle ilmi teşvik etmiş, bir taraftan da alimlerin de hata yapabileceğini, yanılmazlığın, mutlak doğrunun ancak Allah'a mahsus olduğunu da beyan etmişlerdir.
Cuma'nız mübarek, bütün amelleriniz hayırlı ve/veya bizi hesaba çekecek olan yüce Allah'ın (c.c) hoşuna gidecek işler olsun. Amin.