Kim izzet (kalıcı şeref ve itibar) arıyorsa, iyi bilsin ki bütün bir şeref ve itibarın kaynağı Allah'tır.

Kim izzet (kalıcı şeref ve itibar) arıyorsa, iyi bilsin ki bütün bir şeref ve itibarın kaynağı Allah'tır. O'na sadece güzel sözler yükselir, o sözleri yücelten ise imana uygun eylemlerdir. Gizliden gizliye çirkin entrikalar tasarlayanlara gelince: onları şiddetli bir azap beklemektedir; bu gibilerin tuzakları da hiçe çıkacaktır. Fatır-10

Mü’minleri bırakıp da kâfirleri dost edinenler, onların yanında izzet (kalıcı şeref ve itibar) mi arıyorlar? Bilsinler ki bütün izzet ve şeref yalnızca Allah’a aittir. Nisa-139

Geçen yazının sonunda örgütün dış bağlantıları ile ilgili yazacağımı söylememe rağmen içinden geçtiğimiz sürecin önemine binaen o konuyu başka bir yazıya ertelemek daha uygun geldi.

Yaşadığımız bu günlerin asli sebebini anlatıyor belki de yukarıdaki ayet-i kerimeler.

Kâfirleri dost ve müttefik edinerek onların yanında şeref ve itibar arayanlar kaybetti; mü’minleri dost edinerek Allah’a güvenip dayananlar kazandı elhamdülillah.

Bedduaları ve kötülüğe güdümlenmiş sözleri, sinsi ve şeytani amelleriyle birleştiği için Yüce Allah’ın katında itibar bulamayanlar kaybetti; tekbirleri, tesbihleri, duaları ve şehadet kelimleri, dini için, vatanı için, ezanlar susmasın için şehadete koşanların salih amelleriyle birleştiği için Şanı Yüce Allah’ın zafer lutfettikleri kazandı.

Bu bir kırılma noktasıdır.

Arık İslam toplumu kuklaları görebilecek basirete yavaş yavaş ulaşmıştır. Artık kuklayı değil arkasındaki kuklacıyı net olarak göremese de sezebilme ferasetine yavaş yavaş kavuşmuştur.

Bu, büyük bir aldanışın ardından gelen uyanışın emaresidir. “Hayır bildikleriniz şer, şer bildikleriniz hayır olabilir” ilahi fermanının vücut bulmasıdır.

Bu, yüzyıllardır süren bir geriye gidişin tersine çevrildiğinin en parlak işaretidir.

Bu, imanın, huşunun, teslimiyetin, fedakârlığın, birlik ve beraberliğin getirdiği nurun parlamasıdır.

Bu, iman sahipleri için yerin altının yerin üstünden daha sevimli olduğunun görüldüğü gündür. Birçok insan için Allah yolunda ölüme gitmenin yakinen idrak edildiği gündür. Şehitliği bir masal gibi dinleyenlerin onu bir destana dönüştürdüğü gündür.

Ama belki de en önemlisi küfrün belinin artık kırılmaya başlamasının bir miladı olmasıdır bu günleri özel yapan.

Yaptıkları planlar, belki de ilk defa, akamete uğradığı için öfkelerini artık gizleyemeyenlerin yüzlerine iyi bakın.

Bariz olan öfkelerinin yanında, şaşkınlıklarını, hayal kırıklıklarını daha da önemlisi korkularını bizzat göreceksiniz.

Hiçbir analize, yoruma, uzman görüşüne ihtiyacınız da yok üstelik.

Sadece izleyin, takip edin. Farkındalar bir kırılma noktası yaşandığının.

Tanzimat, İttihat-Terakki, Lozan, Kemalizm, klasik, modern, post-modern askeri darbelerle sürekli olarak yerde tuttukları bir devin uyanışını FETÖ ile engellemeye çalışırken nihayetinde ilk yenilgilerini tattılar. Ve bunun daha başlangıç olduğunun da farkındalar.

İşte bu yüzden, daha açıktan, daha ahlaksız, daha acımasız saldırıların odağı olmamız kuvvetle muhtemeldir.

İşte bu yüzden, bundan böyle sürekli tetikte, sürekli uyanık, ruhen ve bedenen sürekli hazır ve her halimizde sürekli nöbette olmak zorundayız.

Her doğum sancılıdır. Her diriliş bedel ister. Belki de canlarımızla ve mallarımızla gireceğimiz bir imtihan ister.

Yeniden dirilirken;

Eskinin, içimize bir ur gibi yerleştirilen köhne sistemini terk etmek yapılacak en elzem iştir.

Artık yeni şeyler söylemenin, yeni şeyler yapmanın, devlet yönetiminde yeni ve sağlam yapılar kurmanın vaktidir.

Ve kadim imanımızın ve irfanımızın temelleri üzerine oturan yeni bir toplum inşa etmenin vaktidir.

Muhtaç olduğumuz güç, şeref ve itibarın yegâne kaynağı Rabbu’l-âlemîn olan Allah’ın indirdiği Kitabımızda mevcuttur.

Allah yar ve yardımcımız olsun.

Selam ve Dua ile…