Uluslararası sistem yani dünya düzeni tüm dünyayı ilgilendiren büyük savaşlar ya da büyük olaylar (Salgın, doğa olayları, ekonomik buhran, dini gelişmeler vb.) sonucunda güçlü ve hegemonik tarafların kurduğu siyasi, askeri, ekonomik, sosyal, kültürel vb. sistematiktir.
Uluslararası sistem yani dünya düzeni tüm dünyayı ilgilendiren büyük savaşlar ya da büyük olaylar (Salgın, doğa olayları, ekonomik buhran, dini gelişmeler vb.) sonucunda güçlü ve hegemonik tarafların kurduğu siyasi, askeri, ekonomik, sosyal, kültürel vb. sistematiktir. Bu düzen tamamen çıkar ve güce dayanır. Medeniyetimizce kurulan ya da kurulacak sistematik için ise aynı şeyi söylemek olanaksızdır.
Batı, İslam medeniyetinde var olan bilim, teknik, akıl, sorgulama, medenileşme, gelişme, toplum için yararlı olma gibi özellikleri değiştirip alarak, özellikle madden olanları elde edip, adalet ve medeniyet gibi kavramları almaksızın Rönesans ve Reform hareketiyle teknik alanda atılımlar yapmaya, ilerlemesine engel olan dini, skolastik felsefeyi ve ruhban sınıfını baskılamaya başladı. Yani bu olaylar Batıda yeni çağda önemli gelişmelerin ve sistematik kurulum çabalarının habercisi gibiydi.
Bize dönüp baktığımızda İstanbul'un fethinden sonra İslam medeniyetinden beslenen ve Müslümanlık ruhuyla yoğrulan, İslamiyet öncesi Orta Asya Türk Töresi ile Bizans imparatorluk geleneğinden yararlanan Osmanlı Devletinin büyük bir imparatorluğa dönüşerek adeta süper güç konumunda ve dünya düzeninde belirleyici bir faktör olduğunu görürüz. 17. yüzyıl duraklama dönemi ve 18. yüzyıl gerileme dönemlerinde yapılan ıslahatlarla yeniden o eski ihtişamlı döneme dönülememesine rağmen Osmanlı'nın uluslararası sistemde süper güç konumu devam ettirdiğini, etkinlik ve belirleyiciliğini sürdüğünü söylememiz olanaklıdır.
Ancak, Batıda sanayi devriminin başlaması, teknik ve madden ortaya çıkan ilerlemeler ve Osmanlı'nın bunları ciddiye ve dikkate almaması Osmanlı için hiç iyi sonuçlar vermedi. Yani spesifik olarak sanayi devrimi ve 1789 Fransız ihtilali ile ortaya çıkan milliyetçilik akımı Osmanlı için son derece büyük handikaplar ve açmazlar ortaya çıkardı. Böylece Osmanlı ipin ucunu kaçırdı, sonun başlangıcı olan tünele ve dağılma sürecine giriş yapmaya başladı.
Uluslararası sistem bağlamında Osmanlı'nın sahneden yavaş yavaş çekilişinin başladığı süreçte yaklaşık her yüzyılda bir büyük dünya olayları sonucunda egemenler tarafından dünya düzeni ve ahenginin kurulduğunu söyleyebiliriz. Avrupa'da 1815 Viyana kongresi bunlardan biridir. Milliyetçilik akımının etkisini kırmak, güçlü merkezi krallıkların varlığının devamını sağlamak (Bugün de hala varlıklarını, etkili/etkisiz, devam ettiriyorlar) amacıyla, Viyana kongresi ile kurulan Avrupa düzeni ya da ahengi ömrünü yaklaşık yüz yıl devam ettirmiştir.
Saygı ve selamlarımla…