Diyanet’in reform faaliyetlerine ivme kazandıranlardan biri de Ali Bardakoğlu’dur. Ali Bardakoğlu bir önceki yazımızda geçtiği gibi, Mehmet Aydın ve Mehmet Görmez’le birlikte reform eksenli Yeni Diyanet Dönemi denen süreci başlatan üç isimden biridir.

Diyanet'in reform faaliyetlerine ivme kazandıranlardan biri de Ali Bardakoğlu'dur. Ali Bardakoğlu bir önceki yazımızda geçtiği gibi, Mehmet Aydın ve Mehmet Görmez'le birlikte reform eksenli Yeni Diyanet Dönemi denen süreci başlatan üç isimden biridir. Mehmet Aydın Diyanetten Sorumlu Devlet Bakanı olunca Diyanet İşleri Başkanlığı için onu önermiş, bu şekilde göreve getirilmiştir.

I- ALİ BARDAKOĞLU'NUN REFORMİST GÖRÜŞLERİ

O yıllara dair bir gazete haberinden alınmış şu satırlar, Mehmet Aydın ve Ali Bardakoğlu'nun reform paydasında nasıl buluştuklarını gösteren ibretlik bir vesikadır:

'Dinde reformun mimarı: 'Hayat değişmiştir; gelin İslami bilgimizi yeniden inşa edelim.'

Bu öneriyi Diyanetten Sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Aydın getirdi… Ortaya attığı 'dinde reform' tartışması bir hayli yankı uyandırdı. Hemen ardından Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu dinin modernize edilmesi gerektiğini savundu. Hatta temel dinî kaidelerin dahi tartışmaya açılabileceğine kadar vardırdı işi…'[1]

İlerleyen izahatlarımızda Bardakoğlu'nun dinde reform anlamına gelen fiil ve beyanlarına birçok misal vereceğiz.

II- ALİ BARDAKOĞLU VE DİNLERARASI DİYALOG

Önceki yazılarımızda bahsettiğimiz, 9 - 11 Temmuz 1999 tarihlerinde gerçekleştirilen ve 'Akılla vahiy çatışırsa akıl tercih edilir' temasının işlendiği 2. Abant Platformu Toplantısına katılanların içinde Ali Bardakoğlu da vardı.

Bardakoğlu, Onursal Başkanının F. Gülen olduğu Gazeteciler ve Yazarlar Vakfının organize ettiği hahamlı papazlı iftar programlarına da katılanlardan biridir.

Mesela 2004'teki '10. Yıl İftarı'nın haberi, Zaman Gazetesinde 'Ana Menüde Yıllardır Hoşgörü ve Diyalog Var' manşetiyle yapılmıştı ve haberin içinde şu satırlar da yer alıyordu:

'… Daha önce vakıf iftarlarında görmediğimiz Diyanet İşleri Eski Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz'dan bayrağı devralan Prof. Dr. Ali Bardakoğlu da, iftarın en dikkat çekici konukları arasındaydı.' [2]

O, dinlerarası diyalogun bir tezahürü olarak, şirke bulaşmış muharref dinlerin de hak olduğunu söyleyebilmiştir:

'Ali Bardakoğlu 2006 yılının Nisan ayında Üsküdar'daki İslam Araştırmaları Merkezinde düzenlediği basın toplantısında, bir önceki yıl (yani 2005'te) Türkiye'ye gelen bazı Avrupalı parlementerlerin kendisine 'Bizim dinimiz hak değil mi?' diye sorduklarını ifade ederek 'Onlara İsa'nın ve dolayısıyla Hıristiyanlığın da hak olduğunu, bizim dinimizin de hak olduğunu söyledik' demiştir.' [3]

Ali Bardakoğlu'nun başkanlığındaki Diyanet zamanında yapılan bir diyalog faaliyeti de, Brüksel'de bir temsilcilik açılmasıdır. 2008 yılında, basına yansıyan bu haber hakkında kaleme aldığımız 'Diyanet Nereye Gidiyor?' başlıklı yazımızın bir bölümü şöyledir:

'Diyanet İşleri Başkanlığı bir ilke daha imza atmış bulunuyor.

Alınan karara göre Diyanet, Avrupa Birliğinin başkenti Brüksel'de bir temsilcilik açacak. Resmî açılış Eylül 2008'de yapılacak.

Bu temsilcilikte ilk etapta ikisi idari olmak üzere yedi personel görevlendirilecek. Söz konusu kadro, Avrupa Birliği ülkelerinin en az bir veya ikisinin dilini bilen seçme ilahiyatçılardan oluşacak. Bunun için gerekli olan personel taramasına başlanmış.

Bu temsilcilik, ilgili personel ile Türkiye – AB ilişkilerine katkıda bulunacak, Dinlerarası Diyalog çalışması yapacak ve Avrupa'da din işleriyle uğraşan görevlilerin eğitimiyle ilgilenecek.

Açık konuşalım, bu proje dini siyasete alet etmektir. Çünkü Avrupa Birliği- Türkiye ilişkileri siyasi bir meseledir. Buna aktif katılım Diyanetin kuruluş kanununa aykırıdır.

Öte yandan Dinlerarası Diyaloğun Vatikan patentli bir Hristiyan – Katolik projesi olduğu da bilinmektedir.

Kuruluş kanununa göre, 'İslam Dinini doğru olarak öğretmek ve tatbik ettirmekle' yükümlü bulunan Diyanetin, Hıristiyanlığı yayma projesi olan Dinlerarası Diyalogu faaliyet kapsamına alması, hem hukuk yönünden faaliyet sahası dışına çıkmak, görev ve yetkisini kötüye kullanmak suretiyle suç işlemesi demektir, hem de milletimizin dinini ve inanç değerlerini tahrif etmesi, bozması anlamına gelmektedir…'

2008 yılında yazılan bu yazımızın, dinlerarası diyalog sürecinin ve Diyanet'in bu süreç içindeki konumunun baştan beri tarafımızdan nasıl ciddiyetle takip edildiğini göstermesi açısından da siz kıymetli okuyucularımızın dikkatini çekeceği kanaatindeyiz.

III- KUR'ÂN - SÜNNET BÜTÜNLÜĞÜNÜ BOZMASI VE SÜNNET'İ TARTIŞMAYA AÇMASI

Diğer pek çok reformist gibi Ali Bardakoğlu'nun bozuk görüşleri de sadece dinlerarası diyalog eksenli değildir.

Mesela onun Kur'an –Sünnet bütünlüğü konusunda da ciddi sıkıntıları vardır.

28 Mayıs 2017'de basına verdiği bir röportajda şöyle diyor:

'Kur'an-ı Kerim ile aramız açıldı. Kur'an-ı Kerim'in bize verdiği öğütlere kulak tıkadık ve kendi yanlışlarımıza kendimiz fetva verir olduk.' [4]

'Bu sözde ne var, bir özeleştiri içeriyor, üstelik ilgili şahsın Kur'an konusundaki hassasiyetini ve dindeki yanlış anlaşılmalara çözüm getirmek istediğini gösteriyor' diyebilirsiniz.

Hayır, durum hiç de öyle değildir.

Çünkü Kur'an'a sıkı sıkıya bağlı olan, Kur'an'dan uzaklaşmanın ızdırabını yaşayan bir insan, Sünnet konusunda da çok dikkatli olmak zorundadır. Zira Kur'an'a yakınlığın ölçüsü Sünnet'e ittibadır.

Şimdi size Mehmet Aydın'ın Diyanetten Sorumlu Devlet Bakanı, Ali Bardakoğlu'nun Diyanet İşleri Başkanı ve Mehmet Görmez'in de Dinî Yayınlardan Sorumlu Başkan Yardımcısı olduğu yıllarda Diyanet tarafından hazırlatılıp bastırılan ve halka bedava dağıtılan bir kitaptan bahsetmek istiyorum. Ki bu kitapta Sünnet ve Hadisler üzerinde uyandırılmaya çalışılan şaibe bir yana, bizzat Kuran ayetleri dahi akademik yaklaşım görüntüsü altında hedef tahtasına oturtulmaktadır.

Kitabın adı 'İslam'a Giriş – Evrensel Mesajlar'

Kitabın Yeni Şafak Gazetesi tarafından basılan nüshasında göze çarpan tahrifatlardan bazıları şöyledir:[5]

- Hadis-i şeriflerin inanç ve itikat alanında bilgi kaynağı olup olmadığının tartışmalı olduğu iddiası [6]

- Hadislerin aktüel değerinin tartışılması gerektiği iddiası [7]

- Şartların değişmesiyle miras hükümlerinin de değişebileceği, Kur'an'ın kadına mirastan erkeğin payının yarısı kadar hisse verilmesini emrettiğini söylemenin kasıtlı bir saptırma olduğu iddiası [8]

- Etkili bir aktivist olarak Cemaleddin Afganî'nin Müslümanları, 'köhnemiş' ve 'köhneleştirici' bir bilgilendirme sisteminin boyunduruğundan kurtararak onları 'bilinçlendirme' amacında olduğu; ondan sonra bu hareketi Abduh ve Reşid Rıza gibi şahsiyetlerin temsil ettiği iddiası [9]

- Kitapta Kur'an, yani Allah'ın hükümleri hakkında 'gökyüzünün kanunu' nitelemesi de yapılmaktadır. [10]

Bu tabirde zamandan ve mekandan münezzeh olan Allahu Teala'ya mekan izafe etme tehlikesinin yanı sıra, Allah'ın hükümlerinin (haşa) sadece gökyüzünde cari olduğu, yeryüzünde, yani beşerî alemde uygulanmasının mevzu olmadığı iması vardır. Halbuki ayet-i kerimede de geçtiği gibi Allah 'göklerde de ilahtır, yerlerde de ilahtır.' (Zuhruf: 84.)

Evet, kitapta yer alan bu ifadeler farklı yazarlara ait olsa da, söz konusu kitap Ali Bardakoğlu'nun Başkanlığı döneminde basıldığı için, sorumluluk ona da aittir ve dahası onun bakış açısını da yansıtmaktadır.

Onun için Sünnet'i bu şekilde devre dışı bırakmaya, ahkam ayetlerini de tarihsellik bakış açısıyla geçmişe hapsedip hükümsüz kılmaya çalışan bir zihniyetin 'Kur'an'a kulak tıkadık' demesinde samimiyet olamayacağı açıktır.

Adı geçen kitaptaki bir başka cümle şöyledir:

'Ehl-i Sünnet Mezhebi ifadesinden de anlaşılacağı üzere, Sünnilik beşerî yorumlarla vücut bulmuş bir mezheptir. Bu sebeple de geçmişte bilim adına ileri sürülmüş bilgi ve beşerî yorumların hakim olduğu bazı konularda eleştirilebilecek görüşleri bulunabileceğini kabul etmek gerekir.' [11]

Bu iddia da tamamen asılsızdır. Zira Ehl-i Sünnet bir mezhep değildir, Kur'an ve Sünnet yoludur; Kur'an'ın sırat-ı müstakim dediği yoldur. Hz. Peygamberin (s.a.v.) yoludur. Ve Ehl-i Sünnet yolunun ortaya koymuş olduğu müktesebat, Kur'an ve Sünnet'e dayalı olarak fetvalara bağlanmıştır. Yani bunlar beşerî / aklî yorumlar değildir. Kur'an ve Sünnet'in hükmünü açıklamak; şahsî yorumda bulunmak veya felsefe yapmak olarak nitelendirilemez.

İslam'a Giriş – Evrensel Mesajlar adlı kitapla ilgili yukarıdaki bilgileri kendisinden aldığımız Ahmet Gelişgen Hocamız, ilgili makalesinde Ehl-i Sünnet yolunun bu şekilde yıpratılmaya çalışılmasını şu satırlarla tahlil eder:

'Ehl-i Sünnet, Allah Resulünün ve onun ashabının yolunda elde edilmiş öz olduğuna göre, burada asıl tartışmaya açılmak istenen de bu yoldur. Öyle ki Ehl-i Sünnet mü'minlerin itikat yoludur. İtikadı belirleyen deliller, inkarı küfür olan ayet ve hadislerdir. Dolayısıyla sübutu ve delaleti kati olan delillere dayanan itikat esaslarının tenkidi mümkün değildir. Sübutu kati veya delaleti açık olamayan, olmayan nassların ifade ettiği hükümler ise ehli tarafından mütalaa edilmiştir zaten. Bunlar beşeri yorumdur diye kaldırılmak istenen birikimin yerine konacak olan da 'beşeri' olmayacak mıdır? Ve bu yorumları ortaya koyanların itikadı, ameli, ihlası ve ilmî seviyesi ne olacaktır acaba?' [12]

Ve A. Gelişgen Hoca, makalesini haklı olarak şu satırlarla bitirir:

'Toplumumuza, hatta yurt dışına bol miktarda ve bedava dağıtılan bu ve benzeri kitaplarla nereye varılmak istenmektedir, doğrusu merak edilir. Kamuoyunda oluşan ağırlıklı kanaate göre bu hususta maksadın, 'ılımlı İslam' ve 'dinlerarası diyalog' olduğudur. İşbu durumda, İslam'ın hükümlerinin, asla uymayan yorum ve yaklaşımlarla tıraşlanarak diğer dinlerle aynı potada buluşmasına yelken açılmak istendiğini söylemek, mübalağa olmasa gerektir. FETÖ'cülüğün temeli 'ılımlı İslam' ve 'dinlerarası diyalog'a dayanıyorsa şayet, Diyanet FETÖ'cülüğün neresindedir, yeniden bakılmalıdır…'

IV- BARDAKOĞLU'NUN İSLÂM'IN TEMEL KAYNAKLARINA BEŞERÎ İLAVELER YAPMASI

Dinde reformun en önde gelen isimlerinden olan Bardakoğlu, 04.05.2006 tarihinde Milliyet'e verdiği röportajda şunları söylemişti:

'İslam'ı üç ayağa oturtuyoruz: Birincisi Kur'an ve Sünnettir. İkincisi cumhuriyetin temel ilkeleri, laikliktir. Üçüncüsü çağdaş dünyanın birikimi donanımıdır.' [13]

'Laiklik' ve 'cumhuriyet' kavramlarının batı kaynaklı ve beşerî sistemlerin gereği olduğu herkes tarafından bilinmektedir. Keza bu kavramların İslam'ın Kur'an ve Sünnet bütünlüğüyle, akaid ve ahkam ölçüleriyle bağdaşmadığını da sadece Müslümanlar değil, İslam'a inanmayanlar da bilirler. Çünkü İslam nev'i şahsına münhasır ilahî bir nizam olarak bir bütündür. Hiçbir beşerî telakkiyi, ilave veya çıkarmayı kabul etmez.

Hal böyleyken, İslam'ın varlık sebebini ortadan kaldıran, Kur'an ve Sünnet'in hayata hakim kılınması gerçeğine tamamen ters olan bu beşerî telakkilerin İslam'dan sayılması açık bir tahrifat değil midir? Ve bu, dini siyasete alet etmek anlamına gelmez mi?

Hele hele batı kültürünün hayat tarzı demek olan 'çağdaş kültür'ü de İslam'ın kaynakları arasında göstermek, İslam'la ve Müslümanların aklıyla alay etmekten başka bir manada yorumlanamaz. Bunun böyle olduğunu anlamak için kitabî bilgiye ihtiyaç yoktur.

Onun için şunu çok rahat söyleyebiliriz ki, Bardakoğlu sarf ettiği bu cümlelerle İslami olanla olmayanı karıştırıp akaide ters düştüğü gibi; akıl, mantık ölçülerini de hiçe saymış bulunmaktadır.

İşte Yeni Diyanet Dönemi denen süreçte, İslam'ın, adı geçen bu şahıslar tarafından asliyet ve ulviyetinden uzaklaştırılarak bir reforma tabi tutulmak istendiği anlaşılmaktadır.

Bu son derece vahim ve ibretlik bir durumdur. Takdir okuyucularımızındır…

[1] İslam'da Reform Neden Gündemde? -1, 30 Ekim 2004, Evrensel.

[2] Zaman, (Zafer Özcan), 07.11.2004.

[3] Kadir Mısıroğlu, Tarihten Günümüze Tahrif Hareketleri c: III, s: 492.

[4] https://www.cnnturk.com/turkiye/eski-diyanet-baskani-bardakoglu-kendi-yanlislarimiza-fetva-verir-olduk

[5] Ahmet Gelişgen'in 'Diyanet Yayınlarındaki Faciadan Bir Örnek Kitap: 'İslam'a Giriş – Evrensel Mesajlar' adlı makalesinden istifade ile hazırlanmıştır. Makaleye şuradan ulaşılabilir:

https://İslamdergisi.com/genel/diyanet-yayinlarindaki-faciadan-bir-ornek-kitap-İslama-giris-evrensel-mesajlar/

[6] Diyanet, Evrensel Mesajlar İslam'a Giriş, Yeni Şafak Gazetesi Baskısı, s. 27. Makalenin sahibi: Ankara İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi ve DİYK Üyesi Prof. Dr. Bünyamin Erul.

[7] Diyanet, a.g.e., s. 151. Makalenin sahibi: Ankara İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi ve DİB eski Başkan Yardımcısı, Prof. Dr. Mehmet Emin Özafşar.

[8] Diyanet, a.g.e., s. 491, 492. Makalenin Sahibi: Dönemin Türkiye Diyanet Vakfı Kadın Kolları Başkanı Dr. Hafsa Fidan.

[9] Diyanet, a.g.e., s. 436, 437. Makalenin sahibi: Dr. Necdet Özsoy.

[10] Diyanet, a.g.e., s. 21. Makalenin sahibi: Prof. Dr. Sadık Kılıç.

[11] Diyanet, a.g.e., s. 182. Makalenin sahibi: Prof. Dr. Yusuf Şevki Yavuz

[12] Ahmet Gelişgen, 'Diyanet Yayınlarındaki Faciadan Bir Örnek Kitap: 'İslam'a Giriş – Evrensel Mesajlar'

[13]http://gazetearsivi.milliyet.com.tr/ara.aspx?arakelime=bardako%C4%9Flu%20cumhuriyetin%20temel&isadv=false