Yargı ve Polis’te neler oluyor?
Selim Çürükkaya ismini bilmeyen var mı?
“Apo’nun Ayetleri” isimli kitabı ile dünyanın ve Türkiye’nin gözüne bir hakikati soktu. PKK’nın bir örgüt olmayıp, Abdullah Öcalan’ın sapık ve sadist arzularını tatmin etme organizasyonu olduğunu afişe etti.
Sadece bu kadar mı? Tabi ki hayır.
Öcalan’ın ve PKK’sinin uluslar arası güç merkezlerinin oyuncağı ve Kürtleri öldürme ve öğütme makinesi olduğunu deşifre etti Selim Çürükkaya.
PKK’nin kelimenin tam anlamı ile Abdullah Öcalan’ın kişisel çetesine dönüştüğünü faş etti.
17.000’in üzerinde Kürt gencinin PKK saflarında iken Öcalan ve çetesinin emri ile infaz edildiğini isimleri ile açıkladı. PKK’de kadınların nasıl birer cinsel meta olarak kullanıldığını dünyaya ilk duyuran Selim Çürükkaya idi.
Çürükkaya, bu ifşaatları ile hem Türkiye’nin bağırsaklarını temizlemesine büyük yardımları dokundu hem de PKK’nin maskesini düşürdü. Aslında bu anlatımları ve çabaları ile Türkiye’nin PKK’ye karşı uluslararası arenada elini güçlendirdi.
Selim Çürükkaya tüm bunları Türkiye Cumhuriyeti için yapmadı. O doğru bildiğini ve PKK saflarında yaşadığı hayal kırıklığını anlattı sadece.
PKK’nın saflarında iken hiçbir zaman dağa çıkmamıştı. Zaten Bekaa’ya gider gitmez Öcalan ve müritlerinin gerçek yüzünü görmüş, bir an önce örgütten kaçmanın yollarına bakmış ve sonunda kaçmayı başarmıştı.
Geçtiğimiz haftalarda Almanya’da mülteci olarak yaşayan Çürükkaya’nın başına çık ilginç bir olay geldi. Türk İnterpolü, Selim Çürükkaya’nın tutuklanması için bir talep gönderiyor İnterpol’e. Ne var ki, Türk İnterpolü’nün gönderdiği talepnamede Çürükkaya’ya isnat edilen suçların tamamı gerçekdışı. Çünkü iddia edilen tarihlerde, Öcalan’ın kitabında da belirttiği gibi Bekaa’da esir olarak tutuluyor Selim Çürükkaya. İlk suçun isnat edildiği tarihten çok önce Edirne’den Meriç nehrine atlayarak Yunanistan’a kaçıyor. Hepsinin belgesi var elinde.
Türk İnterpolü’nün suçlama yaptığı tarihlerde Selim Çürükkaya PKK’dan ayrılmış, Öcalan ve çetesi ile kanlı bıçaklı olarak Almanya’da Mülteci olarak yaşıyordu.
Ünlü “Apo’nun Ayetleri” isimli kitabını 1994’te yazmış ve Öcalan’a açık savaş ilan etmişti. Türk İnterpolü ise bu tarih ve bu tarihten sonra Çürükkaya’nın PKK adına Türkiye’nin farklı il, ilçe ve kırsallarında terör eylemleri yaptığını iddia ederek tutuklanmasını istiyor İnterpol’den. Hâlbuki Çürükkaya’nın kitaplarını okusalardı örgütle ne zaman ilişkisini kestiğini, hatta eline hiç silah almadığını öğrenecekti Türk İnterpolü. Daha da ötesi, PKK tarihinde örgüte ve Öcalan’a en büyük darbeyi Selim Çürükkaya’nın indirdiğini de göreceklerdi.
Selim Çürükkaya, Öcalan ve çetesinin sadist sapkın birer kişilik olmalarının yanı sıra, PKK-derin devlet ilişkisini de faş etti. Türkiye eğer bugün o kirli yapılanma olan ve “derin devlet” adını kullanan çetelerden kurtulduysa, bunda Selim Çürükkaya’nın ifşaatlarının katkısı hiç de az değil.
Selim Çürükkaya’nın PKK-derin devlet adını kullanan devlet içindeki çetelerin deşifresini gazeteci olarak ilk ben yapmıştım 2000’li yılların başlarında. Çürükkaya’nın bize verdiği röportajlar adeta deprem etkisine sebep olmuştu. Benden sonra neredeyse bütün Türk televizyon ve gazeteleri onunla röportaj yapmıştı, Çürükkaya, PKK ve kirli ilişkiler ağını bu röportajlarda tek tek anlatmış ve örgütün rontgenini çekmişti adeta.
Eline hiç silah almamış, ama PKK’lı olmanın bedelini 11 yıl cezaevinde kalarak ödemiş Selim Çürükkaya, ne hikmetse bir anda Türk İnterpolü tarafından aranıyor. Hem de suçların isnat edildiği tarihlerde Öcalan ve Öcalan PKK’si ile savaşta iken.
Birileri PKK ile savaştığı dönemde bir insanın PKK adına eylem yaptığı saçmalığını izah etsin. Bu şahıs ki, Öcalan ve Öcalan PKK’sinin maskesini düşürmüş bir insan.
Türkiye, PKK’ye karşı tavizsiz ve ikna yöntemi ile mücadele ettiği bir dönemde, örgütü çökerten Çürükkaya’nın tutuklanmasının istenmesini nasıl okumamız gerekiyor?
Türkiye’de yargı ve poliste tuhaf şeyler olmaya başladı yeniden.
Bir savcı, terörist “Zekeriya Öz’ün FETÖ’cü olmadığına” hükmediyor.
Başka bir savcı, devletin bir bakanlığının şikâyet ettiği ve aleyhinde 15 tanığın bulunduğu THK eski başkanı Kürşat Atılgan ile ilgili FETÖ’nün Ankara Adliyesi İmamı Mustafa Bilgili’nin verdiği kararı doğru bularak, Örgütle ilişkisi olmadığına karar veriyor.
Neler oluyor, biri söylesin Allah aşkına.
Öcalan ve PKK’sının maskesini düşüren, röntgenini çeken, onlarla savaşan ve eline hiç silah almamış bir yazarı, PKK’dan içeri tıkamak istiyor.
Birileri de azgın FETÖ’cülerin “FETÖ’cü olmadığı”na hükmediyor.
Kürşat Atılgan ile ilgili tanıkların verdiği ifadeler ile Ulaştırma Bakanlığı’nın şikâyet dilekçesini görseniz kelimenin tam anlamı ile “kafayı sıyırırsınız.”
Kürşat Atılgan’ın 15 Temmuz darbesinin en yüksek rütbeli subayı olan Hava Orgeneral Akın Öztürk’ün en yakın arkadaşı olduğu ve birlikte nasıl iş tuttukları anlatılıyor ifadelerde. Atılgan ile Öztürk arasındaki ilişki onlarca materyal ile belgelendirmesine rağmen, savcılık makamı “hayır bu FETÖ’cü değil” diyor. Hem de 15 tanığın ifadesi ve onlarca belge ortada iken.
Çoktandır terör örgütlerinin ağababalarının “bir şekilde” korunduğu şayiası kamuoyunun gündeminde. Ve bu durum hem AK Parti’ye hem de Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a çok büyük zarar vermektedir.
Hâlbuki Sayın Cumhurbaşkanı yıllardır feryad ediyor “FETÖ ile mücadelede yalnızım” diye. Bugüne kadar siyasi kanat Sayın Erdoğan’ı yalnız bırakmıştı. Ama görünen o ki yargı ve poliste de terörle mücadelede işler pek de hoş gitmiyor.