YANGINLAR elbette söndürülmeli. Bunun için insanlar sorumluluk almalı, eğitim görmeli ve gayretlerini sürekli ayakta tutmalılar.

YANGINLAR elbette söndürülmeli.

Bunun için insanlar sorumluluk almalı, eğitim görmeli ve gayretlerini sürekli ayakta tutmalılar.

Atak olmalılar.

Nerede yangına dönüşebilecek potansiyel bir durum görseler evvelinde hemen müdahale etmeliler.

Hatta mümkünse öncesinde öngörmeliler.

Tedbirler almalılar.

Kendilerini bu konuda donatmalı ve geliştirilmeliler.

Yetmez, her daim ayakta durmalı ve zinde kalmalılar.

Yani yangınlar söndürülmelidir.

YANGINLAR sadece ormanlar için midir? Hayır.

Yangınlar sırf binalar için midir? Asla.

Yangınlar sadece arabalar veya başka yapılar için midir? Kesinlikle değil.

Erdeme yönelik yangınlar yok mudur? Vardır.

Ahlakı ortadan kaldırmaya ve hayatı kosa sürüklemeye yönelik yangınlar söz konusu değil midir?

Dürüstlüğü ortadan kaldıran sadece menfaati önceleyen yangınlar kalmadı mı?

Dostluğu yakan, arkadaşlıkları tarumar eden, aile bireylerini birbirine düşman kılan, çocukları dünyadan, koşmaktan, yorulmaktan, gelecek ülkülerinden koparıp konfora hapseden yangınlar bitmek yerine daha çok artmakta değil midir?

Güveni ortadan kaldırıp berhava eden ve sadece çıkara dayalı bir düzen kurmaya çalışan çıkarcı yangınlar sürekli etrafımızı sarmış değil midir? Aynen öyledir.

Ve daha niceleri…

YALAN yangınları mesela.

İftira yangınları örneğin.

Kıskançlık, haset, fesat yangınları…

Sürekli en önde olma, hep kazanma, başkalarını sürekli ezme anlayışına dayalı bir yaşam kurgusu en büyük yangınlardan değil mi?

Bitmeyen iştihalar…

Doymayan gözler…

Tatmin bulmayan kalpler…

Şükrü unutmuş dil ve yürekler…

Yetim başı okşamaktan nicedir uzak düşmüş eller…

Kalkındırmak yerine batırmaya yönelik söylemler…

Evet, tüm bunlar ve dahası en berbat yangın türlerinden değil mi?

EVET, hayatımız yangın yerine döndü.

Alevleri ise göklere yükseliyor.

İşin tuhaf ve korkunç yanı şu ki, biz bunun tam farkında değiliz.

Veya önemsemiyoruz.

Günümüzü gün etmekten geri durmuyoruz.

İzah edilmesi zor bir uyuşukluğun girdabındayız.

Bir nevi ayılma zamanı gelmemiş sarhoşlar gibiyiz.

Bakıyoruz ama görmüyoruz.

Görüyoruz ama müdahale etmeyi aklımızdan bile geçirmiyoruz.

Yalan ve yanlışlar yangınının sarmalında kıskaca alınmış gibiyiz.

İÇİM yangın yerine dönmüş bir halde ve alevler saçarak bunları anlatmıştım bir ehl-i kalbe…

Kesmeden dinledi sonuna kadar.

Hak verdi.

Hatta benim düşünemediğim bazı mühim açılımlar getirdi.

Tabloyu daha berrak görmemi sağlayacak açıklamalarda bulundu.

Anlayan ve hak veren birini bulmuş olmaktan dolayı mutluydum.

Şükürler ettim.

Cehaletin verdiği cüretle kendisine 'Peki, sen ne yapıyorsun bu hususta?' diye sordum.

Maksadım kendime onun tecrübesiyle bir kapı aralamaktı.

Cevabı şu oldu:

'Ben yangın söndürmenin peşinde değilim. Ateşin peşindeyim.'

Tokat yemiş gibi sendeledim. Şaşaladım.

Şimdi anlıyorum ki, yangın söndürücülerinin olması gerektiği kadar hakikatin ateşini yakanlar da olmalı.

Onu harlayanlar da bulunmalı.

Ayrıca içimizde gerçeğin ateşini uyandırmadan yalanın yangınlarını nasıl söndürebiliriz ki!

Ya Selam!