Washington Enstitüsü, Türkiye ile Suriye’nin yeni yönetimi arasındaki ilişkilerin geleceğini ve ABD’nin bu gelişmelere yaklaşımını değerlendiren kapsamlı bir analiz yayımladı. Analizde, Ankara ve Washington’un, Şam’daki yeni yönetime kapsayıcı bir yönetimi teşvik etmek ve Suriye’de istikrarı sağlamak için ortak hareket etmesi gerektiği vurgulanıyor.
ABD ve Türkiye, "Heyet Tahrir el-Şam"ı (HTŞ) resmî olarak terör örgütü olarak tanımaya devam etse de, rapora göre Ankara, komşu Suriye’de devletin yeniden inşası konusunda zorlu bir karar aldı. Türkiye, bu süreci HTŞ’nin liderliğinde kurulan geçici hükümet aracılığıyla yürütüyor.
Öte yandan, Washington da Suriye’de Esad sonrası dönemin şekillendirilmesiyle yakından ilgileniyor. ABD’nin bu konudaki stratejisi, İran’ın bölgedeki nüfuzunu azaltmak, terörle mücadele etmek ve nihayetinde Suriye’den askerlerini çekmek gibi temel hedefleri kapsıyor.
Washington Enstitüsü’ne göre, bu hedeflere ulaşabilmek için ABD’nin Türkiye ile yeni Suriye yönetimi arasındaki ilişkiyi doğru anlaması ve bu gelişmelerden stratejik olarak faydalanması gerekiyor.
Ankara-Şam Hattında Önemli Dönüşüm
Raporda, 4 Şubat’ta Ankara’da gerçekleşen ve Suriye’nin yeni Cumhurbaşkanı Ahmed Şer’ ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bir araya geldiği zirveye dikkat çekiliyor. Bu görüşme, Şer’ in göreve gelmesinden sonra yurt dışına yaptığı ikinci ziyaret olması bakımından büyük önem taşıyor.
Türkiye’nin, geçmişte reddettiği Esed yönetimiyle ilişkilerini zaman içinde normalleştirmeye çalıştığı belirtilirken, Şer’ in liderlik ettiği HTŞ’nin kuzeybatı Suriye’deki hâkimiyetinin bölgedeki güç dengelerini değiştirdiği vurgulanıyor.
Özellikle 2012’de El Nusra Cephesi’nin başına geçen ve daha sonra HTŞ’nin lideri olan Şer’ in, Türkiye ile olan ilişkilerinin zaman içinde nasıl değiştiğine dikkat çekiliyor. Başlangıçta tamamen ideolojik temelli olan bu çatışma, zamanla jeopolitik ve ulusal çıkarlar doğrultusunda şekillenmiş durumda.
Türkiye’nin Değişen Öncelikleri
Şer’, 2012 yılında Türkiye’yi ABD’nin müttefiki olmakla suçlayarak, Ankara’nın "İslam dünyasının çıkarlarını koruduğu iddiasının sahte olduğunu" savunmuştu. Ancak 2023 yılına gelindiğinde, Türkiye’nin Suriye politikasındaki değişimi fark eden Şer’, Ankara’nın artık iki temel hedefe odaklandığını kabul etti:
Suriyeli mültecilerin geri dönüşünü sağlamak.
PKK’nın Suriye sınırında devletleşmesini engellemek. Türkiye, Suriye’nin kuzeydoğusunu kontrol eden Kürt gruplarını PKK’nın bir uzantısı olarak görüyor ve bunları ulusal güvenliği açısından büyük bir tehdit olarak değerlendiriyor.
Rapora göre, HTŞ lideri Şer’, Türkiye’nin ulusal çıkarları doğrultusunda Suriye politikasını değiştirdiğini kabul etmekle birlikte, rejimi devirmek için dış müdahaleler yerine iç dinamiklere odaklanılması gerektiğini savunuyor.
Esed Sonrası Dönemde Türkiye’nin Artan Rolü
8 Aralık’ta Esed rejiminin çöküşünün ardından, Türkiye, yeni Suriye yönetimiyle en yakın ilişkileri kuran ülke haline geldi. Ankara, sınır komşusu olan bu ülkede istikrarı sağlamak için yoğun diplomatik temaslar yürütüyor. Türkiye’nin en büyük endişesi, Suriye’nin tekrar kaosa sürüklenmesi, yeni bir mülteci akınının başlaması ve artan terör saldırıları.
Bu doğrultuda, Türk devlet kurumları ve sivil toplum kuruluşları, yeni Suriye yönetimiyle 93 toplantı gerçekleştirdi. Buna karşılık, ikinci sırada yer alan Suudi Arabistan ise yalnızca 34 toplantı düzenledi.
Çoğu ülke sadece Şam ile temas kurarken, Türk yetkililer Halep, Dera, Deyrizor, Hama, Humus, İdlib ve Lazkiye gibi birçok bölgeyi ziyaret ederek yerel yöneticilerle görüştü ve Suriye’nin yeniden inşası için gerekli adımları değerlendirdi.
Türkiye’nin Ekonomik ve Stratejik Avantajları
Rapora göre, Türkiye’nin Suriye’deki yeniden yapılanma sürecinde bir diğer avantajı da kriz bölgelerinde deneyim kazanmış güçlü şirketlere sahip olması. Türk firmaları, Irak’taki iç savaş döneminde ve Güney Sudan gibi istikrarsız bölgelerde başarılı projeler yürütmüş durumda. Bu nedenle, Suriye’nin yeniden inşasında da kilit bir rol oynamaları bekleniyor.
Washington Enstitüsü’nün Politika Önerileri
Washington Enstitüsü, Türkiye ile yeni Suriye yönetimi arasındaki ilişkilerin, Şam’a büyük bir avantaj sağladığını belirtiyor. Ancak bu ilişkinin uzun vadede nasıl şekilleneceği, yeni yönetimin Türkiye’nin etkisini nasıl yöneteceğine bağlı olacak.
Enstitü, ABD ve Türkiye’nin şu üç teşviği sunabileceğini öne sürüyor:
Esed döneminden kalan devlet sektörlerine yönelik yaptırımların kaldırılması
Özellikle elektrik ve bankacılık gibi temel sektörlerde yaptırımların hafifletilmesi, Suriye halkı için hızlı bir rahatlama sağlayabilir. Avrupa ve Körfez ülkelerinden gelen fonlarla yeniden yapılanma sürecinin desteklenmesi
Avrupa, mülteci akınını önlemek için ekonomik destek sağlarken, Körfez ülkeleri bölgedeki istikrarsızlıktan kaçınmak için finansman sağlayabilir. HTŞ liderliğindeki geçici hükümetin uluslararası tanınırlığının artırılması
Ancak bunun, yönetimin daha kapsayıcı hale gelmesi şartıyla gerçekleşmesi gerektiği belirtiliyor.
Buna karşılık, Washington ve Ankara’nın Şam’dan şu adımları atmasını talep etmesi gerektiği ifade ediliyor:
Yeni anayasa sürecinin kapsayıcı bir şekilde yürütülmesi. Cihatçı grupların Suriye topraklarını dış saldırılar için kullanmasının önlenmesi. Esed rejimi, Hizbullah ve İran bağlantılı kaçakçılık ağlarına karşı mücadele edilmesi. Kimyasal silah altyapısının tamamen ortadan kaldırılması için Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü ile iş birliği yapılması.
Washington Enstitüsü’nün analizine göre, Türkiye, Esed sonrası Suriye’de en etkin aktör haline gelmiş durumda. Ankara, mültecilerin dönüşü ve PKK tehdidinin önlenmesi hedefleri doğrultusunda yeni yönetimle sıkı iş birliği yürütüyor.
ABD ise Suriye’de istikrarı sağlamak ve İran’ın etkisini azaltmak için Türkiye ile iş birliğini güçlendirmeyi amaçlıyor. Ancak Washington, büyük mali kaynaklar ayırmaktan kaçınıyor ve Türkiye’nin Suriye’deki etkinliğini bir fırsat olarak değerlendirmek istiyor.
Önümüzdeki süreçte, Türkiye’nin Suriye’deki nüfuzunun artması beklenirken, uluslararası toplumun bu yeni dengeyi nasıl yöneteceği kritik bir faktör olacak.