HER zaman iyi değildir elbette. Neye uyumlanacağın ve nelere karşı uyumsuz olacağın çok önemli. Hayatımızı ciddi bir tahlile tabi tuttuğumuz vakit karşımıza çıkan çetele hiç iç açıcı olmayabilir.
HER zaman iyi değildir elbette.
Neye uyumlanacağın ve nelere karşı uyumsuz olacağın çok önemli.
Hayatımızı ciddi bir tahlile tabi tuttuğumuz vakit karşımıza çıkan çetele hiç iç açıcı olmayabilir.
Zira burada bir ters orantı söz konusu…
Ne kadar uyum sağlayıp geliştirmemiz gereken mesele varsa onlara her cihetten ters gittiğimiz, ne kadar karşı çıkmamız, başkaldırmamız, asla yanımıza yöremize sokmamamız gereken mevzularda da aşırı uyum gösterdiğimizi yüzümüz kızararak görebiliriz.
Doğal olarak burada bir ilkesizlik gündeme gelecektir.
Bir bilinç sorunu açığa çıkacaktır.
Yerindelik problemi aşikar olacaktır.
Ve konulara kafi derecede hakim olmadığımız gün yüzüne çıkacaktır.
Bilgi eksikliğimiz suratımıza şamar gibi vurulacaktır.
…
MARUFA uyum yani dinin ve aklın olumlu görüp onayladığı hususlara riayet etmek elbette olmalıdır.
Hayatın düzeni bozulur, fesada uğrar aksi takdirde.
Sosyal uyumsuzluğun ucu kaçtığında nerelere kadar varabileceğini hepimiz üç aşağı beş yukarı biliyoruz.
Çokça tanıklığımız söz konusudur.
Hatta bu konuda daha ileri noktalara ulaşanların psikiyatrik tedavi noktasına geldiklerini gözlemliyoruz.
Ancak maruf olarak adlandırdıklarımızın gerçekten böyle olup olmadığı hususu da ayrıca tetkik edilmelidir.
…
'ETLİYE sütlüye karışma' telkinleri küçük yaşlarımızdan beri hepimizin kulaklarında çınlamaktadır.
'Suya sabuna dokunma' önermeleri aynı şekilde hepimizin belleğinde canlı olarak duruyor.
'Pencereden seyret, içlerine girme, en iyisi budur' tavsiyesine aşinayız…
'Aman kavgada kimseyi ayırma yumruğu sen yersin' cümlesi hiçbirimize yabancı değildir.
'Bir olay gördüğünde uzak dur yoksa seni şahit yazarlar, mahkeme yolunda sürünürsün' gibi sözler yine her zaman aktif olarak dolaşımdadır.
'Ne öne çık, ne geride kal, ortada yürü' lafları da askere giden çocuklara söylenir ve kulağa küpe yapılması istenir.
Gündelik yaşam için bizi kodlayan buna benzer pek çok başka tavsiyeler bizi diğer alanlarda da ketler.
…
MAHRUMİYETLERİMİZİN başlıca sebeplerinden birisi fıtratımızın gereği olan farklı, özel ve orijinal yanlarımızı gösterme cesaretinden yoksun olmamızdır.
Çünkü damgalanırız.
Etiketleniriz.
Ötekileştiriliriz.
Öteleniriz.
Adımız 'Çıkıntı'ya veya 'Yokuş yapan insan'a çıkar.
Gerekli riskleri alamadığımız sürece Rabbimizin yaratılışımıza dercettiği özellikler ne yazık ki, heba olup gitmektedir.
Yaratıcı yanlarımız körelmektedir.
Hayatın bizden beklediklerini ortaya koyamadan göçüp gitmekteyiz.
İz bırakmayan, adı anılmayan sıradan insanlar olarak yaşayıp (Buna yaşamak denirse) göçüp gidiyoruz.
Ne yazık ki!
…
UYUMLU olmak bazen yeterli olmuyor daha fazla uyumlu olmak için çabalıyoruz.
Tersi de var tabi…
Uyumsuz olmak, aykırı durmak kafi gelmiyor, çok uyumsuz olabiliyoruz.
Burada da denge meselesi gündeme geliyor.
Uyumlu olmak adına değişime, dönüşüme, kendimizi bulup gerçekleştirmeye direndiğimiz gibi uyumsuz olmak için içine girmediğimiz kılık kalmadığı da oluyor.
Bu ise renksizlik…
Kişilik kaybı…
Özgüven yoksunluğu…
Arka sıralarda haşarılıklar olarak kendini gösteriyor.
Uyumlu olmak için 'Körü körüne' tabi olmak tercih edilmemeli…
Ama uyumsuz olmak için de 'Serseri mayına' dönüşmemeli…
Düşündüklerimizi dillendiremeyip her bilgimizi, fikrimizi, deneyimimizi içimize atarak kendimize saklayıp 'Sosyal çekilme' yaşamamız ne kadar yanlışsa, vara yoğa ortaya atılıp desteksiz atmak da bir o kadar kötü.
Aşırı uyumlu olmak veya aşırı uyumsuz olmanın iki tarafı da 'Mükemmeliyetin' düşmanıdır.
İtidalde kalmanın hasmıdır.
Adaletten ırak düşmektir.
Kişi uyum adına ne kendini maskelemelidir ne de uyumsuz ve aykırı olmak hesabına bilmediği konularda ahkam kesmeli, olmadığı gibi kendini göstermelidir.
Duruma göre kendini başka gösteren 'Pozisyon adamı' olmaktan istifa edip her durumda kararlı, metin, dirayetli ve bilgili 'Misyon adamı' olmayı başarmalıyız artık.
Tekrar soralım o halde, uyumlu olmak iyi midir?
Yerindeyse iyidir, değilse, değil.
Ya Selam!