Türkiye-ABD ilişkilerinde yeni dönem
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD ziyareti, Türkiye-ABD ilişkilerinde meydana gelen en ağır krizlerden birinin gölgesi altında gerçekleşti. Görüşme öncesinde ABD basınında Erdoğan’ın, Trump’ın ‘en zor misafirlerinden’ biri olacağına dair yorumlar yapıldı. Gerek yerli ve gerekse de yabancı basında kritik bir süreçten geçen Türkiye-ABD ilişkilerinde bir kırılma yaşanacağına ve iki ülke arasındaki münasebetlerin kopma noktasına geleceğine dair yazılar yazıldı. Ancak, bizim daha önce yazdığımız bir yazıda da belirttiğimiz gibi, görüşme süreci tüm bunları boşa çıkardı. Başkan Trump konuğunu kapıda karşılayarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’a her türlü jest ve âlicenaplığı gösterdi. Yine yapılan basın açıklamalarında her iki lider de Türk-Amerikan ilişkilerinin ehemmiyetine vurgu yaparak anlaşmazlık konusu olan noktalara değinmemişlerdir. Dolayısıyla vitrine yansıyan görüşme sürecine bakıldığında bunun olumlu ve başarılı geçtiğini söylemek mümkündür.
Ziyaretin kritik ehemmiyetine binaen, Sayın Cumhurbaşkanı görüşmeye temel konu başlıkları ve önemli bakan ve yöneticilerden oluşan bir heyetle gitti. Konuşulan konular arasında askeri, stratejik, siyasi ve ekonomik ilişkilerden terörle mücadeleye varıncaya kadar Türk-Amerikan ilişkilerini olumsuz etkileyen bir dizi meseleler yer aldı. Bu konuları açmak gerekirse bunların, genel Suriye ve Ortadoğu konuları, Türkiye’nin talep ettiği askeri silah ve malzeme, terörle mücadele, FETÖ meselesi, YPG ve terörle mücadele, DEAŞ’la mücadele ve Rakka’ya yapılması tasarlanan operasyon gibi Türk-Amerikan ilişkilerini etkileyen konular olduğu görülmektedir.
ABD’deki görüşmelerin sonuçlarına bakılırsa, gerek Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gerekse de heyette bulunanların yaptıkları açıklamalardan ve basına yansıyan yorumlardan anlaşıldığı kadarıyla ziyaret arzu edilen neticeyi sağlamamıştır. Özellikle FETÖ meselesi ve YPG terör örgütüyle ilgili konularda ABD’nin farklı düşündüğü net bir şekilde ortaya çıkmıştır. Başkan Trump, FETÖ meselesinin hukuki bir süreç olduğunu öne sürerek Türkiye’nin taleplerine olumsuz yaklaşmıştır. Ancak, bununla beraber FETÖ faaliyetlerini mercek altına almak için bir komisyon kurulması sözünü vermiştir. YPG meselesinde ise bu yapının PKK’dan farklı olduğu tezinden hareket edilerek, ABD’nin, DEAŞ’la mücadele edilmesinde ve Rakka’nın ele geçirilmesinde bu örgütle işbirliğine devam edeceği belirtilmiştir.
Bardağın dolu tarafından bakıldığında, ziyaretin pek çok olumlu sonuçları da olmuştur. En başta, Türk-Amerikan ilişkileri bir belirsizlik girdabına yuvarlanmaktan kurtulmuştur. İki ülke arasındaki münasebetler krizlerin tuzağından kurtarılarak kontrol altına alınmış ve böylece Türkiye ABD arasında yeni bir dönem başlatılmıştır. Yeni dönemde ikili ilişkilerin stratejik ortaklık seviyesine yükselip yükselmeyeceğini ise atılan siyasi ve askeri adımlar ve sahadaki gelişmeler belirleyecektir. Ama en azından rayından çıkan Türk-Amerikan ilişkileri tekrar normal seviyeye çekilmiştir. Bundan başka Türkiye’nin talep ettiği 100 küsur Skorski tipi Helikopter ve insansız hava araçlarının satışı konusunda Başkan Trump yardımcı olacağını belirtmiştir. Yine ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi konusunda mutabık kalınmıştır. YPG konusunda ise her ne kadar Türkiye istediğini alamadıysa da ABD’nin bu konuda yumuşaması temin etmiştir. Başkan Trump, YPG’nin Türkiye’ye saldırmaması ve bu örgüte verilen Amerikan silahlarının Türkiye’ye karşı kullanılmaması konularında teminat vermiştir. Belki ileriki aşamada YPG’ye verilen ağır silahların Rakka operasyonundan sonra geri toplanması da sağlanabilir.
Sonuç olarak ABD’nin çıkarları, küresel bir güç olarak rolünü devam ettirebilmek için bölgesel bir güç olan Türkiye ile işbirliği yapmayı gerektirmektedir. Başkan Trump’ın Soğuk Savaş dönemindeki Türk-Amerikan ittifak ilişkilerine ağırlıklı bir vurgu yapması ABD’nin Türkiye’ye olan bu stratejik ihtiyacından dolayıdır. Türkiye ise, ABD gibi bir heyulanın özelde Suriye ve Irak’ta, genelde de Ortadoğu coğrafyasında takip edeceği siyaset ve stratejilerin olumsuz etki ve zararlarından korunmak ve bunları ortak çıkara dönüştürmek için iletişim kanallarını açık tutmasına ve normal ilişkileri sürdürmesine ihtiyacı vardır.