Ertesi gün. Almatı’dan Türkmenistan’a hareket ettik. Uçakta çölleri aşarken, yuvarlak yuvarlak sahalar gördük. Oradakilere sordum, bunlar balık havuzlarıdır dediler.
Ertesi gün. Almatı'dan Türkmenistan'a hareket ettik.
Uçakta çölleri aşarken, yuvarlak yuvarlak sahalar gördük.
Oradakilere sordum, bunlar balık havuzlarıdır dediler.
Eski sovyetlerde, Türk cumhuriyetleri balıık ihtiyaçlarını bu havuzlardan karşılıyorlarmış.
Aşkabat'a vardığımızda çölün ortasında bakımsız ve fakir bir şehirle karşılaştık.
Otele yerleştikten sonra, sokağa çıktık. Ben bir kitabevine uğradım.
Orada kiril alfabesi ilke yazılmış,' şecerei terakime ' adlı kitabı gördüm bir tane aldım.
***
Bu kitap Türklerin soy kütüğünü yazıyordu.
Bu kitabı Hive hanı, Ebulgazi Bahadır han yazmıştır.
'Türkmenler veya oğuzlar Üçoklar ve Bozoklar' diye ayrılıyordu.
Sonra bunlar yani üçoklar. Dağhan, Denizhan, Gökhan diye ,
Bozoklar da Ayhan, Günhan, Yıldızhan boylarına ayrılıyorlardı.
Bu altı boyun da kendi aralarında 4 er tane oğuz boyu vardı. Tamamı 24 boydur.
Günhan'ın çocuklar, kayı, bayat, alka evli, ve kara evli olarak bilinir.
Ayhan'ın çocukları; Yazır, döğer, Dodurga, yaparlı'dır.
Yıldızhan'ın çocukları; Avşar, Kızık, Beydili Kargın'dır.
Gökhan'ın çocukları, Bayındır, Peçenek, Çavuldur ve Çepni'dir.
Dağhan'ın çocukları, Salur, Eymür, Alayuntlu ve Yüregir'dir.
Denizhan'ın çocukları, İğdir, büğdüz, yıva ve kınıktır.
Bu kısa bilgileri verdikten sonra ,
Kitabevinde bir gençle karşılaştım.
Bana bu kitabı anlattı. Satın al dedi.
Kendisi edebiyat fakültesinde doktora yapıyormuş.
Tabii ki bu kitabın da ha geniş ve büyüğü ben de vardı.
Dil tarih ve coğrafya fakültesi hocalarından
Prof dr Faruk Sümer'in Türkmenler (oğuzlar) adlı yazdığı bu kıymetli eser,
Her Türkün kütüphanesinde olmalıdır.
Sokakta herkesle konuşmak istiyordum. Çocuk ne demektir dedim.
Çağa dediler. Şaşırdım balayı biliyordum da çağa ne demekmiş?
Oradan birisi dedi ki, Elazığ da çağa denir.
Pazara girdim orda bir mantar gördüm bu ne dedim? Kömelek dedi.
Bizim köyde de biz göbelek derdik.
Akşam otelde Türkmen başının sorasında kömelek kahvesi içtik.
Resmi toplantılar yapıldı. Yine Başbuğ Türkeş,
'aynı şeyi tekrar etti.' Türk devlet başkanları toplansın bir kuruluş kursun'
Her yıl değişerek başkanlığı yürütsünler.
Toplantılar, çok samimi, ve dostane geçti.
Diyanet işleri başkanlığı bir cami yapma sözü verdi.
***
Akşam otelde, baktım Başbuğ çantayı açmış içinde seccade ve takke var.
Daha önceden de bildiğim için o gün gece ibadet, dua ve zikirle geçirmiştir.
Muhtemelen, ihlaslı ve takva biri olduğu için duaları kabul edilmiştir sanırım.
Sabah acele ile uçağa binip Azerbaycan'a uçmaya hazırlandık.
Ama benin Pardüsü kayıp oldu. Bulamıyordum.
Başbuğ dediki; 'merak etme senin pardüsü gelir. Helal kazandın' dedi.
Hakikaten 15 gün sonra İstanbul'dan bir telefon geldi. Pardüsün bizde dediler.
Ben otelde unutmuşum içinde benim kart varmış.
Orada çalışan bir iş adamı alıp getirmiş.
Tarih 2 mayıs 1992 ( devam edecek).