Türkçe Ezan Zulmüne Son Veren Başvekil: Adnan Menderes

Abone Ol

Başvekil Adnan Menderes seneler önce böyle anlatmıştı; “Esasen öteden beri milletçe kalkınmamızın düşmanı kesilmediler mi? Şimdiye kadar memleketin muvaffakiyetlerinden birisini dahi kâale alıp bahsettiler mi? Türk milletinin zekâ ve gayretinin mahsulü olan bin bir eserden birisine dahi başlarını çevirip baktılar mı? Milletin olan her güzel şeyden, birisini dahi benimsemek faziletini gösterdiler mi? Hayır. Aksine her muvaffakiyeti bir felaket, her güzel ve muhteşem eseri bir zarar diye göstermek için seneler ve senelerdir nasıl çırpındıklarını milletçe bilmiyor muyuz?”

Türk siyasi tarihinin karanlık sayfaları olarak hatırlanan tek parti döneminin en büyük zulümlerinden Türkçe ezan…

Tarih 30 Ocak 1932’yi gösterdiği vakitler Türkiye minarelerden yükselen “Tanrı Uludur” sesiyle uyandı. Belki kimilerine hikâye gibi geliyor ama aslında 1931 senesi ortalarında Dolmabahçe Sarayı’nda, Ezan-ı Muhammedi’nin yerine kullanılacak metnin hazırlanması için, dokuz tanınmış hafızdan oluşan bir komisyon kuruluyor. Bu amaç doğrultusunda konservatuar üyelerine beste dahi yaptırılıyor. Hazırlıklar tamamlanıyor, halkın tepkisini ölçecek şekilde Yerebatan Camii’nde güvenlik alınarak ilk kez Türkçe Kur’an-ı Kerim okunuyor. Ardından komisyonda yer alan dokuz hafız tarafından Sultanahmet Camii’nde Türkçe Kur’an-ı Kerim okunuyor. Tarihte ilk Türkçe Ezan ise Fatih Camii’nde, Hafız Rıfat Bey tarafından okunuyor. Halka dönüp baktığımızda sadece sessizce dinliyor…

Türkçe ezan, Türkçe Kur’an, Türkçe tekbir ve Türkçe kamet, ülkenin dört bir yanında hatta Payitaht’ın fethinin sembolü olan Ayasofya’da dahi okunuyor. Tüm bunlar yetmezmiş gibi hafızlar Cuma hutbelerini frak giyerek okumuştur. Baktığımız zaman Osmanlı Devleti’nin önemli başkentlerinden biri olan Bursa’da bu sessizlik hafiften bozuluyor, itirazlar yükseliyor. Tüm bu itirazlara karşı Ankara’dan gelen ses ise şöyledir; “… Kesin olarak bilinmelidir ki, Türk Milleti’nin millî dili ve millî benliği, bütün hayatında hâkim ve esas kalacaktır.”

Dönemin yarı resmi gazetesi Cumhuriyet,  4 Şubat 1932 tarihli nüshasında, “Türk dünyasının, Tanrı’sına kendi diliyle taptığını” yazarak, konuya “Türkçe” bağlantılı olarak yaklaşıyor.

Bazıları, “aslında ne söylendiğinin anlaşılması için” ezanın Türkçeleştirildiğini söylüyorlar. Oysaki Cumhuriyet döneminin önemli isimlerinden biri olan Falih Rıfkı Atay, “Çankaya” ismiyle yayınladığı hatıralarında saklı amacın “dinde reform yapmak” olduğunu dile getiriyor. Hatta Ezân ve kâmet okunurken söylenen “Haydin namaza” ve “Haydin kurtuluşa” manasına müminleri kurtuluşa, saadete sebep olan namaza çağıran iki mübarek söz Türkçe’ye çevrilmiyor. İnsanların tam manasıyla ezanı anlamaları mı istenmiyordu? Bunun başka bir açıklaması olamazdı… Yıllarca Türkçe ezanın, milletin yaptığı ibadette ne söylendiğini anlaması için uygulandığı iddia edildi fakat hiç Türkçe bilmeyen Kürt ve Arapların yaşadığı köylerde de ezanın Türkçe okutulmasının neden zorunlu olduğu sorusuna hiçbir zaman cevap verilemedi.

 “Bu ezanlar ki, şahadetleri dinin temeli/ Ebedi yurdumun üstünde benim, inlemeli!” diye haykırıp dua eden milleti yönetenler Ezanı susturuyorlardı. Bir nesil böylece ezan sesini duyamadan ebediyete göçtü. 30’lu yılların Türkiye’sinde “Tanrı uludur… Tanrıdan başka yoktur tapacak” sesleri yükselmiştir. Dile kolay tam 18 sene…  Ama öyle bir gün geldi ki, millet eline geçen ilk demokratik fırsatta Halk Partisi iktidarını indirdi ve yeniden Ezana kavuştu. 

1950 seçimlerinde tek başına iktidar olan Demokrat Parti'nin ilk icraatı, CHP'nin başlattığı ve 18 senedir Türkçe okunan ezanın yeniden Arapça okunmasını sağlaması olmuştu. Parti içinden gelen "henüz erken" itirazlarına rağmen Arapça ezan için iradesini ortaya koyan Başvekil Adnan Menderes'e Meclis önünde toplanan millet de destek verince bu süreç hız kazanmıştı. Nihayet 16 Haziran 1950 günü nefesler tutulmuş halk meclisten çıkacak kararı bekliyordu. Cumhurbaşkanı Celal Bayar'ın onayı ile CHP'nin 1932'de çıkardığı Türkçe ezanın zorunluluğu tarihe karıştı. Arapça ezanın serbest bırakıldığı gün Bursa'da bir camide ikindi ezanı yedi defa Arapça olarak okunmuştu. Böylece ümmetin 18 yıllık hasreti sona ermiş bulunuyordu. Bugün geçmişe baktığımızda acı bir hatıra ile hatırladığımız Demirkırat’ın başı, Başvekil Adnan Menderes vesilesiyle olmuştu. Bu millet Menderes’i unutmayacaktır.

Rahmet ve minnetle...