Bozuk Türkçe (ona Türkçe denilir mi?) ile yazan ve kendini aydın zanneden birçok yazarı (!) okuyorsunuz hergün...“Adam sende, ben onun yazdığı polemiklerden hoşlanıyorum, Türkçesini de anlıyorum yeter” diyenlerden iseniz bu yazıyı yok sayın...

Bozuk Türkçe (ona Türkçe denilir mi?) ile yazan ve kendini aydın zanneden birçok yazarı (!) okuyorsunuz hergün...

'Adam sende, ben onun yazdığı polemiklerden hoşlanıyorum, Türkçesini de anlıyorum yeter' diyenlerden iseniz bu yazıyı yok sayın...

Eğer 'bu dil fukaralığı, yozlaşması dursun, bu gidişle dilimizle birlikte her şeyimizi kaybedeceğiz..' diyenlerden iseniz size eski (eskimez) bir yazıyı kısaltarak istifadelerinize arzediyorum, dikkatle okuyunuz...

TÜRKÇE YIKILIRSA TÜRKIYE DE YIKILIR

(......) Türkiye gündeminin birinci maddesi yazılı-edebî Türkçedir. Tarihî arızalar ve kazalar sebebiyle, millî kimliğimizin temel direklerinden olan Türkçe bozulmuş, yozlaştırılmış, medeniyet ve kültür áleti olarak vazifesini yapamaz hale getirilmiştir.

(......) Günlük konuşma ve iletişim için bir Türkiyelinin okula gitmiş olması gerekmez, birkaç yüz kelimeyle ihtiyaçlarını halleder. Lakin eğitim için üniversiteler için, düşünce hayatı için, edebiyat için yüksek seviyede kültür ve medeniyet için mutlaka zengin yazılı Türkçe gerekir. İşte dış düşmanlarımız ve dahildeki işbirlikçileri bu zengin Türkçeyi yıkarak Türkiye'yi çökertmişlerdir.

Türkçeyi yozlaştırırken eğitimi de sulandırıp bitirdiler. Yeni nesiller kitap okumuyor, daha doğrusu okuyamıyor. (......) Okur-yazar geçinenlerimizin kültür seviyesi uluslararası standart ve ölçülere göre 'Zeka özürlü' seviyesidir.

Eskiden bir yüksek tabaka Türkçesi varmış, bir de halk Türkçesi. Birtakım Baylar bu ikiliği kaldırmışlar ve halk Türkçesini tek Türkçe haline getirmişler... Bu yaptıklarıyla da övünüyorlar. Bir ülkede lisánın en alttaki halk yığınları seviyesine indirilmesinden daha büyük felaket olamaz.

(......) Türkiye halkı, atalarının bin yıl boyunca kullanmış olduğu yazıyla Türkçe okuyamıyor. Önce bu kopukluğu gidermek lazım. (......) Bu öğretim, hiç olmazsa seçmeli ders olarak liselere de konulmalıdır.

(......) Peki, milyonlarca Türkiyeliye niçin 1928'den önce bin yıl boyunca kullanılmış olan yazı-alfabe ile Türkçe okumak öğretilmiyor? Böyle bir şey gericilik olurmuş... Bırakın bu çağdışı safsataları, bir millet bin yıl bir yazı sistemini kullanmış, onu öğrenmek gericilik(mi) olurmuş. Siz aklınızı mı yitirdiniz?

Diyelim ki devlet, resmî ideoloji yüzünden, Pembe Türkler lobisinin baskıları yüzünden, resmen eski yazıyı öğretme işini yapamadı. O zaman iş tarihî devamlılık ve millî kimlik taraftarı aydınlara, zümrelere, sivil kuruluşlara düşer.

(......) Bugün ülkemizde dünyanın bütün alfabeleriyle yabancı dillerde kitap, gazete, dergi basmak serbesttir. Son olarak Kürtçe eğitim ve yayınlar da serbest hale getirildi. Sadece bir yasak kaldı: İslam-Kur'an yazısıyla Türkçe yayın yapamazsınız.

(......) Ben realist bir kimseyim... Latin harfleri artık yerleşmiştir. Lakin eski bin yıllık yazımız üzerindeki yasaklar artık kaldırılmalıdır. 1928'den bu yana 76 sene geçmiştir. [bugün itibarıyla 91......REB] Vaktiyle bir real-politik uygulanmış, artık normal duruma dönülmelidir.

(......) Edebî-yazılı, zengin lisánını yitiren bir toplum aklını da yitirir… (Merhum Mehmet Şevket Eygi üstadın 10 Ağustos 2004 tarihli ve «Türkçe Yıkılırsa Türkiye de Yıkılır» başlıklı yazısından...)

Et tekrar'ü ahsen, velev kane yüzseksen demişler... Lisán gerçeklerimizi bir kez daha hatırlatmış olduk. Umarım bu yüzlerce kez tekrarların en azından ülkenin gerçek ziyalıları için bir anlamı olur da yegan yegan bozuk düzene itirazlar başlar... Cumanız mübarek olsun...