Türk müsünüz?
TÜRKLÜK; bana göre değil, dünya literatüründeki asıl şekliyle kavmiyet, milliyet hacmine sığmaz, etnisitenin fevkındedir.. Türk, asırlarca «İslâm» olarak bilindi...
İslâm milletinin hamisiydik, İslâm sancaktarı idik, halife bizdendi ve binaen’aleyh, İslâm Türk, Türk de İslâm idi...
“Batı”ya, en ziyade temasta olduğumuz Avrupa üyesi “Fransızlara” hamlederek söylenen “alafranga” gibi, onlar da bize “Şark”ı, hattâ bütün İslâm âlemini Türk’e hamledip “alaturka” diyorlardı...
Atatürk kitaplarıyla meşhur, dâva ve silah arkadaşlarından Falih Rıfkı Atay’ın “Zeytindağı” kitabında geçer:
“Suriye, Filistin ve Hicaz’da ‘Türk müsünüz?’ sorusunun birçok defalar cevabı ‘Estağfurullah’ idi. Bu kıtaları ne sömürgeleştirmiş ne de vatanlaştırmıştık.” der. (Pozitif Yayınları, İstanbul, 2017)
Falih Rıfkı’nın bu kaydını hálâ tekrarlıyor bazıları.. “Acaba gayeleri ne?” diye düşünmeden edemiyor insan...
* *
Falih Rıfkı’yı yalanlamak için söylemiyorum...
Askerî pilotluktan sonraki 13 senelik sivil (hava yolu) uçuşlarımda en ziyade Şark’a uçtum.. İsrail’den, Mısır ve Suudi Arabistan’a hayli Şark ülkesinde bulundum. Her sene 3 ay Cidde’de mukim idik..
Gördüm ki, Araplar arasında Türk’ün müstesna bir yeri var.. Araplar bizdeki lâik düzen nedeniyle ilk temasta kuşkuyla yaklaşıyorlarsa da sizi tanıyınca, hattâ bir “selâmün aleyküm” ile dahi ısınıyorlardı.
Selâmlaşmadan doğrudan lafa girerseniz neredeyse her seferinde “Muslim?” suali tevcih ediliyordu..
Alışveriş yapacağımız ya da yemek yiyeceğmiz bir yerde “Türk müsünüz?“ diye sorardık... Ve bir defa olsun bir tek Araptan “estağfurullah” gibi bir cevap almadık.. Medine’de yaşayan ve hayatında memnun hayli Türk vardı.
Falih Rıfkı’ların devrinde malûm İngiliz Orient (Şark) fitneleri böyle “geçici bir hava” estirmiş, Türk düşmanı Araplar peydahlanmıştı..
Lâkin bunu dillendirmek, milletimizin arasında yaymak; ne o günler için hayırlı olmuştu, ne de bugünler için hayırlı...
Tevhid dininin müntesibleri arasındaki her kopukluk, her ayrılık, her niza “Haçlı Batı” için düğün bayramdır..
O yüzden bir elleri sürekli içimizde. Batı’ya biat etmiş malûm taife üzerinden her fırsatta tefrika tohumu ekerler...
Meselâ Falih Rıfkı’ya ait yukarıdaki sözleri temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp önümüze sürerler...
Aslında tam da bunlara soracaksın, “Türk müsünüz?“ diye... Verdikleri cevaba ise, kat’iyyen itimad etmeyeceksin..
Ya ne yapacaksın? Adını yazıp “Yahudi mi?” veya “Ermeni mi?” vs.. diye internette aratacaksın... Yani öyle soyadının “Türk” hattâ “Öztürk” olması seni yanıltmayacak!.
Beş vakit kılan birinin namazıyla seni aldatmasına izin vermediğin, parayla münasebetine baktığın gibi (hadîs-i şerîf) bunların da asıl kimliklerini gizleyip gizlemediklerine, dinî ve millî hamiyyet yahut (tersi) fitnelerine; 15 Temmuz ve sair darbeler, vesayet gibi meselelerdeki düşüncelerine bakacaksın!..
#HARBİDEN: Bana “Türk müsünüz?“ diye sorulacak olsa, “Elhamdülillah bu necip İslâm milletinin evlâdıyım, dinim İslâm, kavmiyetim biraz Kürt, biraz Türk” derim... 02.04.2018