Düşüncenin yerini atışmanın, münazara yerine münakaşanın yaşandığı siyasi arenada, yeni oluşumlarla beraber bir üslup değişikliğinin yaşanması kaçınılmaz olacak gibi görünüyor.
Düşüncenin yerini atışmanın, münazara yerine münakaşanın yaşandığı siyasi arenada, yeni oluşumlarla beraber bir üslup değişikliğinin yaşanması kaçınılmaz olacak gibi görünüyor.
İnsanları oy verdikleri partilere göre sınıflandıran ve ayrıştıran zihniyetin; çok değil Türk siyasetinin son yirmi yılına bakmalarında fayda var. Kimler kimlerle beraberdi ve gelinen noktada kimleri kimlerle bir araya getirdi. İnsanların dini değerlerini zinde tuttukları, aidiyet ve mensubiyet duydukları dini gruplara karşı “itaat kültürünün” eleştirildiği; ancak en yoğun “itaat kültürünün” siyasette yaşandığı göz ardı ediliyor. Muhafazakar siyaset zemininin “lider odaklı” ve “Tavandan talimat, tabandan itaat” şeklinde hareket ettiği gerçeğini kimse dile getirme ihtiyacı hissetmiyor.
Eleştiri yapan herkesin dışlandığı ve “hain” ilan edildiği bir ortamda siyasi nezaketin raydan çıktığı bir zamanda yeni oluşumlar için yola çıkanların “trenden inenler” olarak nitelendirilmeleri, “hain” olarak damgalanmaları çok partili hayata geçişten bu güne kadar kimlerin hangi trenden inip hangi trene bindiklerini hatırlama ve hatırlatma ihtiyacını doğuruyor.
Gelin beraberce Türk siyasetinde çok partili hayata geçişten bu güne kadar kimlerin kulvar değiştirdiğine, kimlerin trenden indiğine veya gömlek değiştirdiğine bir bakalım.
1945’te tek parti iktidardadır. Ülkede yasama, yürütme ve yargı Milli Şeften sorulur. Chp’li dört vekil Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuat Köprülü, Refik Koraltan anayasaya uygun hareket edilmesi, özgürlüklerin genişletilmesi ve uygulanması için meclise önerge verirler. Bu olay tarihe “dörtlü takrir” olarak geçer. Bunun üzerine Adnan Menderes ve Fuat Köprülü CHP’den ihraç edilir. Celal Bayar ve Refik Koraltan bu karara tepki olarak partiden istifa ederler. Bu dört vekil birlikte Demokrat Partiyi kurarlar.
1950’de millette karşılık bulan Demokrat Parti, 27 yıllık tek parti iktidarına son verir. Tek başına iktidara gelir.
Siyasete 1957 yılında CHP Ankara milletvekili olarak giren Bülent Ecevit,İnönü tarafından 1961 yılında Çalışma Bakanlığı’na getirildiğinde henüz 36 yaşındadır. Daha sonra partinin genel sekreterliğine getirilir. 1972 yılında yapılan kongrede Ecevit İnönü’ye rakip olur. İnönü çok sert bir konuşma yapar “ya ben ya Ecevit” deyip resti çeker. Ecevit aynı tonda karşılık verir: “CHP’de buyruk mu işleyecek, hukuk mu? Demokratik bir partinin kanunlara saygılı özgür üyeleri mi olacağız, kapıkulları mı olacağız” diye haykırır. Kongre seçimlerini Ecevit kazanır. CHP’de 33 yıl, 4 ay, 11 gün süren İnönü dönemi kapanır. Kıbrıs Barış Harekatı “Karaoğlan” efsanesine dönüşür. Darbeler, siyasi partilerin kapatılması, siyasi yasaklar gibi çetin bir dönemden sonra eşi Rahşan Ecevit’le beraber DSP’yi kurar. “DSP evladım, CHP baba ocağım” der. Kimse kimseyi hainlikle suçlamaz.
Muhsin Yazıcıoğlu DEP’lilerin SHP kontenjanından meclise girmelerini hazmedemez. Türkeş’in ısrarına ve parti kararına rağmen SHP-DYP koalisyon hükümetine güvenoyu vermek istemez. Dört milletvekili arkadaşıyla beraber MÇP’den istifa ederler ve Büyük Birlik Partisini kurarlar. Milliyetçi kanat ikinci bölünmeyi yakın tarihte Meral Akşener, Koray Aydın, Ümit Özdağ ve Sinan Oğan’ın Devlet Bahçeli’nin liderliğini sorgulamaya başlamalarıyla başlar. Kongre denemelerinde başarısız olan bu dört isim Sinan Oğan hariç, Meral Akşener’in liderliğinde İYİ Partiyi kurdular.
En çok bölünmeler “Milli Görüş” cephesinde yaşanır.Siyasete Milli Selamet Partisi’nden İzmir milletvekili adayı olarak giren Turgut Özal daha sonra Anavatan Partisi’ni kurar. MSP içerisinden kalifiye elamanları kendisine çekmeyi başarır. Bu kulvar değişikliği onun tek başına iktidara gelmesini sağlar. Başbakanlık ve sonunda Cumhurbaşkanlığına kadar yükselir. Parti kapatmaları, 28 Şubat süreci ikinci kırılmayı beraberinde getirir. Milli Görüş iktidara yaklaştıkça içerden ve dışardan fay hatları harekete geçirilir. Fazilet Partisi’nde gelenekçiler (aksaçlı kanat) ve yenilikçiler (genç kanat) diye bir hizip doğar. Fazilet Partisi’nin 1. Olağan Kongresinde Recep Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül, Bülent Arınç, Abdüllatif Şener kazan kaldırırlar. Abdullah Gül’ün Recai Kutan’a karşı aday olduğu kongrede başarılı olamazlar. Daha sonra bu dört ismin öncülüğünde Ak Parti kurulur. Milli Görüş bir kırılma da Numan Kurtulmuş’la yaşar. Has Parti isminde yeni bir parti kuran Kurtulmuşdaha sonra partiyi fes ederek Ak Parti’ye katılır. Ve son kırılmayı da merhum Necmettin Erbakan’ın oğlu Fatih Erbakan’ın yeni bir parti “Yeniden Refah Partisi” ni kurmasıyla yaşar. Çok hızlı bir şekilde teşkilatlandığı söylenen partinin önümüzdeki dönemde Türk siyasetini etkileyecek bir güce ulaşacağı yönünde ciddi yorumlar yapılıyor.
Her siyasi harekette olduğu gibi Ak Parti’de de bir bölünme başladı. Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan yeni şeyler söylemek için kolları sıvadı ve işleri hiç de kolay değil.