Terör ben bildim bileli ülkemiz ve insanımızın başına bela olmuş ve telafisi mümkün olmayan zararlara yol açmış, açmaya da devam etmektedir. Güvenlik güçlerimiz teröre karşı büyük bir savaşın içinde olup hemen hemen her gün şehitler vermektedir.
Terör ben bildim bileli ülkemiz ve insanımızın başına bela olmuş ve telafisi mümkün olmayan zararlara yol açmış, açmaya da devam etmektedir.
Güvenlik güçlerimiz teröre karşı büyük bir savaşın içinde olup hemen hemen her gün şehitler vermektedir.
Yüce Rabb'im dinimiz, ülkemiz ve insanımıza yönelik her türlü teröre fırsat vermesin, mücadele eden her kişi ve kuruma yardım etsin!
Televizyon kanallarında birçok kişi terörle mücadeleye ilişkin görüş ve önerilerini dile getirerek çözüm önerileri sunmakta, ayrıca devlete yönelik konu eksenli eleştiriler de yapmaktadırlar.
Televizyonların Ersan Şen, Metin Özkan, Hakan Bayrakçı, Yaşar Hacısalihoğlu, Doğu Perinçek gibi değişmeyen elemanları var. Bunlar her gece neredeyse birkaç programa çıkıyor yani çağrılıyorlar.
Birkaç gün önce bir programda kanalların vazgeçilmezi çokbilmiş Perinçek'in argo tabirle 'mort' oluşuna tanıklık ettim; yalan yok, çokta hoşuma gitti!
Her çıktığı programda İslami Cemaatlere olan kin ve düşmanlığını kusan bu adam '15 Temmuz gecesi emniyet tarafından polislere Türk Silahlı Kuvvetlerle çatışmaya girmeyin mesajı gönderildi' iddiasında bulundu. İslami Cemaatlere atıp tutarken kimse bir şey demiyor hatta destek görürken bu sefer sert kayaya çarptı.
Dönemin emniyet yetkilileri programa bağlanıp Perinçek'i yalanlayıp tepki gösterince sesi soluğu kesildi kıvırmaya başladı. Dediğine diyeceğine bin pişman oldu!
-Yüce Rabb'im çok büyük!
Sanki, 15 Temmuz Hain Darbe girişiminden sonra TSK'nın generallerinin yarıdan fazlası, binlerce subay, astsubay, uzman ihraç edilmemiş gibi TSK'yı savunayım derken yukarıdaki sözü ağzından kaçırıverdi. Aslında savunduğuna da değil de bir yerlerin arkasına sığınıp İslam'a ve İslami Cemaatlere saldırmak!
Elbette ki, her kurumun içinde iyiler olduğu gibi kötülerde olabilir. Hangi kişi ve kurum olursa olsun kutsiyet yüklemeye hiç gerek yok!
Televizyonlarda herkes bir şeyler konuşuyor, konuşmasına da hemen hemen birkaç kişinin dışında hiç kimse terörle mücadelede dinin etkisini konuşmuyor. Öyle olunca terörle mücadele önerilerinin bir tarafı eksik kalıyor.
Şunu samimiyetimle ifade ediyorum; birçok konuşmacının söylediklerinde samimi olduklarına inanmıyorum. Samimi olmadıkları gibi birazda kasıtlı konuşmalar yaptıklarını düşünüyorum.
Mesela, gündem 15 Temmuz Darbe girişimi ve FETÖ.
Bir kısmı bilinçli veya bilinçsiz bu olayı başka yerlere çekip esas mücadelenin dini tarafını zaafa uğratıyorlar.
Dünyadaki tüm terör örgütlerinin arkasında emperyalist güçlerin olduğunu söylemeye bile gerek yok; ancak, bu durum kendi sorumluluklarımızı yerine getirmeyip her olayın neden ve sonuçlarını dış güçlere yıkma kolaylığı içinde olmamızı gerektirmez.
Bütün çözüm yolları her yönüyle ortaya konularak çözüme dönük çalışmalar samimi olarak yapılmalıdır.
Dünyanın neresinde olursa olsun terör örgütlerinin arkasında dış güçler olmakla birlikte her terör örgütünün dayandığı dini, etnik ve ideolojik bir temeli de vardır. Öyle olmasa örgüte insan kaynağı sağlayamazlar.
-FETÖ'nün dini, PKK'nın etnik, ideolojik bir temeli ve her iki örgütün arkasında ABD olmak üzere diğer emperyalist güçler yok mu?
Maalesef, her iki örgütün taban desteğinde bizim vatandaşlarımız var. İşte bundan dolayı bu terör örgütleriyle mücadele de başarılı olabilmek için taban desteğini en aza indirmenin çözüm yollarına daha fazla ağırlık vermeliyiz.
Kısmi olarak 'FETÖ ile Mücadelede Ehli Sünnet Bilinç' başlıklı yazımda bunun üzerinde durdum. Herkes her şeyi konuşuyor; ancak, dini yönden mücadelede en etkin olabilecek İslami Cemaatlerden kimse bahsetmediği gibi tam tersi her fırsatta itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar.
İnanın, bir çok çığırtkan adam bunu bilinçli yapıyor. Bunların derdi FETÖ filan değil; FETÖ üzerinden İslami cemaatlere vurmak.
Konuştukları hep İslami cemaatler tarafından devletin ele geçirilmesi, kadrolaşma vs. Allah(cc)'ın dininin öğrenilme ve öğretilmesini gaye edinmiş İslami cemaatlerin kadrolaşma, devleti ele geçirme gibi bir derdi yok; çaresi olamayan dert sizin beyninizde!
Türkiye'de devletteki adalet ve liyakat dışı kadrolaşmanın tek sorumlusu dün de bugün de devleti yönetenlerdir. Ben bildim bileli hep böyledir. Kendilerinin koydukları kuralları bozan da kendileridir.
Devlet her türlü işe alma ve atamada kriterlerini net olarak ortaya koyar, şartları kim taşıyorsa gereğini yapar. Bu iş bu kadar kolay ve basittir. Burada bir suçlu aranacaksa bana göre en suçlu devleti idare eden siyasi iradeler en suçsuz ise İslami Cemaatlerdir.
Onun için eften fütten ipe sapa gelmez gerekçelerle FETÖ ile mücadelenin inanç tarafını oluşturan İslami Cemaatlerle uğraşılmamalı, iş birliği yapılmalı hatta devlet tarafından desteklenmelidir. Bundan başka bu işin çözümü yok!
En önemli çözüm ehli sünnet bilinç ve bu bilinç doğrultusundan özellikle de gençliğimiz olmak üzere insanımızın yetiştirilmesidir. Bu bilinç sadece FETÖ ile mücadele için değil, olması gerekende budur.
Her ne kadar PKK etnik bir temele dayansa da Marksist, Leninist İslam düşmanı bir örgüttür. Bu örgüte normal şartlarda şuurlu Müslüman bir kürdün destek vermesi düşünülemez!
En azından ben bir Müslüman olarak böyle inanıyorum. PKK güdümlü bir parti nasıl oluyor da 6 milyonun üzerinde oy alıyor, azıcık düşünün!
-Bu partiye oy verenlerin hepsi Marksist, Leninist mi? Kesinlikle değil; ancak kavmiyetçi duygularla oy veriyorlar. Kavmiyetçilik yani ırkçılık kanserden daha tehlikeli bir hastalıktır!
Biri anlatmıştı. Ak Parti Diyarbakır İl yönetiminde olan bir kişinin babası 'Tayyip bizim evladımız amma bunlar kürtlerin hakkını savunuyorlar' diyerek oyunu malum partiye vereceğini söylüyor.
Meselem kimin kime oy verip vermemesi değil; kavmiyetçi duygunun yansımasını ortaya koymaktır.
Onun için bu örgütle de mücadelede kesin sonuca ulaşmak istiyorsak kesinlikle ehli sünnet şuurun uyandırılmasına çalışılmalıdır.