TARİH IŞIĞI
Tarih ışıktır, ne mutlu karanlıklara tutabilene! Yetmişli yıllarda sağ sol çatışması senaryosu başarıyla filme çekildi ülkemizde. Memleket semt semt, mahalle mahalle kurtarılmış bölgelere bölüne bölüne iç savaşa sürüklenmişti. Bölünenlerin fikir ayrılıkları, siyasetçilere de ustaca yansıtılmış tepeden tırnağa herkes diş biler olmuştu birbirine. 12 Eylül sabaha karşı da Ordu, emir komuta zinciri içinde her yeri tutmuş, yönetime darbeyle el koymuştu. Darbe sonrasında halk ne konuşmuştu? Olaylar içinden canını kurtarabilen aydın nasıl vicdan muhabesi yapıyordu? Işık olması dileğimle yazdığım VEBAL romanında bu soruların cevabı var mı? Yorumsuz kısa alıntılarla son bölümünü sunalım:
Nihayet olan oldu. 12 Eylül 1980 sabaha karşı radyo televizyonlarda marşlar çalınıp söylenmeye başladı.(…) Nasıl olmuştu bu? Demokrasi mi ülkeye yüktü? Parti liderlerinin evlerinden alınıp götürüldüğü haber verildi radyo ve televizyonda. Onları mahcup tavırlarıyla ekranda gören halk arasında ilginç konuşmalar, yorumlar başlamıştı:
- Oh oldu onlara, hak ettiler.!
- Birbirlerine karşı kurt gibiydiler, şimdi kuzuya döndüler. (…)
On kişi bir araya gelmişti bir lokantada: (…)
- Ağlanacak halimiz vardı ama artık bitti. Şimdi asker dipçiği düzeltecek her şeyi, ölü topluyorduk her yerden unuttun mu?
- Şimdi ne toplayacağız? Kimler adalet çığlığıyla inleyecek, kimler işkence altında ölecek biliyor muyuz? Kaç yıl gerilere gittik haberimiz var mı? Adaletten, kalkınmadan söz etmek mümkün olabilecek mi asker dipçiği altında?
- Sen dalgana bak dostum, bu konular bizi aşar, kan durdu ya boş ver gerisini. Günün birinde çıkar senin adaletini de kalkınmanı da sağlayacak biri, çıkar meraklanma! Bu milletin bağrında ne cevherler var! (…)
Roman sağ kalan bir aydın kahramanın şu son üç dörtlüğüyle bitiyor:
(…)
Demokrasi hak bize, yolumuz…
Ama eksik olmuyor krizler hâşâ!
Huzura istikrara oyumuz;
Ya devlet başa ya kuzgun leşe!
Nereye varır ülkem zamanla?
Kaygım çok, barış hayale düşe!
Kazanan kim olur kana kanla?
Ya devlet başa ya kuzgun leşe!
Millet der demokrasi güçlensin,
Hak eden kimse o gelsin başa!
Tarihi yazdık, herkes de bilsin;
Ya devlet başa ya kuzgun leşe!
Tutabiliyor muyuz bu ışığı bugünkü suçlama furyası karanlığımıza? Fikirler mi, daha iyi yönetim projeleri mi sunuyoruz halka, yoksa her sözün altında kusurlar bula bula aşağılıyor muyuz birbirimizi? Siyasetçiler düşünse biraz diyorum(!)