Üstadımız Necip Fazıl Kısakürek “Zidan’dan Mehmed’e Mektup” isimli şiirinin bir bölümünde, “Somurtuş ki bıçak, nara ki tokat; Zift dolu gözlerde karanlık kat kat...
Üstadımız Necip Fazıl Kısakürek 'Zidan'dan Mehmed'e Mektup' isimli şiirinin bir bölümünde,
'Somurtuş ki bıçak, nara ki tokat;
Zift dolu gözlerde karanlık kat kat...
Yalnız seccademin yüzünde şefkat...
Beni kimsecikler okşamaz madem,
Öp beni alnımdan, sen öp seccadem' diyerek bu seslenişle ruhlarımıza dokunuyor adeta.
Biz bu yazıda belki ruhlara dokunamayacağız ancak gerçekleri bir temsili söyleşi ile haykırmaya çalışacağız. Temsilen bir tahterevalli ile söyleşi ya da sohbet edeceğiz. Biz de konuşacak kimse bulmadık parktaki tahterevalli ile sohbete başladık. Üstadımız zindan şefkat bulamadı ve seccade ile sohbet etti ve ondan şefkat bekledi. Biz de bu vahşi kapitalist sistemde kimseyle konuşamıyoruz, kimseye derdimizi anlatamıyoruz. Bari parktaki bir tahterevalli ile sohbet edelim. Üstadımız Necip Fazıl gibi çaresiziz.
Önce tahterevalliyi tanıtalım. Sonra sohbete başlayalım.
Tahterevalli öyle bir cisimdir ki, tarafsızdır ve kimsenin yanında da değildir, kimsenin karşısında değildir. Tahterevalli öyle bir cisimdir ki, iki kutupludur. İki kutbunu havada tutmaya yarayan ve uzunluğunun tam ortasında yer alan bir başka cisimden destekle havada duran bir cisimdir. Tahterevalli çocukları eğlendirmek ve onların güzel vakit geçirmesini sağlamak üzere çocuk park ve bahçelerine konulan bir eğlence aracıdır.
Tahterevalli kim ağırsa aşağıya indirir, kim hafifse yukarıya kaldırır. Tahterevallide ağır olan, hafif olanı yönetir.
Tahterevalli aynen bir terazi gibidir, denge üzere tasarlanmıştır.
Tahterevalli, tahterevalli, tahterevalli, tahterevalli ve tahterevalli. Tam beş satırda beş kez bu isimle başladık söze. Biliyorum sizi bu kadar bir ismi, bu kadar sık tekrarlamakla, bunaltmış olabilirim. Ancak tahterevalli çok önemli. Onu yalnızca çocukların üzerinde oynadığı bir eğlence cismi olarak görmeyelim. Onu yalnızca zaman geçirmek ve oynamak için tasarlanmış bir araç olarak görenler olsa da, ince ruhlu ve yoğun düşünceli insanlar, her şeye ve her cisme farklı bakarlar.
Bakın işte! Ney dediğimiz bir müzik aletine Hazreti Mevlana nasıl bakmıştır? Ney, bir müzik aletidir ve sazlıktan kopartılan kamıştan imal edilir. O kamıştan imal edilen cismi Hazreti Mevlana sanki bir insan gibi görmüş ve insana benzeterek, 'sen de bizim gibi gurbettesin, bizi Cennetten Dünya'ya attılar. Seni de sazlıktan kopartıp başka bir Dünya'ya attılar' diyerek Ney ile konuşmuş ve Ney cismine farklı bir açıdan bakmıştır.
Biz de tahterevalli'ye farklı bir açıdan bakarak tahterevalli'yi konuşturalım. Tahterevalli ile konuşalım.
A, Ahmet'tir. T, tahterevalli'dir.
A: Tahterevalli, tahterevalli, söyle ne olacak bu Dünya'nın hali?
T: Ahmet, bana niye soruyorsun? Ben nereden bileyim Dünya'nın ne olacağını? Ben nasıl anlayayım Dünya'nın nereye doğru gittiğini? Benim iki kutbum var. Bir kutbuna binen kişi ağır ise diğer kutuptaki havaya çıkar ve boşlukta döner. İki kutuptakiler aynı ağırlıkta ise dengede olurum.
A: Tahterevalli, burası Dünya. Nasıl bulacağız ki denk insanları. Baksana Dünya'nın haline. Kimi zengin, kimi fakir, kimi şişman, kimi zayıf. Kimi yaşlı, kimi genç. Nasıl bulacağız ki denkleri ve aynı durumda olanları?
T: Ahmet, benim için zenginlik ve fakirlik, yaşlılık ve gençlik, asla ve asla önem taşımaz. Ben kiloya bakarım. Kilo'dan başka bir ölçü tanımam ben. İki kişiden birinin kilosu ağır ise, bindiği tarafı aşağıya doğru bastırırım, diğer de o basınçla bir bakmışsın havada boşlukta geziniyor. Kilo bir fiziksel özelliktir. Ben fizik kurallarından başka bir kural tanımam. Fizik ne derse ben onu yaparım.
A: Tahterevalli, tahterevalli sen tarafsız ve objektifsin anladım. Zaten fizik, tarafsız ve objektiftir. Allah fizik kurallarını yaratmış ve belirlemiştir. O kurallar tamamen aklımıza uygun bir şekilde tezahür eder. Güçlü ve kuvvetli insan zayıf ve kuvvetsiz insanı döver. Savaş teçhizatı çok ve askerleri eğitimli ve donanımlı olan ordular, zayıf ve disiplinsiz olanları yener. Bunlar birer fizik kurallarıdır ve tabiatta geçerli olan kanunlardır.
T: Ahmet, aynen doğru söyledin. Kimse kendisini fizik ve tabiatta geçerli olan kanun ve prensiplere muhalefet etmesin ve 'adeta yel değirmenleriyle savaşan Donkişot' gibi olmasın.
A: Evet, yel değirmenlerinin dev gibi pervanelerine, elindeki mızrak ile saldıran Donkişot sonuç alamaz. Komik duruma düşer.
T: Ahmet, sen de komik duruma düşmemek ve oyunu kurallarına göre oynamak için şuurlu olmalısın ve aklını her daim ön planda tutmalısın.
A: Oyunu kuralarına göre oynamak çok güzel bir söz. Ancak oyunun kurallarına kim koyuyor? Evet, evet, fizik kurallarında bu durum açık. Yani oyunun kurallarını koyan ve tabiat kanunlarını oluşturan bellidir. Fizik kurallarını belirleyen Hazreti Allah'tır. Allah ne derse o olur.
T: Ahmet, ben bunu çok iyi bilirim. Çünkü ben de fizik kurallarına uyarım. Uymak zorundayım. Siz bizim gibi değilsiniz. İnsanlar fizik kuralları yanında başka kurallarla da donatılmıştır. Ben bir tahterevalli olarak yalnızca fizik kurallarına tabi iken ve aklım ve bilincim, nefsim de mevcut olmadığı için yalnızca bu kurallarla hareket ederken siz insanlar aklınız ve nefsinizle ve daha nice nice özelliklerle donatıldığınız için, fizik kuralları yanında başka kabiliyetlerle de hareket edersiniz.
A: Tahterevalli, aynen öyle. Biz yeri gelir aklımızla, yeri gelir nefsimizle, yeri gelir irfan ve izanla, yeri gelir vicdanla hareket ederiz. Biz yalnızca bir cisim değiliz. Siz yalnızca bir cisimsiniz.
T: Evet, işte tek hakikat bu.
A: Evet, tek hakikat bu olsa da, tahterevalli tahterevalli ne olacak bu Dünya'nın hali.
T: Anladım, anladım. Sen başka şeyler söylemek istiyorsun. Ben susuyorum ve benim diyeceklerim bu kadardır. Artık sen konuş. Çünkü sen benim gibi değilsin. Sen irfan, akıl, ilim, izan ve vicdan gibi çeşitli hasletlerle donatılmış mükemmel bir varlıksın. Ben ağırlık ve kilo dışında hiçbir şey tanımayacak ve hiçbir şeyden anlamayacak özelikte üretilmiş basit bir varlığım. Ben maddiyat dışında bir başka haslet tanımam. Sen ise hem maddi ve hem de manevi ciheti olan bir varlıksın ve Allah'ın yarattıkları içerisinde en mükemmel bir yerdesin.
A: Evet, aynen öyle tahterevalli. Sen tarafsız ve objektif bir cisimsin. Kim kilolu ise onu aşağıda, kim hafif ise onu yukarıda tutarsın. Ben gördüklerimi ve müşahede ettiklerimi senin mikyas (ölçü) alarak şöyle bir çerçeve içerisine açıklamak ve şöyle bir tablo oluşturmak istedim.
Başlıyorum şimdi.
Dünyadaki servet ve mülklerin 'yüzde 80'i, Dünya'da yaşayan insanların yüzde 20'sinin elindedir.' Yani yüzde 20, yüzde 80'ten daha ağır basıyor. Fizik kurallarına aykırı olsa da kapitalistlerin alçak ve rezil kuralı bu.
Dünyadaki enerji kaynaklarının 'yüzde 80'i, nüfusun yüzde 20'si tarafından tüketiliyor.' Yine fizik kurallarına aykırı olsa da yüzde 20, yüzde 80'ten daha ağır basıyor.
Dünyadaki tatil imkanlarının 'yüzde 80'ini, nüfusun yüzde 20'si kullanıyor.' Tahterevalli, bu da senin açından anlaşılmaz bir durum amma, yine yüzde 20, yüzde 80'ten daha ağır basıyor.
İnsanların 'yüzde 80'i açlık ve yoklukla, gelecek kaygısıyla yaşarken, yüzde 20'si zevk ve eğlence içinde, gününü gün ediyor ve gelecek kaygısı olmadan yaşıyor. Tahterevalli burada da yine denge yok. Yüzde 20 yine ağır basıyor ve yüzde 80'i yönetiyor. Kimse %80 zor durumda olan nüfusu düşünmüyor ve herkes şu %20 keyif ve eğlence içerisindeki nüfusa hizmet ediyor.
Tam bu anda tahterevalli söz aldı.
T: Ahmet, yeter, yeter, bu kadar dengesizliği daha fazla anlatma. Bu kadar çok, bu kadar fazla haksızlığa benim kalbim dayanamaz. Ey insanoğlu sende nasıl bir kalp ve sende ne kadar duyarsız bir yürek var ki bu kadar haksızlığa ve bu kadar dengesizliğe tahammül ediyorsun.
A:Tahterevalli evet evet sen ve senin gibi dağlar, taşlar, ağaçlar, toprak ve tüm arz, eğer bizim yerimizde olsaydı, bunca haksızlığa dayanamaz ve adeta yer yerinden oynar, Dünya ortadan ikiye çatlayıp da mahvolurdu. Biz insanoğlu olarak böyle bir özellikle yaratılmışız. Haksızlıklara dayanıyoruz işte.
T: Allah sizlere yardım etsin.
A: Amin.