Dünya

Suriye’nin İnşasında Türkmenlerin Konumu

Daily Sabah'tan Selçuk Bacalan imzalı “Syria's Turkmens: Political, cultural and constitutional struggles” adlı analizde Suriye'de bulunan Türkmenlerin geçmişten bu güne olan süreçleri ele alınıyor.

Abone Ol

Selçuk Bacalan imzalı İngilizce kaleme alanın makalede, Suriye Türkmenleri'nin, tarihsel süreçte günümüz Suriye sınırları içerisinde Halep'ten Golan'a kadar uzanan geniş bir coğrafyada yerleşim gösterdiklerine yer verirken, bu topraklara yerleşenlerin; Lazkiye, Şam, Golan, Halep, Hama, Humus ve Rakka başta olmak üzere Suriye'nin hemen hemen her bölgesinde varlık gösterdiklerine vurgu yapılıyor.

Makalede, bu tarihsel arka planın Türkmenleri, Suriye'de yaşayan diğer tüm milletler ve etnik gruplar kadar Suriyeli kıldığına ve bu bağlamda Suriye Türkmenleri'nin, 2011 yılında  ülke genelinde Baas rejimine karşı başlayan gösterilerin ilk günlerinden itibaren gösterilere aktif olarak katılım sağladığına yer veriliyor. Makale, böylece Türkmenlerin, Suriye’de toplumsal muhalefetin önemli bir unsuru hâline geldiğine, 61 yıldır Baas rejimi ile yönetilen Suriye’de gerçekleştirilen barışçıl gösterilerin kısa sürede iç savaşa dönüştüğüne ve bu sürecin 8 Aralık 2024 tarihinde Baas rejiminin çöküşüyle sonlanmış olduğuna vurgu yapıyor. 

Selçuk Bacalan makalede, rejimin çökmesini sağlayan devrimciler arasında Suriye Türkmenlerinin oluşturduğu grupların da etkili olduğuna değinerek ancak Baas rejimi sonrası Suriye’nin yeniden inşasında Türkmenlerin anayasal hakları ve bu hakların tanınması, tartışmalı bir konu olarak gündeme gelmekte olduğuna işaret ediyor. 

Selçuk Bacalan'ın kaleme aldığı makale şöyle devam ediyor: 

Türkiye, 2016 yılında, sınırın Suriye tarafında varlık gösteren PKK/YPG terör örgütünü sınır bölgesinden uzaklaştırmak için Fırat Kalkanı Harekâtı’nı gerçekleştirmiştir. Bununla Suriye muhalefeti ve Türkmenler, konsolide olabilecekleri bir sahaya kavuşmuştur. Zira Fırat Kalkanı Harekâtı bölgesi, Suriye Türkmenlerinin yoğun yaşadığı bölgelerden birisidir. Türkiye’nin bölgede başlattığı operasyon daha önce siyasi anlamda bütünlük sağlayamayan Türkmenlerin bir araya gelmesine neden olmuştur. Dolayısıyla bu bütünleşmenin Baas rejimi sonrası Türkmen siyasetinin önünü açan önemli faktörlerden olduğunu söylemek mümkündür.

Suriye iç savaşı sadece devlet otoritesinin zayıflamasına neden olmadığı gibi göç kaynaklı olarak toplumsal düzene de zarar vermiştir. Etnik çeşitliği ile bilinen Suriye’nin yeniden inşası ve devlet kurumlarının işler hâle gelebilmesi yeni anayasaya bağlıdır. Yeni anayasada nasıl bir Suriye tasarlanacağı konusu önümüzdeki günlerde önem kazanacaktır. Ayrıca Suriye’de yaşayan etnik ve dini grupların nasıl tanımlanacağı, ne haklar elde edeceği ve temel hakların nasıl bir zemine oturacağı temel soru işaretidir. Bu bağlamda anayasa komitesinde etnik ve dini temsilcilere de yer verilmesinin gerekliliğini ifade etmek yanlış olmayacaktır. Bu etnik gruplar arasında  Suriye’nin asli unsuru olan Türkmenlerin de temsilci bulundurmaları önemlidir. Devrimciler safında yer alan Suriye Türkmenlerinin yazılacak anayasada temel haklarından anadilde eğitim, Türkmen millî kimliği ve kültürünün yanı sıra siyasi anlamda Türkmenlerin sistem içerisinde temsil edilmesinin anayasal güvence altına alınması da önemlidir. Ancak Baas rejiminin yıkılmasının öncülüğünü üstlenen Heyet Tahrir Şam (HTŞ) lideri Ahmet eş-Şera yönetimi de üstlenmiştir. Ancak eş-Şera tarafından oluşturulan geçiş hükûmetinde Türkmenlere yer verilmemiştir. Sonraki süreçte anayasa komisyonunda Türkmenlere yer verilmemesi durumunda anayasada Türkmen hakları korunamayacaktır. Bunun sonucunda da Suriye’de Türkmen varlığı tehdit altında kalabilir. Bu durumda Suriye Türkmenlerinin muhalefet döneminde kurulan siyasi ve sivil toplum örgütlerinin geçici yönetimde yer almak için baskı kurmaları yerinde olacaktır. Bu minvalde Türkmenleri destekleyen Türkiye’nin de Türkmen haklarının korunmasında yapıcı bir rol üstlenmesi mümkün olabilir.

Millî İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı İbrahim Kalın ve daha sonra Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Suriye ziyaretleri sırasında, silahlı grupların Suriye Savunma Bakanlığı bünyesinde kurumsallaştırılmasına yönelik adımlar, eş-Şera ile gerçekleştirilen görüşmelerde ele alınmıştır. Bunun ardından eş-Şera, 24 Aralık 2024’te Baas’a karşı savaşmış HTŞ’ye yakın silahlı grupların temsilcileriyle toplantı yapmıştır. Gerçekleştirilen toplantıda, silahlı grupların kendilerini feshederek kurulacak olan Suriye'nin ulusal ordusunun Savunma Bakanlığı çatısı altında birleştiği resmen duyurulmuştur. Ancak içinde Türkmenlerin de yer aldığı ve Türkiye’nin de desteklediği Suriye Millî Ordusunun (SMO) belirsizliği devam etmektedir. Türkmen gruplarının, diğer silahlı gruplar gibi kendilerini feshedip yeni Suriye Savunma Bakanlığı çatısı altında yer almaları durumunda Türkiye’nin de girişimiyle ordu içerisinde üst düzey görevler üstlenmeleri mümkün olabilir.

Suriye’de devletin nasıl üniter bir örgütlenmeye sahip olacağı kesinleşmiş değildir. Bu belirsizliğe rağmen Türkmenlerin yeni yönetimde siyasi varlık göstermesi gerekmektedir. Suriye’nin, dikta rejiminin çökmesiyle daha demokratik çok partili bir sisteme geçmesi mümkündür. Bu durumda Türkmenler muhalefette kurdukları siyasi oluşumları bölgeye intikal ederek seçimlerden önce Türkmen toplumunu kimlik ve kültür üzerinden birleştirebilir. Aynı zamanda siyaset içerisinde yer alacak bir Türkmen toplumu ortaya çıkartılabilir.

Suriye’deki Türkmenlerin ülkenin farklı bölgelerine yayılmış bir şekilde yaşamaları siyasi temsil anlamında dezavantaj olarak değerlendirilebilir. Suriye içerisinde dağınık bir şekilde yaşayan Türkmenler, yeni Suriye sisteminde girecekleri parlamento seçimlerinde başarı kaydedemeyebilir. Dolayısıyla Türkmen kanaat önderlerinin bu durumu değerlendirerek seçimlerde parlamentoya temsilci gönderebilmek için kendi bölgelerini korumaları önemlidir. Bunun Türkiye’ye göç etmek zorunda kalan Türkmenlerin ülkelerine dönmeleri ile yapılabileceğini söylemek yanlış olmayacaktır. Dolayısıyla başta Türkiye olmak üzere Suriye’nin komşuları ve uluslararası toplumun Suriye’ye geri dönüşleri desteklemesi belirleyici bir faktör olacaktır.

Suriye’de Baas rejimi, 1963’ten iktidarı kaybetmesine kadarki süreçte bir Araplaştırma siyaseti uyguladı. Türkmenler de dâhil olmak üzere tüm etnik gruplar Arapça öğrenmeye zorlanmıştır. Türkmenler için eğitim kurumlarına, kamu dairelerine hatta hayata adapte olmanın yolu Arapça konuşmaktan geçmiştir. Bu durum Türkmen kimliğini ve kültürünü de olumsuz etkilemiştir. Yeni Suriye’de Türkmen kimliğinin ve kültürünün yeniden inşa sürecinde, Türkmen Sivil Toplum Kuruluşları ve siyasi partileri, Baas rejimi döneminde asimile edilmiş Türkmen aşiretlerinin Türkmen kimliğini benimsemelerinde destek sağlayabilir.

Sonuç olarak Suriye Türkmenleri demografik ve politik anlamda, özellikle iç savaş öncesinde de Suriye’nin diğer etnik grupları gibi siyasi ve sosyal haklardan yoksun kalmıştır. İç savaş sırasında Türkmen bölgeleri ağır bombardımanlara maruz kalmış ve nüfus büyük ölçüde göç etmek zorunda kalmıştır. Türkiye, Suriye Türkmenlerine tarihi ve kültürel bağları nedeniyle destek sağlamış, insani yardım ve siyasi destek mekanizmaları oluşturmuştur. Türkmenlerin Baas saldırıları nedeniyle bölgelerinden uzaklaşmak zorunda kalmaları yeni Suriye’de Türkmenlerin geleceğini belirsizleştirmektedir. Özellikle anayasada Türkmenlerin haklarının tanınması ve siyasi temsiliyeti gibi mevzular tartışma konularından biri olabilir. Türkmenlerin bu süreçte Türkiye’nin ve diğer uluslararası aktörlerin desteğiyle kendi haklarını savunmaya çalışmaları gerekebilir. Ayrıca Suriye’nin yeniden inşa sürecinde Türkmenlerin siyasi ve sosyal haklarının korunması, anadilde eğitim ve kendi kültürel kimliklerini koruma haklarının anayasal güvence altına alınması Türkmenlerin gündemi olacaktır. Türkmenlerin gelecekteki konumu, Suriye’nin yeniden inşa sürecinde uluslararası aktörlerin ve yerel güçlerin tutumuna bağlı olacaktır. Bu süreçte Türkmenlerin haklarını savunmaları ve uluslararası toplumun desteğine sahip olmaları kritik önem taşımaktadır.

Analiz Orsam tarafından çevrilmiş olup İstiklal Gazetesi'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.