Şule Yüksel Şenler arslanı...
Şule Yüksel Şenler arslanı...
Allah gani rahmet eylesin... Bir arslan daha emaneti teslim etti, Rabbine borcunu ödedi... Pekâlâ biz (ona olan) borcumuzu ödeyebilecek miyiz?
Muhterem okurlarım, Şule Yüksel Şenler hanımefendi bir devrin öncüsü, “izzet sembolü” simasıdır.
Şule Yüksel Şenler’den öğrenilmesi gereken fevkalâde ibretamiz dersler var.. Hasseten bugünün genç kızları onu mutlaka okumalıdırlar...
163’üncü Madde gibi ucube devrim kanunlarının kelle aldığı bir devirde Allah için konuşuyor, yazıyor ve kadınlara, binaen’aleyh Türkiye’ye liderlik ediyordu...
Kadınları çökmüş bir Türkiye, onların sayesinde başını kaldırıp tarihinden tevarüs eden kadim genleriyle canlanıyor, İslâm izzetiyle geleceğe kanatlanıyordu...
Biz o yıllarda da bugün de kendisini çok sevmiş, 1964 senesinde dünyaya gelen kız kardeşimize (ağabeyimle birlikte) adını vermiştik. Merhume kız kardeşimiz de ismine layık olmuş, üniversitede başörtü mücadelesine öncülük etmişti...
2015 yılında (MS hastalığı ile mâlûl kardeşimizi) dar-ı bekaya yolculadık. Ablasının da onun da, yani tüm Şûlelerin mekânı Cennet olsun...
Şule Yüksel Şenler (kimbilir kaçıncı baskısını yaptığı) “Gençliğin Izdırabı” kitabına yeni bir önsöz yazıyordu. Her satırı ile gözlerinizin yaşaracağı o önsözde bugünkü manzara karşısındaki üzüntülerini de yazmıştı:
"Elinize aldığınız “Gençliğin Izdırabı” isimli bu eseri ilk olarak 1968 yılında kaleme alarak neşretmiştim. O günden bu güne aradan uzun yıllar geçti. “Gençliğin Izdırabı”nı kaleme aldığım sırada ben de o yılların gençliği içinde bulunuyordum. Aynı ızdırablı gençliğin içinden o ızdırabları duyarak, yaşayarak gelen biriydim.
(.........) Bugün çok şükür devletin en üst kademelerinden en alt kesimine kadar inançlı dindar insanlara sahibiz. Bu kitabın yazıldığı tarihlerde o Müslümanlar o kadar çok şeylerden mahrumdu ki, bugünleri o yıllarda hayal bile edemezdik. Dindar Cumhurbaşkanımız, Başbakanımız var.
(.........) Ama daha önemlisi, bu kitabın yazıldığı dönemlerde ızdırap çeken, mücadele eden insanlarımızın neredeyse çoğu, çektikleri ızdırabı, verdikleri mücadeleyi unutmuş, kimi hassasiyetlerini kaybetmiş görünüyorlar. (.........) Yıllar önce başörtü mücadelesi veren kimi kadınlarımız var ki, kızlarının açılmalarını, hatta aşırı serbest olmasını hoş karşılıyor ki, şaşırıyorum...
Şaşırmadınız, biliyorum.. Aşağıdaki satırları çok daha dikkatle okuyunuz:
“Huzur Sokağı’nın, Gençliğin Izdırabı’nın yazıldığı dönemlerde genelde anneler açık, kızlar kapalıydı. Bugün ne yazık ki, o kapalı annelerden bir kısmının kızları ya açık, ya da açıktan beter gûya kapalı..
(.........) Anlaşılıyor ki, bu sefer inançlı anne babaların ihmali yüzünden ızdırap çeken gençlerimiz var. Gençliğin Izdırabı’nı önce o anne babaların tekrar okumasını, sonra da çocuklarına okutmasını istiyorum..”
Bu meseleleri Mehmed Şevket Eygi üstad gibi, Şule Yüksel Şenler ablamız gibi biz dahi çokca yazdık, yazmaya devam edeceğiz..
Yazılanlar okunuyor mu, okuyanlar ne âlemde... Orasını bilemem. Biz vazifemizi yapıyoruz... Yarınlarda göçüp gittiğimizde; üstad Mehmed Şevket Eygi ve Şule Yüksel Şenler ablamız gibi anılalım istiyoruz, lâ’netle değil...
NOT: OdaTv’de yazan Asiye Güldoğan’a bahsekonu önsözün tam metnini paylaştığı için teşekkürler, sağolsun. 31.08.2019