Sosyal medyanın, toplumu giderek parçaladığının farkında mısınız? Toplumun işleyişine ciddi zarar veren ve sosyal dokuyu yok eden platformların üstlendiği role farkında olmadan büyük katkı sağlanıyor. Kısa süreli dopamin salgılatan bu uygulamalar, uzun vadede ahlaki ve psikolojik çöküşe neden oluyor. Yalanın kol gezdiği, yanlış bilginin doğrunun önüne geçtiği bu uygulamalar yüzünden toplumsal iş birliği yeteneğimiz yok ediliyor ve insanlar birbirine düşman hale geliyor. Bu küresel bir problem olarak gündemde tutulması gereken bir konu. Zira sosyal medya platformları, sahte haberlerin, komplo tacirliğinin ve toplumda kaos yaratma amaçlı siyasi propagandaların yayınlandığı kaynakları desteklediği kadar meşru haber kaynaklarını ve doğru bilgiyi yaymaya çalışan kişisel hesapları desteklemiyor. Burada iyi niyetten ne kadar söz edilebilir?
Bu uygulamaların üretim aşaması başta belki kasıtsız ve sadece para odaklıydı. Ancak toplum mühendislerinin odağına girdiği günden itibaren masumiyeti yok edildi ve toplum aleyhine kullanılan önemli birer silaha dönüştürüldü. Bağımsızlıktan söz ediyoruz ancak sosyal medya buna kesinlikle müsaade etmiyor. Gün içindeki sıradan olaylara verdiğimiz tepkiler, ilişkilerimizde aldığımız kararlar ve tüm seçimlerimiz, sosyal medyada geçirdiğimiz süre içerisinde zihnimize kodlananların gölgesinde gerçekleşiyor. Eskiden sinema ve tiyatro başta olmak üzere medya sektörünün tüm araçları ile yapılan bu algı operasyonu şimdi sosyal medya platformları aracılığıyla yapılıyor. Siyasi bölünmeleri sağlayan ve onları da kendi içinde bölme ve yönlendirme gücüne sahip sosyal medya şirketleri, hiçbir yaptırımdan etkilenmiyor. Fakat toplum, onların planlarından her geçen gün daha fazla olumsuz etkileniyor. Sosyal medya sadece kaosu, duyarsızlığı ve öfkeyi besliyor.
Sosyal medya devi Meta’nın CEO’su Mark Zuckerberg, bu şatafatlı hayatı onlarca koruma eşliğinde sadece reklam gelirleri ile mi yaşıyor zannediyorsunuz? Elinde bulundurduğu kutuplaştırma gücü sayesinde devletler ve siyasetçilerin en çok fonladığı kişiler arasında bulunan önemli bir isim kendisi. Düşünün ki elinde, Donald Trump’a ABD seçimlerini kazandıran hatta Brexit referandumunun sonuçlarını beklenmedik şekilde değiştiren bir güç bulunduruyor. Hatırlarsanız Zuckerberg’in şirketi, Rus ajanlara, ABD seçmenleri arasında ayrılık yaratma amacıyla reklam sattığını itiraf etmişti. Ayrıca Myanmar olaylarını hatırlayın. Müslüman azınlığa etnik temizlik uygulandığını bildiğimiz halde Facebook, Rohingya karşıtı propagandayı güçlendirmek için toplumu yönlendirmişti. Bugün İsrail’i mağdur, Filistin’i suçlu göstermeye çalışması gibi…
Tüm bunları tek bir siyasetçinin yaptığını düşünün. Onu her gün sosyal medyada linç eder, istifa edene kadar peşini bırakmazdık. Peki, zalimi destekleyen, mağduru görmezden gelen sosyal medya şirketlerine ses çıkarabiliyor muyuz? Aksine onların istediği şekilde davranmaya, istedikleri şekilde konuşmaya devam ediyoruz. Amaç da bu zaten. Neyi, niçin savunduğunun birçok insan farkında bile değil.
Kendinizi karşınıza alın ve izleyin, objektif bir şekilde davranışlarınızı ve duygu durumunuzdaki değişiklikleri gözlemleyin. Kararlarınızı ve seçimlerinizi neye göre yaptığınızı analiz edin. Sosyal medyada aktif bulunmaya başladığınızdan beri ne kadar değiştiniz? Sebepsiz öfke, hırs ve isyan duygularına sahip misiniz mesela? Hayatınızın gidişatından ne kadar memnunsunuz? İnsanlara tahammül seviyenizde azalma var mı? Duygu ve davranışlarınızdaki değişimi hiç izlediniz mi? Farkında değilsiniz belki ama sosyal medyada kusursuz bir şekilde programlanıyorsunuz.
Sosyal medya kullanmayalım demiyorum. Bilinçli bir kullanım olmazsa zarar göreceğimizi savunuyorum. Dünyada sosyal medya ile alakalı yapılmış birçok araştırma aynı gerçeği önümüze seriyor. Bu platformlardaki her türlü içeriğe karşı çok uyanık olmalıyız. Sadece size sunulan bilgiye güvenerek linç kampanyalarına katılmayın. Kimler tarafından fonlandığını bilmediğiniz insanların peşine düşüp sorgusuz sualsiz destek vermeyin.
Filistin meselesinden sonra insan hakları konusunda çifte standart uygulayan bu şirketlerin uygulamalarını mecburen kullansam da bu platformlarda hala aktif kullanıcı olmaktan dolayı muazzam bir suçluluk duyuyorum. Vicdanım, bu uygulamalarda bulunmayı reddetse de hakkı savunmak ve topluma bir nebze katkı sağlamak umuduyla inandığım çizgide paylaşımlar yaparak direnmeye çalışıyorum. Tabir-i caizse düşmanın silahını kendi kafasına çevirmek olarak görüyorum. Bunu yapmazsak ve şirketlerin yönlendirdiği çizgide ilerlersek onlardan bir farkımızın kalmayacağı ve zalim planlarına ortak olacağımız su götürmez bi