Siyasi Etik Yoksulu Milletvekilleri!
Yolsuzluk ve adaletsizliklerin önüne geçmek ancak açıklık, katılımcılık ve hesap verebilirlik ilkelerini esas alan bir yönetimin gerçekleştirilmesi ile mümkün hale gelebilecektir.
Yolsuzluklarla mücadelede başarılı olabilmek için, temelde yolsuzluğa yol açan ve yolsuzluğu besleyen unsurların ortadan kaldırılması gerekmektedir. Son 16 yıldır Türkiye’de başta imar ve ihale mevzuatıyla denetim sisteminde yapılan değişikliklerle yolsuzluklarla mücadelede zafiyet oluşmasına sebep olunmuştur.
Bu sebeple temelde sorgulanması gereken konu, yolsuzlukla mücadelede kararlı bir siyasî irade ortaya konulup konulmadığıdır. Beraberinde bu iradeyi uygulamaya geçirecek yönetim zihniyetine sahip olunup olunmadığı, gerekli hukuki düzenlemelerin yapılıp yapılmadığı ve konuya ilişkin yeterli toplumsal duyarlılığın oluşturulup oluşturulmadığıdır.
Sivil toplum kuruluşları ve medyanın bu konuda yeterli duyarlılığa sahip olmaması, yapanın yanına kâr kaldığına ilişkin kanaat oluşturan geleneksel AF uygulamalarının toplumda yarattığı “bu düzen değişmez” psikolojisi ve bunun sonucunda oluşan güvensizlik, yolsuzluklarla mücadelede başarıyı engellemektedir.
Ayrıca, siyaset kurumunun adam kayırma amaçlı olarak faaliyet göstermesi ve giderek yozlaşan sosyal yapının maddî çıkar ilişkilerini desteklemesi, kuralsızlığı meşrulaştıran unsurlar olarak karşımıza çıkmaktadır.
Kuşkusuz demokrasilerde temel sorumluluk, siyasî partilere ve milletvekillerine düşmektedir. Milletvekillerinin yaşam tarzları, uğraşları, üslupları ve davranışları ile topluma örnek olmaları, erdemli ve ilkeli tavırları ile toplumun güvenini kazanarak demokrasimizin önünü açmaları gerekmektedir.
Yolsuzlukla mücadelede, sadece ceza hukuku araçlarıyla başarıya ulaşılabilmek mümkün değildir. Bu mücadelede, cezaî tedbirlerin yanında özel hukuk ve idare hukuku alanında tedbirler alınması da önem arz etmektedir.
Doğrudan yapılacak mücadeleyle birlikte; siyasî ve idarî denetim mekanizmasının etkinleştirilmesi, vergi sisteminin adaletli hâle getirilmesi, adlî tıp mekanizmasının sağlıklı işletilmesi, yargının hızlı ve doğru karar vermesini sağlayacak alt yapının oluşturulması gerekmektedir.
Siyasî partiler ve seçim sisteminin daha açık ve hesap verebilirlik ilkelerine uygun hâle getirilmesi, yoksulluğun ve gelir dağılımındaki adaletsizliğin giderilmesi gibi önleyici tedbirler hayata geçirilmelidir. Bu şekilde yolsuzluklarla mücadeleye ilişkin topyekûn bir zihniyet dönüşümünün sağlanması, yolsuzluklarla mücadelede kararlı bir siyasî iradenin ortaya konulması, toplumsal bilinçlenmenin, sivil toplum kuruluşları, medya ve kamuoyu desteğinin artırılması, mücadeleye ilişkin esasların etkinliğinin ve sürdürülebilirliğinin temin edilmesi sağlanmış olacaktır.
Sonuç itibariyle bu kapsamda öncelikle yolsuzluğun tanımı, kapsamı, türleri, unsurları gibi konulara açıklık getirilmesi ve ilgili kurumlar arasında koordinasyon ve işbirliği sağlanarak kalıcı politikalar oluşturulması ve geliştirilmesi şarttır.