Siyaset idare etme sanatıdır. İdare edenler, daima edilenler üzerinde bir hak iddia ederler. Bu, devletin işleme çarkını ahenk içinde götürme çabasıdır. Ama devlet, iç ve dış faktörler bakımından ahenk içinde yürümez. Bunun, ekonomik, kültürel, güç ve asayiş bakımından sebepleri vardır. Tabii ki bundan, hem yöneten ve hem de yönetilen insanlar açısından çok denklemli, Meseleler ortaya çıkar.

Siyaset idare etme sanatıdır.

İdare edenler, daima edilenler üzerinde bir hak iddia ederler.

Bu, devletin işleme çarkını ahenk içinde götürme çabasıdır.

Ama devlet, iç ve dış faktörler bakımından ahenk içinde yürümez.

Bunun, ekonomik, kültürel, güç ve asayiş bakımından sebepleri vardır.

Tabii ki bundan, hem yöneten ve hem de yönetilen insanlar açısından çok denklemli,

Meseleler ortaya çıkar.

Yönetilen daima, çok ister, nefsi asla tatmin olmaz.

Yöneten de bu karmaşık sorunu çözmek için çabalar durur.

***

Devlet yönetiminin esas hedefi, yönetenler tarafından tespit edilir.

Biz bunu ekonomik sistemler olarak da anlamalıyız.

Yani sanılır ki, devletler ekonomik sorunları çözünce sistem daha iyi işler.

İşte bunun için ekonomik doktrinler oluşmuştur.

Mesela, liberalizm, sosyalizm, ve İslam gibi.

Liberalizm, tamamen devletleri serbest ekonomi gibi tarif etseler de,

Bunun arkasında, sermayenin vazgeçilmez üstünlüğü ve doyumsuz egosu vardır.

Buna 'bırakınız yapsınlar, bırakınız etsinler' gibi bir kılıf uydurulmuştur.

Daima, büyük balık küçük balığı yutar.

Bu da bütün toplumların bir avuç menfaatçi sermayedara teslim etmek anlamını taşır.

Bu gün buna 'küresel emperyalizm' deniyor.

Sosyalizm de, ileri ucu' komünizm' olarak denenmiş, ama iflas etmiştir.

Her iki sistemde de yönetim ve siyaset topluma huzur getirememiştir.

***

İslam'ın ekonomik görüşünü bir doktrin olarak kabul etsek de,

O sistem, temelini insan olarak almış, 'her iki dünyada mutluluk' olarak tarif etmiştir.

O zaman İslam'a göre; ekonomi, sosyoloji, kültür, yönetim ve siyaset düzenlenmiştir.

Ekonomi de esas helal kazanmaktır. Bu kanundur. Bir çok da yasaklar vardır. Faiz gibi…

Siyasette kanun adalettir. Yani ferdin hukukunun (haklarının) korunmasıdır.

Kültürde, haramlardan kaçmaktır.

Sosyal olarak da toplum, huzur içinde olmalıdır.

O halde bu temel prensipler değişmemek kaydı ile yöneten ve yönetilen karşılıklı güven içindedir.

Yöneten hangi vasıfları ile yönetenin güvenini kazanmalıdır?

Tabii ki, islam'ın farzlarından birisi olan ehil kişi olmaktır.

Ehliyetli yöneticinin, ehil istişare heyeti olmalıdır. Her konuda ehil danışmanı var kabul edilir.

Yönetenin hedefi, adil olmak, tebasını iki dünyada mutlu etmekse,

Sistemin bütün şartlarını ve kurumlarını ona göre tesis etmelidir.

Tabii ki, başta devletin dış düşmanlara karşı, korunma tedbiri alması, en güçlü silahlarla donanması,

İç düşmanlara karşı sistemi çalıştırması,

Bütün bu işlerin yapılması için ekonomik gücü kuvvetlendirmesi gerekir.

***

Biz İslam'a inanan Türk milliyetçileri olarak, şanslıyız.

Devletimizin varlığı, güçlenmesi, ilimde, teknikte en üst seviyeye gelmesi,

Devletimizin güvenliği, açısından geleceğimizi planlamamız kolaydır.

Denenmiş Selçuklu ve Osmanlı gibi devletlerimiz vardır.

Bize rehber olarak Kuran, Sünnet, İcma ve Kıyas gibi sağlam hukukumuz vardır.

Bu hedefe giderken bu milleti ve bütün islam dünyasını,

Asırlarca köleleştirmiş bir emperyalizm de tehdit olarak durmaktadır.

Savaşımız onlarladır.

Ama, bizi rahat bırakmıyorlar ki, içimizdeki köleler elimize ayağımıza dolanıyor.

Ama zafer Allaha inananlarındır.