Herkesin Kovid-19 salgınından dolayı evine kapandığı ve ayrıca şu karlı günlerde zemheri soğukların ufku bile kuşattığı bir dönemde sizleri “Şems-i Şita” adlı şiirimle başbaşa bırakıyorum...
Seyret bu sabah, demadem düşen kar taneleri
Sarıyor inceden sessizce bütün haneleri
* * *
Titriyor üşüyor mahlûkat bu inişle bir müddet
Kaplarken gerçeğin ve hayalin evlerini bürûdet
* * *
Bir zaman ki zemherî, meyvesi onun yalnız şita
Alıp yavaşça götürüyor beni çocuk aydınlığına
* * *
Yapraksız libassız ağaçlarda yalnız kar var yalnız kar
Evsiz ve şarkısız uçmayı öğrenmiş ki uçmakta kuşlar
* * *
Bir musıkî ağır ağır yükselirken şimdi uzaktan
Eski günler gibi bahsediyoruz yardan ve kardan
* * *
Kainat desen sanki bin yıllık muttasıl uykuda
Hani nerede göçebeler hangi büyük soruda
* * *
Dicle'nin Fırat'ın Aras'ın ve ah içimin suyu donmuş
Yorgun ihmalkar dünya bu sabah ansızın yunmuş
* * *
Kalmamış ne mesafe ne ölüm hatta ne de hayat
Şems-i şita varlığa da yokluğa da bu dem şifa olmuş
* * *
Hani sanırdım ve derdim ki en sakin mevsimdir kış
Gel gör ki içime mistik düğümler atmış nakış nakış
* * *
Her yer beyaz, ormanlar yollar ve dahî şeb-i yelda
Hudutsuz bir diriliş içimde, mahşere dek o bakış
*Şems-i Şita: Kış Güneşi