Şöyle biraz gerilere gidelim ve Belediye başkanlığı seçimleri, atmosfer, ambians, telkin, vaat ve söylemleri biraz anımsayalım istiyorum. Zira bu anımsamalar üzerine bina edeceğimiz yazımız ve aldatma süreci daha anlaşılır ve sağlam bir zemine oturmuş olacaktır.
Şöyle biraz gerilere gidelim ve Belediye başkanlığı seçimleri, atmosfer, ambians, telkin, vaat ve söylemleri biraz anımsayalım istiyorum. Zira bu anımsamalar üzerine bina edeceğimiz yazımız ve aldatma süreci daha anlaşılır ve sağlam bir zemine oturmuş olacaktır.
Hatırlanacağı üzere AKP'nin kariyerinde önemli çizilme, yarılma, ayrışma, tökezlenme ve demode olmaların başladığı bir sürecin orya yerine denk gelmekteydi belediye başkanlık seçimleri.
Öyle ki İstanbul ve Ankara başta olmak üzere bir çok büyük ve metropol şehirlerin kaybedileceği daha seçimlerin çok evvelinden belingin bir kanaat ve hatta inanç boyutuna evrilmiş ve bu süreç içerisinde aldatan, kandıran ve bir başka boşluk içerisine savurarak süründüren yalan vaatler daha bir ortalığa serpildiği bir zamandı.
İşte böylesi yıkılma, tükenme, bitmişlik sendromunun teslim aldığı akp ve adayları, kendi şehirleri ve seçmenlerinin ilgi, alaka, nefret, muhalefet, reddiye ve marj koyduğu konular üzerine eğilmiş ve bu minvalde yalan, yanlış ve dolayısıyla aldatmaya matuf vaatler vermeye başlamışlardı.
Ortam böylesine puslu iken sahneye Selahattin Gürkan çıkıyor ve şehrin kimi camia, cemaat, vakıf ve derneklerin çalışmalarından, kendi cemaat üyelerine koca bir şehri ve nimetlerini teslim etmişliğinden yakınan ve bu yakınmanın doz ve şiddetini de her geçen gün daha bir artıran şehrin şakinlerinin nabzına göre şerbet vermeyi pas geçmiyordu.
Şehrin sakinlerinin yakındığı yapılanmaya karşı olduğunu, bu yapılanmayı yakın bir takibe alacağını, yapılanmanın gayri hukuki tüm ayaklarını keseceğini, kendisinden evvel yönetimde bulunanların iki buçuk katrilyon borçlandıranlardan hesap soracağını her platformda dillendiriyordu.
Dedik ya şehrin nabzı bu yönde atıyor ve nabız bu yönde avutuluyordu. Hülasa hedef tam on iki den vurulmuş oluyordu. Defalarca ama defalarca kandırılmış, aldatılmış ve dolandırılmış halk bir kez daha ve bu kez nabız atışlarına uygun ve damak zevklerine uygun soslanmış yalanlar ile kandırılıyordu.
Şehir halkı aldatılıyor ve kandırılıyordu zira Selahattin Gürkan, bahsini yaptığı sorunlardan yana hem son derece ciddiyetsiz ve samimiyetsiz ve hem de tersi olsa bile bunlara güç ve takat getirmesinin imkansız bir boyut ve sorun teşkil ettiğini çok iyi biliyordu.
Selahattin Gürkan'ın her iki durumda da herhangi bir eylemde bulunması, en küçük bir tasarrufa geçebilmesi kuru, ciddiyetsiz, samimiyetsiz bir yalandan başka hiç bir geçerliliği, hiç bir sahiciliği taşımıyor ve barındırmıyordu.
Amaç, Malatya gibi bir şehirde her seçimde %75 ve üzeri oy alan akp, bu kez papucun pahalı olduğunu görmüş ve bir başka aldatma propagandası içerisine girerek Selahattin Gürkan ile olaya bambaşka bir boyut kazandırmıştı.
Oylarının her geçen çok gün ciddi,büyük ve ani erimelerle karşı karşıya olduğunu gören akp, bahsini yaptığımız derneklerin, vakıf, tarikat ve cemaatlerin oylarını çantada keklik görüyor olması hasebiyle danışıklı bir dövüş (!) içerisine girmiş ve bir taşla bir kaç kuşu vurarak milleti bir kez daha aldatmış, kandırmış ve koca bir yalan ve hiçliğin orya yerine terk etmiştir.
Nitekim bir takım camia, vakıf, dernek, tarikat ve cemaatler ve aynı zaman da Malatya belediyesini 2,5 katrilyon zarara uğrattığını iddia ettiği kişiler ile mücadele etmek şöyle dursun kanka ilişkilerine bambaşka bir evreye taşıyarak aldatma ve kandırmanın da klasik tanımını tarumar etmiştir.
Bütün bu yalanları, aldatma ve gerçek dışı vaatleri dolayısıyla tüm esprisi, inanç ve kredibilitesini yitirmiş ve herhangi bir ederi kalmayan Selahattin Gürkan, seçildiği günden bu yana en küçük bir yatırım, üretim ve hizmeti de devreye sokamamış olması hasebiyle tam bir hayal kırıklığı ve kocaman bir fiyasko olarak şehrin orta yerinde SIRITIK sekilde durmaktadır.
Bir dahaki seçimlerde sokakta yürümeye ve insanlar ile yüzyüze gelmeleri dahi mümkün olmayan akp yöneticileri, şehrin kendilerine sundukları devasa imkan, inanç ve kredinin de hesabını vermek zorunda kalacaklardır.
Beni kimseye benzetmee
Beni kimseye benzetmeee
Beni kimseye benzetmeee
diye bağıran Selahattin Gürkan, emin ol ki seni hiç bir şeye benzetmiyorum!!!
Ve her hafta bir soru soracağım köşe yazılarımın ilkine şu soruyla başlayalım mı sayın Gürkan !?
Sahi Gürkan, ruhsat verilmesi akla aykırı, ilme aykırı, adalete, hakkaniyete ve daha bir sürü şeye aykırı olan çevre yolunda ki binanın sahibi kim !?