Şair, şiir ve toplum üzerine zihnini yoğunlaştıran bir kişi, kendisini ister istemez, şu tartışma içerisinde bulur. “Sanat sanat için midir, sanat toplum için midir?”
Şair, şiir ve toplum üzerine zihnini yoğunlaştıran bir kişi, kendisini ister istemez, şu tartışma içerisinde bulur. 'Sanat sanat için midir, sanat toplum için midir?'
Bu iki zıt fikir arasında bizim yerimiz ve yurdumuz, elbette fıtratımıza ve ruhumuza uygun bir yerdir. Biz kendimizi her zaman 'sanat toplum içindir' anlayış ve fikrine yakın durduk.
Hatta biz daha da ilerisine talibiz. Biz 'sanat Allah rızasını kazanmak içindir' diyoruz.
Aynen Üstadımız Necip Fazıl gibi sesleniyoruz.
'Kaçır beni ahenk, al beni birlik.
Artık barınamam gölge varlıkta.
Ver cüceye, onun olsun şairlik.
Şimdi gözüm, büyük sanatkarlıkta.'
Bizim niyetimiz ve maksudumuz bir Hakk (cc) ve ikinci olarak da halk, yani toplum.
Yazdığımız nesir ve manzum türü eserlerde her zaman Allah'ın rızasına talip olduk ve Yüce Rabbimin emrettiği hususlarda görüş ve düşünceler açıkladık, şiirlerimizi de zaten bu doğrultuda seslendirdik. Bu noktaya istinat ederek toplumun dert ve meselelerine odaklandık, çok şükür.
Yalnızca bizim ya da birkaç şair ve yazarın 'sanat Allah içindir' ve 'sanat halk ve toplum içindir' düşüncesinde yazması yetmiyor. Basın ve medyada etkili isim ve şahısların da 'sanat halk ve toplum içindir' doğrultusunda yazması gerekir. Peki, bu doğrultuda yazılmazsa ne olur? Çok kısa cevap vereyim, sanat eserleri Hakk (cc) katında ve toplum nezdinde değer görmez.
'Hakk (cc) ve halk için olmayan görmeyen bir sanat şeytanidir, en azından nefsanidir.'
Ben diğer sanat eserlerinin, yani roman, hikaye, resim ve diğer eserlerin düştüğü durumu işin erbablarına bırakarak, Ülkemizde şiirin düştüğü sefil durum hakkında birkaç kelam etmek istiyorum.
Evet, Ülkemizde şiir sefil bir durumdadır. Nerdeyse, yerlerde sürünmektedir. Yeni ve halkın gönlünde ve dilinde yer tutan şiirler çok fazla meydana getirilemiyor ya da hiç getirilemiyor.
Bu tür güzel ve gönüllerde yer tutan yeni manzum eserler yok denecek kadar az. Maalesef, durum bu kadar açık ve net.
Neden bu böyle? Neden, bir Yunus Emre, Necip Fazıl, Mehmet Akif, Yahya Kemal, Arif Nihat Asya gibi manzum eserler meydana getirenler ve sevgileri halkın gönlünde ve şiirleri halkın dilinde yer tutan şairler yetişmiyor? Neden?
Birçok neden ileri sürülebilir. En büyük neden, şair, şiir Hakk (cc) ve halk (toplum) bütünlüğünün sağlanamamasındadır.
Evet, bir zincirin halkaları gibidir, şair, şiir, halk ve Hakk (cc). Şair, şiirini Hakk (cc) ve halk için yazarsa bu halka tamamlanmış olur. Şair şiirini kendi keyfi ve zevki için yazarsa, bu halka noksan kalmış olur. Öyleyse, yukarıdaki iki anlayışla bağlantı kurmak gerekirse, 'sanat Hakk (cc) ve halk içindir' düşüncesinde yazan bir şair, halkın dertleri, meseleleri için ve halkın anlayacağı tarzda şiir yazarsa, şair, şiir ve toplum bütünlüğü sağlanır. 'Sanat sanat içindir' mantığında şiirler yazılırsa, halktan kopuk tavırlar sergilenir ve neticede halk şiirden soğur ve halkın diline doladığı mısralar azalır, halkın gönlünde yer tutan şairler yetişmemeye başlar. Bu durumda şair, şiir ve toplum bütünlüğü sağlanamaz.
Şair halkın anlayacağı tarzda ve açık bir dille yazmalıdır. Necip Fazıl Üstadımızın 'zindan iki hece Mehmed'im lafta! Baba katiliyle baban bir safta! Bir de geri adam boynunda yafta' mısralarını duyan, duyduğu anda anlar ve gönlüne ve zihnine yazar. Yine Üstadımızdan misaller verelim. Sakarya Türküsü'nden bir beyit yazalım: 'Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir; Oluklar çift; birinden nur akar; birinden kir.' Ne kadar açık ve net değil mi? Bu beyit dilden dile dolaşmaz mı? Dolaşır elbet.
Mehmed Akif Ersoy Üstadımızdan bir misal vermek gerekirse, en net ve en açık sesleniş şu değil mi? 'Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem; Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.' Yıl Cumhuriyetin ilk yılları ve bir güruhun Ecdadımıza saldırdığı bir zeminde, buna cesaretle, korkusuzca itiraz ediyor ve net bir mesaj veriyor. İşte bu net mesaj Hakk (cc) ve halk için söylenmiş bu mısralar halkın hem gönlünde ve hem de dilinde yer etmiştir. Tabii en önemlisi Hakkın (cc) rızası kazanılmıştır, inşallah.
Bir misal de, Yunus Emremiz'den olsun: 'Yol odur ki doğru vara, Göz odur ki Hak'kı göre, Er odur alçakta dura, Yüceden bakan göz değil.' Bir kitap hacminde anlatılması gereken bir husus ancak bu kadar kısa ve net anlatılır. Ve toplumun fertlerine güzel bir öğüt verilmiş. Her şey adeta dört mısrada özetlenmiş. Bu mısralar aradan 700-800 sene geçse de hiç unutulmuyor. Çünkü halkın gönlüne hitap edilmiş. Çünkü Hakk (cc) için söylenmiştir.
Sözü uzatmaya gerek yok. Halk için şiir yazanlar ve halkın dertlerini dile getirenler, halkın gönlüne hitap edenler asla unutulmazlar. Kendi zevkleri ve keyifleri için yazanlar da 'saman ateşi' gibidirler, çok geçmeden ışıkları söner ve unutulur giderler.
İşte günümüzdeki asıl mesele bu. Şiirler ve şairler kısa süre içerisinde unutulup gidiyorsa, bunun nedeni çok açıktır. Hakk(cc)'tan uzak, Halktan ve toplumdan kopuk şairler halkın gönlünde yer tutamazlar, vesselam.