Referandum değerlendirmesi
Referandum ‘da asıl fire veren bizzat Ak Parti'nin kendisi oldu. Benim kanaatim Ak Parti'nin yüzde on civarında fire verdiğiydi.
Ak Partililer bir önceki Cumhurbaşkanlığı seçimindeki oylarıyla kıyaslıyarak kendilerinin oylarını koruduğunu ve diğer partilerden (MHP-BBP-Huda-Par)'dan oy gelmediğini iddia ediyorlar.
Bu yanlış.
Bizzat Ak Partililer oy vermediler.
Devlet Bahçeli'nin, Büyük Birliğin, Hüda-Par'ın ve Kürt Seçmenlerin oyu olmasaydı referandum hezimet olacaktı.
Bazıları önceki yazımda MHP'yi eleştirdiğimi göz önüne alarak çelişki gibi görebilir. Fakat çelişki değildir. MHP'den beklenen büyük bir oy gelmese de yüzde 4 gibi bir oy geldi. Kürt seçmenlerin desteği ile bu kritik baraj aşılmış oldu. Yani MHP'lilerin biz olmasak geçmezdi demeleri bu açıdan doğrudur. (Eleştirimiz eyalet çıkışı ciddi bir oy kaçmasına neden olmasıdır.)
Referandum ‘da Ak Parti seçmenleri neden destek olmadı?
Burada birçok etken söz konusudur, bunlar;
Ak Parti seçmenlerine teşkilatların ulaşmamış olması ve ikna etmemiş olması, (teşkilatlarda ciddi bir feto etkisi iddiası da yabana atılmamalı.)
Ak partili belediyelerin ve teşkilatların halktan kopması, insanların ak parti teşkilatlarına ulaşamaz olması... Danışmanların her kritik dönemeçte ortamı gerecek şekilde konuşmaları... (Ben bunun bilinçli olarak yapıldığını bile düşünüyorum...)
Referandum sürecindeki bazı kişilerin Hayır oyu verenlere karşı aşırı tepki göstermesi, saçma sapan konuşmalar ve danışmanların maksadı aşan sözleri de oyların düşüşüne yol açtı.
Feto operasyonlarında sapla samanın karıştırılması ve mağdur kişilerin ailelerinin destek olmaması, ayrıca en ufak feto şüphelisi kişilerin cezalandırılmasına rağmen üst düzey fetocuların (bunların çoğunu tüm Türkiye biliyor) hala etkili olması da halkta adalet duygusuna olan güveni sarstı...
ve Saadet Partisi'nin Hayır demesi
Bazıları saadet Partisi’ni küçümsemekte ve yüzde bilmem ne kadarın ne önemi var demektedir. Fakat saadet partisinin asıl gücü aldığı oy değil, Ak Partiye verdiği ödünç oylardır. O ödünç oy sahipleri zaten Evet olayına tam ikna olmamış kararsız kişilerdi. Saadet Partisi'nin Hayır demesi onların hayır cephesine yönelmesine neden oldu ki bu rakam yüzde 4 veya 5'e tekabül etmektedir.
Ak Partinin en büyük zafiyeti mağrurluğudur. 7 Haziran'da da bu tavrı sergilediler. Fakat bu sefer hesapta olmayan Kürt oyları durumu kurtardı. Ama şans her zaman yüze gülmez.
Ak Parti, Hollanda olayından sonra teşkilatlarını ancak seçim havasına soktu. Ondan önce teşkilatlarda ruh kalmamıştı. Herkes, reis çıkar ve oyları toplar modundaydı. Ak Parti teşkilatları bir parti teşkilatı olmaktan çıkmış, rant ve iş takip yerleri haline gelmiştir. En kısa zamanda taze kan aktarılmalıdır. :)
Ak Parti tabanı yaşlanmaya başladı. İşin ilginç noktası, genç jenerasyon için Ak Parti mevcut sorunların kaynağı parti hüviyetine büründü. Gençlerle iletişim koptu...
Bu da tehlikeli bir gelişim...
Bu nedenle Partinin ciddi bir tahlil yapmasını tavsiye ediyoruz. Ama tahlil yapmayacaklarını da biliyoruz... Eğer gerçek bir tahlil yapsalardı 1 Kasım'dan sonra bunu yaparlardı...
Başarı kıl payı geldi. Bundan sonra bu başarıdan bir destan mı yazarlar yoksa Pirus zaferi mi olur onlar karar vereceklerdir.
Asıl mücadele şimdi başlıyor...
Bahçeli’nin Eyalet Çıkışı
Devlet Bahçeli'nin Eyalet eleştirisi neredeyse referandumu kaybettirecekti. Şükrü Karatepe'nin 2 hafta önce yazdığı ve daha sonra defalarca "Bunda özerklik, eyalet, federasyon kast etmiyorum" diye açıklama yaptığı bir yazıyı Devlet Bahçeli'nin seçim gününden 3 gün önce ortaya atması, Ülkücülerin "oy vermeyin" mesajı olarak algılanma potansiyeline yol açtı. Ak Parti idarecilerinin panik ve telaşla Eyalete karşı olduklarını ispatlama telaşı da Kürt oylarının kaçmasına yol açabilirdi. Referandum bir gün daha gecikmiş olsaydı büyük olasılıkla Kürt oyları bu kadar yüksek gelmez ve kaybederdi. Şükrü Karatepe seçime az bir süre kala neden böyle bir açıklama yaptı?.. Onda da bir kasıt var mıydı? Bence bu sorunun cevabı araştırılmalıdır…