Öncelikle Psikoterapi nedir? dendiğinde; Tv dizilerinin de etkisiyle birçok kişinin aklında bir divana uzanıp, çocukluğunuzu anlattığınız ya da psikoterapistin size akıl verdiği bir resim canlanmaktadır.
Öncelikle Psikoterapi nedir? dendiğinde; Tv dizilerinin de etkisiyle birçok kişinin aklında bir divana uzanıp, çocukluğunuzu anlattığınız ya da psikoterapistin size akıl verdiği bir resim canlanmaktadır.
Peki gerçekte psikoterapi nedir, ne değildir?
Psikoterapi, gerekli eğitimleri almış bir uzman psikolog / psikiyatr / psikoterapist eşliğinde duygularınızı, düşüncelerinizi, kendiniz ve diğerleriyle ilgili inançlarınızı, kişisel yaşantılarınızı güvenli bir biçimde keşfetme sürecidir. Bir profesyonel ile yapılan konuşma tedavisidir.
Psikoterapi size, yaşadığınız zorluklar ya da sıkıntılarla ilgili iç görü kazandırmayı, düşünce ve davranışlarınızda değişiklikler meydana getirmek için motivasyonunuzu arttırmayı ve bu değişiklikler için uygun yollar bulmanıza yardımcı olmayı amaçlar.
Psikoterapiyi arkadaş ile dertleşmekten ayıran özellikler nelerdir?
Terapist ile danışan arasındaki ilişki, profesyonel, danışan odaklı, etik kurallara bağılı ve tedavi edici bir ilişkidir. Terapist, sizi eleştirmez, yorum yapmaz, öğüt vermez. Sizin kendi özelliklerinizin farkına varmanıza yardımcı olur; hedeflenen değişimi gerçekleştirebilmeniz için işbirliği içinde çalışır, bilgi ve deneyimini kullanarak değişimi mümkün kılar. Yani sizi gideceğiniz yere doğrudan bırakmaz, bu yolculukta size eşlik eder.
Değerli okurlarım ve takipçilerim, psikoterapi danışmanlık almaya gelen danışana kendisi için en iyi olanı bulmasına rehberlik edip, onu hayatını yeniden düzenleme, kendisine ve çevresine karşı hoşgörülü olma, problemlerine dış gözle bakabilmesini sağlama, problemlerine ait bir iç görü ve farkındalık kazandırmasına, yaşamındaki streslere karşı psikolojik dayanıklılığını arttırmaya, -mış gibi yapmadan gerçek kendiliği ile hayatına devam etmesine profesyonel bir şekilde yardım etme sürecidir.
Peki danışanlar niçin psikoterapiye gelirler?
Bazı kişiler, gerçekten yaşamış oldukları olumsuz yaşam olaylarından dolayı hayat kalitesinde bozulma yaşıyor ve acı çekiyor olmasından dolayı, bu acıyı dindirmek için psikoterapiye gelirler.
Bazı danışanlar da, seanslarda hep kendini kurbanmış gibi görürler. Sürekli etrafındaki olaylardan şikayet eder. Sorunları için başkalarını suçlar, hep kötü şeylerin başkaları yüzünden başına geldiğini düşünür ve kendini acındırır kişi, kendini kurban gibi görüyorsa tek başına karar almakta zorlanır, yaptığı seçimlerle ilgili sorumluluk almaz. Aldığı bir kararla, girişimci olarak, yeni bir iş yapmış veya yeni bir şey üretmişse, hata yaptığında ve başarısız olduğunda kendini acımasız şekilde suçlar, kendine kızar ve yetersiz hisseder. Ayrıca kişi, kendini kurban gibi görüyorsa, hayatında kendini yalnız bırakılmış, aldatılmış, hakkı yenmiş, anlaşılmamış gibi hisseder. Kurban psikolojisine sahip kişi, ayrıca devamlı kendine acır ve kurtarılmayı bekler. Bir sorunu olduğunda, karşı tarafın bu sorununu çözmesini ve kendisini o yaşadığı büyük acıdan sıkıntıdan kurtarmasını bekler.
Bazı danışanlar da hayatında birilerini memnun etmek için terapiye gelirler. 'Terapiye geldim çünkü eşim yardım almazsan ayrılırız' dedi. Ben de eşimi mutlu etmek için ve beni terk etmesin diye seansa geldim der.
Bazı narsistik kişilik örüntüsüne sahip danışanlar da, terapiste kötü ve yetersizlik duygularını atmak için gelirler. Terapist, danışanın sorunlarını çözemedikçe ve kendini kötü hissettikçe, kişi rahatlar ve terapisti değersizleştirir. Narsistik kişilik örüntüsüne sahip kişiler, genellikle terapiyi erkenden bırakabilirler.
Bütün bu danışanlar içinde, psikoterapiden en çok yarar gören ve değişim için en istekli olan danışan tipi; Sorunlarının oluşumunda kendi payını görebilen ve değişim için sorumluluk alabilen danışan tipidir. Kişi, terapi için mutlaka kişi kendinde bir sorun tanımlayıp bu şekilde yardım almaya gelmelidir. Yani; ' insanlarla ilişkilerimi geliştirmek istiyorum ' ya da ' eşimin bana daha iyi davranmasını istiyorum ' gibi şeyler terapinin konusu değildir. Kişi kendisi ile ilgili sorumluluk alabilmelidir; ' İnsanlarla ilişkimde öfkemi kontrol edemiyorum ', ' Kendimi ifade ederken zorlanıyorum ' gibi…
Kişiler psikolojik danışmanlık hizmeti almaya genellikle bir semptomla gelirler. Bu semptom; panikatak, depresyon, kaygı bozuklukları, uyku problemleri, sosyal fobi, öfke patlamaları, ilişki sorunları vb. olabilir.
Psikoterapilerde terapistler, sadece yüzeyde görünen semptomu düzeltmezler, o semptomun altında yatan dipteki nedenleri de düzeltmeye çalışırlar. Bunu bir metaforla açıklamak isterim; diyelim bir bataklık var ve üzerinde sinekler uçuşuyor. Bataklık olduğu sürece sinekler de varlığını sürdürecektir. Sinekler semptomdur. Sineklerden tamamen kurtulmanın yolu bataklığı kurutmaktır.
Terapilerde olumsuz yaşam deneyimleri, travmalar hemen ilk seanslarda ortaya çıkmaz. Danışan terapide yeni şeyleri deneyimledikçe beyninde yeni sinapslar ve protein sentezleri oluşur.
Danışan terapistle güvenli bir bağ kurduğu için ilk üç-dört seansta kendini daha iyi hisseder. Terapinin ilerleyen seanslarında olumsuz çocukluk yaşantıları ve acılar ortaya çıkar. Kişiler genellikle acı verici konuları konuşmaktan, kendini üzüntülü kaygılı hissetmekten kaçınır.
Terapilerde danışanın kötü duyguyu (acı, üzüntü, korku, öfke …) deneyimleyip, o duyguda kalması önemlidir. Yani terapinin başlarında çok iyi hissedeceğim, daha mutlu olacağım diye bir şey yoktur. Acı verici, bastırılan olumsuz anılar bilince geldikçe ve bunlar terapistle beraber çalışıldıkça kişiler kendini daha iyi hissetmeye, psikolojik sağlamlığını artırmaya ve acı verici duygulardan kaçmayıp, onlara dayanabilmeye ve kendini sakinleştirme (öz regülasyon) becerisine sahip olur.
Stresli yaşam olaylarında, önemli dönüm noktalarında ve bir türlü kendi imkanlarınızla çözemediğiniz konularda psikolojik yönden dayanıklılığınızı geliştirebilmeniz hem de probleminize çözül bulmak için profesyonel yardım almanız gerekiyor.
Hep aklınızda olsun; sorunlar çözümleriyle beraber doğarlar. Yorum, beğeni ve deneyimlerinizi açıkça veya özel olarak benimle paylaşmanızdan kıvanç duyarım. Tekrar görüşmek üzere…