Uzmanlar, TSK'nın son operasyonları ile büyük darbe alan PKK terör örgütünün meşrulaşma çabası içinde olduğunu ve bu kapsamda insan hakları derneklerini kullanarak uluslararası gözlem heyetlerini veya üçüncü bir ülkeyi sürece dahil etmeye çalıştığını düşünüyor.

Gelişmeleri değerlendiren Stratejik Düşünce Enstitüsü (SDE) Başkanı Prof. Dr. Birol Akgün, PKK'nın Türkiye içerisindeki diğer sol grupları da içerecek şekilde cephe stratejisi oluşturmaya çalıştığını vurguladı.

Terör örgütü PKK'nın, uluslararası örgütleri de sürece dahil etmeye çalıştığına dikkati çeken Akgün, "PKK'nın temel stratejisi cepheyi genişleterek Türkiye'deki terörle mücadele stratejisini uluslararası alana taşımak. Bu çatışmayı 'uluslararasılaştırmak' istiyor. PYD nasıl bugün Amerika tarafından tanınıyor ise PKK'nın da bir terör örgütü olmaktan çıkartılıp normal bir özgürlük hareketiymiş gibi uluslararası alanda tanınmasını istiyor. Bu tür imkanları, fırsatları, kendisi açısından uygun gördüğü yol ve yöntemleri kullanarak ABD, Rusya, AB gibi ülke ve örgütleri kendi yanına çekmek istiyor. Bu son derece siyasi ve stratejik bir plan" ifadesini kullandı.

Batı ülkelerinin son saldırılardan sonra terörle mücadelede Türkiye'den gelen uyarılara daha fazla dikkat ettiğine dikkati çeken Akgün, bu nedenle PKK'nın bir an önce kendisini normalleştirmek istediğini vurguladı.

Çözüm Süreci devam ederken PKK tarafından kullanılan "Üçüncü bir gözün olması gerektiğine" ilişkin yaklaşımını hatırlatan Akgün, bugün gelinen noktada ise "Türkiye'nin başarısız bir devlet olduğu, kendi ülkesindeki krizi yönetemediği, uluslararası toplumun buraya müdahil olması gerektiğine" ilişkin algı operasyonu yaratılmaya çalışıldığını kaydetti.

-"1915 Ermeni Olayları'ndan farklı değil"

Terör örgütünün insan hakları derneklerini kullanarak kendisini "mazur ve meşru" gösterip uluslararası gözlem heyetlerinin Türkiye'ye gelmesini istediğini belirten Akgün, şöyle devam etti:

"Bu aslında yeni bir olay değildir. Girit Olayı'ndan ya da 1915'lerdeki Ermeni Olayları'ndan farklı değildir. Hep aynı yöntem kullanılmıştır. Büyük güçleri yardıma çağırırlar ve konuyu Türkiye ile başka büyük güçler arasında bir ihtilafa dönüştürürler. Uluslararası topluma seslenerek BM, AGİT gibi kuruluşlar üzerinden konuyu Türkiye ile uluslararası toplum arasında bir krizmiş gibi bir ileri boyuta taşıma stratejisi var."

Akgün, bütün operasyonların kayıt altına alındığına işaret ederek asker ve polisin sivillere yönelik son derece dikkatli davrandığını, rastgele silah kullanmadığını anımsattı. Akgün, Türkiye'nin çok sabırlı davrandığını, aksi takdirde çok büyük zayiatlar olacağını söyledi.

AİHM'in sokağa çıkma yasaklarına ilişkin kararlarını hatırlatan Akgün, "PKK'nın bu çağrılarının ve bu stratejisinin yakın dönemde başarılı olma şansını zayıf görüyorum. Terörle mücadelede hukuk devleti ilkelerine uyduğunu, insan haklarına riayet ettiğini de Türkiye'nin kamu diplomasisi üzerinden yaptığı işleri doğru şekilde dünyaya anlatmak gerekiyor" dedi.

-"Rusya'nın vereceği karşılık netlik kazanmadı"

Özyeğin Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Mesut Hakkı Caşın da PKK'nın stratejisini ve hayatta kalma koordinatlarını Ortadoğu'daki dalgalanmalara göre ayarlamaya çalıştığını belirtti.

PKK'nın kendini "DAEŞ ile savaşan ve koalisyon kuvvetlerinin müttefiki" olarak deklare etmeye çalıştığını vurgulayan Caşın, Avrupa'da bazı temas noktalarıyla iletişime geçerek özellikle de Almanya'da birtakım yürüyüşler yaparak legal görüntü vermek istediğini söyledi.

PKK'nın Kobani olaylarında öğrendiğini "meskun mahalde muharebe tekniği" ile takviye ettiğini dile getiren Caşın, terör örgütünün bugün de Diyarbakır ve çevre ilçelerde bunu uygulamaya devam ettiğini söyledi.

Türkiye'nin uluslararası hukuka uygun olarak böyle bir eyleme müsaade etmemesi ve sert bir şekilde karşı koyması üzerine PKK'nın beklenmedik bir duvarla karşılaştığını kaydeden Caşın, "Bunu da yine yeni bir strateji ile legalize etmek için Moskova ile yakın işbirliği içerisine girdiğini görüyoruz. Bunu da parti kanalıyla Meclis'ten yürüttükleri gibi öbür taraftan da onlardan ağır silah ve birtakım tanksavar silahları talep ediyorlar. Buna Rusya ne kadar karşılık verecek, henüz netlik kazanmadı" diye konuştu.

-"Amerika buna icabet etmez"

PKK terör örgütü yöneticilerinin "ABD bizim müttefikimizdir" açıklamalarını da yorumlayan Caşın şöyle konuştu:

"Amerika'nın buna icabet edeceğini zannetmiyorum çünkü başından beri ABD, PKK'yı terör örgütü olarak ilan etmiştir. Son olarak ABD Genelkurmay Başkanı Orgeneral Joseph F. Dunford'un Türkiye'yi ziyareti. Türkiye'nin yanındaki ittifakın daha da güçlendiğini görüyoruz. Türkiye'nin IŞİD'e karşı almış olduğu tedbirlerle sınırları güçlendirmesi, deniz ve hava yolundan gelecek Suriyelilere karşı vize uygulamasını başlatması Amerika tarafından memnuniyetle karşılandı. Böyle bir durumda Amerika'nın PKK'ya destek vereceğini zannetmiyorum. Sayın Joe Biden'ın da önümüzdeki günlerde Türkiye ziyareti bekleniyor. Türk-Amerikan ilişkilerine zarar vereceğini düşünmüyorum."

Terör örgütünün özerk bir devlet talebiyle yürüttüğü stratejiyi de değerlendiren Caşın, "PKK kendisini savaşan taraf olarak ortaya koymak istiyor. Deklare etmiş oldukları manifesto ile burada özerk bir devletin temellerini atmak istiyorlar. Bu tutmadı, tutsaydı durum başka olurdu. Halk da PKK'ya istediği desteği vermedi. Bu 4-5 Kasım'da geçen sene yapmış oldukları provalardan sonra bu sene de bakıyoruz ki güvenlik güçleri terör örgütünün bütün kontrol eylemlerini boşa çıkarıyorlar" dedi.

-"Aynı mafya taktiği"

PKK terör örgütünden Çınar'da sivillerin katledildiği terör eylemine ilişkin yapılan açıklamayı hatırlatan Caşın, "Aynı mafya taktiği. Öldürdükten sonra silahlı kuvvetlerin ve polisin üzerine atıyorlar. Halbuki Türk askeri görüyoruz ki orada sivil halka ekmek veriyor. Biz merhametli bir milletiz, bunu yapmayız. PKK, kendisine her türlü eylemi mubah gördüğü için bu kara propagandadan yurt içi ve yurt dışı bağlantıları ile yararlanma yolu içerisinde" değerlendirmesinde bulundu.

Medya üzerinde büyük sıkıntı olduğunu ifade eden Caşın, "PKK propagandası çok ciddi bir şekilde Türkiye'de kamuoyu algısı yaratmak istiyor. Halbuki devletler hukukuna göre egemen bir devlete baş kaldırmak, sivilleri öldürmek, şiddet uygulamak, çocuk ve kimsesizleri öldürmek, cinayet ve terör eylemi. Dünyanın her yerinde terör belli. Terör normları da uluslararası ceza hukukuna göre belli olduğuna göre bunu birileri görmek istemiyorlar" şeklinde konuştu.