Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, TBMM'de, partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Özel, "19 Mart'tan bu yana 1.7 Trilyon lirayı, 45 milyar dolarlık rezervi yaktılar. Türkiye'nin risk primi 321'e yükseldi. Borsa 31.5 milyar dolar zarara uğradı. Türkiye'de dün gece doğan bebeğin de 80 yaşındaki yaşlının da, herkesin cebinden 20 bin TL çıktı" dedi.

Özel'in açıklamalarında öne çıkanlar şöyle:

18 Mart'ta Ankara'da grup toplantımızı gerçekleştirdik. Dört hafta önce bir haber geldi. 19 Mart'ta, İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi diplomayla ilgili karar verecekti. Fakültenin dekanını 'ben böyle bir şey yapamam' dediği için görevden almışlardı. İftar saatine doğru apar topar İstanbul Üniversitesi yönetimini topladılar ve oradan diplomanın iptaline karar verdiler.

"OLAĞANÜSTÜ BİR SÜRECİ HEP BİRLİKTE YAŞIYORUZ"

4 haftadır olağanüstü bir süreci yaşıyoruz. Aslında, Esenyurt Belediye Başkanımıza kayyum atanıp Beşiktaş Belediyemize haksız operasyonun olduğu gün, parti meclisimizi, il başkanlarımızı, grubumuzu İstanbul'da toplayıp, İstanbul İl Başkanlığının önünde, değerli basın mensuplarının, "Gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?" sonucuna, sorusuna "Savaş ilanı olarak görüyorum." demiştim.

"Ne cevap vereceksiniz?" sorusuna da "Savaş ilan edilmiş bir yapı, bir kişi ne cevap verirse, hiç merak etmeyin, o cevabı vereceğiz." demiştim.

Yine bu kürsüde, 18 Mart'tan 3 hafta önce, biz erken seçimin adayı erken ilan edilir, bunun için ön seçime gitmeye karar verdiğimizde ortaya çıkan bir bütün davranışları okuyup, yani bir yandan diploma iptali için başvuru, bir yandan 5 davada 25 yıl hapis ve siyaset yasağı istemi, bir yandan yürüdüğünü duyduğumuz, şimdi gördüğümüz, MASAK'tan terör ya da mali suçlardan yürütülen 2 operasyon.... Be demiştim ki: Bir darbe mekaniği işliyor ve bu darbe mekaniği İstanbul'un seçilmiş belediye başkanına darbe yaparken aynı zamanda bundan sonraki cumhurbaşkanına, cumhurbaşkanı adayımıza bir darbe girişimi hazırlığıdır. Buna karşı, bu mekaniğin işlediğini biliyoruz, kalkışanları uyarıyoruz ve buna normal bir tepki vermeyeceğimizi ifade etmiştim.

"BİR SONRAKİ CUMHURBAŞKANI'NA DARBE GİRİŞİMİ"

İşte ben şimdi buradan, Cumhuriyet Halk Partisi grubundan, 19 Mart günü Türkiye'nin bir sonraki cumhurbaşkanına, cumhurbaşkanı adayımıza, Ekrem İmamoğlu'na karşı girişilen darbe girişimini, 19 Mart'la 26 Mart arası, iki çarşamba arasında, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ni bir kayyıma teslim etmemek için her gece yüzbinler, milyonlar olup Saraçhane'de direnenlere, 23 Mart'ta adayımız tam da sandıkların, oylamanın başlayacağı sırada 4 gün gözaltında tutulup hakim karşısına çıkarılmışken 1 milyon 750 bin üyemizin yüzde 93'ünün sandığa koşmasına, "Yetmez, haberdar et, eşlik et!" sloganıyla komşusunu haberdar eden, oy kullanmaya teşvik eden, sandığa kadar eşlik eden bütün üyelerimize ve Cumhuriyet Halk Partisi üyesi olmadığı halde, bazısı bize o güne kadar hiç oy da vermediği halde, yapılan darbe girişimini görüp bir pazar sabahı uyanıp sokaklara dökülüp, iki elindeki bastonuyla, 90'lı yaşlarında, 100'lü yaşlarında, karnında evlatlarıyla Atatürk'ün bize emanet ettiği demokrasiye, cumhuriyete, İsmet Paşa'nın emaneti çok partili demokrasiye, kazananın gelmesine kaybedenin gitmesine, milli iradeye sahip çıkan milyonlara, o günden bugüne de, o günden bugüne de gerek meydanlarda gerek sandıklarda gerekirse bu haksızlığa karşı cesaretle, cesaretle nereye çağırırsak oraya koşup gelen ve iradesine sahip çıkan milyonlara, bu muhteris, kendilerine oy verince kendilerini baştacı yapan, başkasına oy verildiğinde milli iradeyi hiçe sayan bu bir avuç muhteris cuntacıya karşı yaptıkları darbeyi püskürten milyonlara yürekten teşekkür ediyorum. Sağ olsunlar, var olsunlar.

"BUGÜNKÜ YARGI DARBESİNDE MÜHİMMAT YALANDIR"

Buradan sonra artık bir darbe girişimiyle karşı karşıya olduğumuzu, darbelerin asker yaparsa askeri darbe, bugünkü gibi siviller yaparsa sivil darbe olduğunu biliyoruz. Her darbenin başında bir cunta vardır. Bu cuntanın karargahı Beştepe'dir, saraydır. Her darbenin elbette silahları vardır. Askerse tanktır, tüfektir. Bugünkü gibi sivil darbenin silahı yargıdır. O silahların mühimmatı vardır. Askeri darbede kurşundur, mermidir. Bugünkü yargı darbesinde mühimmat yalandır, iftiradır. Yalanla iftirayla yürüyen, birisinin talimatıyla, yargı eliyle yürüyen 19 Mart sivil darbesi aynen 15 Temmuz darbe girişimi ya da 12 Eylül darbesi, 12 Mart darbesi, geçmişte 1960 darbesi gibi milletin gönlünden asla ve asla bir destek görmemiştir. Tarih önünde de diğer darbeler gibi mahkum ve mağlup olacaktır.

Söyleyene kızıyorlar. Öne gelene terörist diyenler, hiçbir kanıt yokken insanlara hırsız diyenler, yolsuz diyenler şimdi işin adı konulunca kızıyorlar

Vallahi her darbenin başında bir cunta vardır. O cuntanın da bir başkanı vardır. Son genel seçimlerde aldığı oylarla, YSK'nın onayıyla, verilen mazbatayla gelip mecliste ettiği yeminle, içtiği antla cumhurbaşkanı ünvanını alan Recep Tayyip Erdoğan, 19 Mart'tan sonra cunta başkanı ünvanını almıştır. Cuntanın başıdır.

"TÜGVACI DİPLOMA İPTALİNE İMZA ATMIŞ"

Ve biraz önce ifade ettiğim her şeyin somutlaştığı, darbenin ilk adımının atıldığı, açıkçası 19 Mart günü öğlen saatlerine planlanmış darbede, yani 19 Mart günü iptal edilecek diplomayla başlayacakken aynı 15 Temmuzcuların telaşıyla darbeyi bir gece önce, 18 Temmuz'a çekip iftar vakti İstanbul Üniversitesi'nin yönetim kurulunu topladılar ve diplomayı iptal ettiler.

Diploma iptalinin altında imzası olanları tek tek irdeliyoruz. Bakın, bir tanesini kazıyınca konservatuvar hocası. Kazıyorsun, Sakarya Belediyesi'nde Kültür Daire Başkanı. Kazıyorsun, TÜGVA, TÜGVA eğitmeni. Kazıyorsun, kendi diplomalarında şaibeler var, tartışmalar var. Bakıyorsun, diploma iptaline, İşletme Fakültesi'ne imza attırmayanlar TÜGVAcı'yı İstanbul Üniversitesi'nin yönetimine atamışlar. O TÜGVAcı diploma iptaline imza atmış. Şimdi usulen de esasen de hukuksuz bu süreç Ekrem Başkan'la beraber kendi fakültesinden, İstanbul Üniversitesi'nden 28 kişinin de diplomasının iptaline sebebiyet verdi. Bunlardan bir tanesi Galatasaray Üniversitesi İşletme Bölüm Başkanı

Sorbonne Üniversitesi'nden doktoralı bir profesörün diplomasını da iptal edip "Bugünden kelli sen artık lise mezunusun." dediler. Bir hukuk devleti düşünün ki, bunların gözü dönmüşlüğünü dönüp de sürdürmeye kalksa birileri, o hocanın dersine girdiği ve onun üzerinden diploma alan binlerce, on binlerce öğrencinin diplomasını sakatlıyorlar.

"YANİ DİYOR Kİ: İMAMOĞLU ADAY OLABİLİR HIZLA İPTAL EDİN"

Bir gözü dönmüşlükle Ekrem İmamoğlu'nun diplomasını "İptal edin!" diye yolladıkları yazıya şunu koymuşlardı: "Acele edin! Bu diplomalar resmi işlemlerde kullanılıyor. Ayıptır söylemesi 31 yıldır. YSK dahil birçok yere verilebilir." Yani diyor ki: "Ekrem İmamoğlu cumhurbaşkanı adayı olabilir. Bu diplomayı hızla iptal edin!" Şimdi bu gözü dönmüşlerin bu ülkeye yaptığının sonuçlarını çekiyoruz. Örneğin Mehmet Şimşek dünyayı geziyor, Türkiye'ye yatırımcı davet ediyor. Türkiye'ye para gelmesini, yabancı sermaye gelmesini istiyor.

Yetmez, Türkiye'ye güven vermesi lazım ki buradaki sermaye, yerli olsun yabancı olsun, dışarı kaçmasın. Ama bir yandan bu işler oluyor. Bütün dünya soruyor. 2019'da Türkiye'nin en büyük şehri, dünyanın en bilindik metropolünde seçim kazanıldı, mazbata iptal edildi.

"YÜZ BİNLERCE BİLLBOARDA KAYYUM ATADILAR"

Aynı kişi üstüne iki seçim daha kazandı. Bu sefer 31 yıllık diploma iptal edildi. Daha mahkemeler görülüyor. 24 tane şirketin İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile ilişkili ihale almış ya da Ekrem İmamoğlu'nun çevresindeki kişilerin, öz babasının 35 yıllık şirketi, Ekrem İmamoğlu'nun etrafında olduğu için göz diktiklerinin 65 yıllık şirketlerine, mal varlıklarına el konuluyor ve kayyım atanıyor. Oysa daha soruşturmanın başındayız, kovuşturmanın başındayız. Suçlu ilan edilmiş değil kimse, kimsenin suçu ispat edilmiş değil ama yandaş kayyumlar eliyle o şirketlere ne hal olacak? Belediyelere, ikisine kayyım atadılar. Diğerlerine atamadılar ama yüz binlerce billboarda kayyum atadılar. Yani kendi rejimlerinin reklamını yapmak için İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin kiraya verdiği, üzerinde reklamlar yayınlanacak olan, oradan kent lokantasına çorba olacak olan, oradan anne kartı olacak olan, çocuğa süt desteği olacak olan kaynaklara el koymaya, onları kendi lehlerine kullanmaya çalışıyorlar. Şimdi devletin verdiği tapunun, devletin verdiği diplomanın, devletin verdiği şirket ruhsatlarının, kazanılmış seçimin mazbatasının yok sayıldığı yerde nerede hukukun üstünlüğü? Nerede mal güvenliği? Bu devletin hangi verdiği kağıda güvenecekler? Bu devletin hazine bonosuna, bu devletin garanti ettiği şirketlerin hisse senedine nasıl güvenecekler?

"ŞİMŞEK 45 MİLYAR DOLARI CAYIR CAYIR YAKTI"

İşte bu yüzden, tam da bu yüzden, 19 Mart darbesinden sonra Mehmet Şimşek 45 milyar doları, yani 1 trilyon 700 milyar lirayı cayır cayır yakmak zorunda kaldı döviz daha fazla yükselmesin diye. İşte 19 Mart darbesinin maliyeti. 45 milyar dolar rezerv yakıldı. Borsada 31,5 milyar dolar zarar yazıldı. Türkiye'nin risk primi yüzlerin altında olması gerekirken benzer ekonomilerde 371'e yükseldi. Bakanlık da borçlansa, belediye de borçlansa, şirket de borçlansa risk primi, yüksek risk primiyle 10 yıl geriye dönük, 10 yıl ileriye dönük ödeyeceğimiz faizler boşu boşuna katlandı. Basit hesap, her vatandaşın cebinden şimdilik 20.000 lira çıktı. Bu darbenin Türkiye'ye toplam maliyetinin bu salondaki herkesin cebinden aldığı para 20.000 lira. Türkiye'de dün gece doğmuş bebeğin de cebinden 20.000 lira aldılar, 90 yaşında ninenin de cebinden 20.000 lira aldılar. Bütün emeklilerin, bütün memurların, bütün asgari ücretlerin, bütün esnafların, bütün köylülerin, bütün gençlerin cebinden sırf bu operasyonda 20.000 lira aldılar.

Darbeden önce, yani bundan 4 hafta önce asgari ücret 6,5 gram altın alıyordu. Bugün 5,5 gram altın aldılar. Sadece asgari ücretlinin maaşı üzerinden kaybı 4.000 liradır, 1 gram altındır. Sadece maaşı üzerinden. Hepimize düşen toplam maliyetin onun başına düştüğü, toplamda kaybedeceğimiz 20.000 lira dışında 1 gram altın her bir asgari ücretlinin kaybı vardır. "En düşük emekli aylığını asgari ücrete çıkarın!" demiştik. "Para yok!" dediler. Buradan söyledik. Bir yıl önceki 33 milyardı. İnce hesap yaptılar, "100 milyar TL lazım." dediler. Bugün 14.000 lira alan her emeklinin 22.000 lira alması için 100 milyar lazımdı. 17 katını Ekrem İmamoğlu korkusu için yaktılar. Bütün emeklilere sesleniyorum: Her biriniz bir asgari ücret alabilirlerdiniz. "Bu para yok!" dediler, 17 katı varmış. O parayı cayır cayır yaktılar. Ama Mehmet Şimşek'e sorunca "Bu rezervler bu günler için biriktirildi." diyor. Yani bu ülke parayı emeklisine yüksek maaş vermek için, asgari ücretlisini böyle açlık sınırı, bakın, yoksulluk sınırı 70.000 liraya yakın. Açlık sınırının altında işçi çalıştırıyoruz. Bu paralar onlar için değil. Bak, birazdan söyleyeceğim. Cayır cayır yandı Türkiye'nin her yerinde. Tüm tarlalar, tüm ağaçlar don oldu. Bu rezervler, bu paralar onlar için değil. Öğrenciler, burs parası, bundan yıllar önce verilenin beşte biri kadar altın üzerinden öğrencilere burs ver. Bu para onlar için değil. Yurt yap, bu para onlar için değil. Bu para ne için? Bu para Tayyip Erdoğan'ın rakibini ekarte ederken dünyanın önünde, "Korkuyor ya millet! Durulmaz bu ülkede!" diyor ya, diplomayı iptal ediyor 30 yıl sonra. Benim paramın garantisi yok. Alıyor parayı, alırken dolar fırladığı için onu bastırmak için. Çıkıyor dışarıya.

"ANADOLU'DA MEYDAN MEYDAN SAVUNACAĞIZ"

Bu paniği önlemek, doları bugünkü fiyatında değil de 80 lira olmasını önlemek için bu rezervleri yakıyor. Yapmasaydın bu işi! Girmeseydin bu kumpasa! Yapmayaydın bu darbeyi! Bu parayı emekliye vereydin, asgari ücretliye vereydin, ürünü yanan çiftçiye vereydin, destekleme diye vereydin. Yok, hayır. O yüzden bu darbenin çok ağır maliyeti vardır. Bunu mecliste arkadaşlarımız, bu kürsüde ben, Anadolu'da meydan meydan, İstanbul'da meydan meydan hem darbeyi hem darbeyi hem demokrasiyi savunacağız hem de bunların bu millete, para bulamadıkları bu millete, Erdoğan'ın rakibini saf dışı etmek için nasıl para bulduğunu, nasıl yaktığını, nasıl yalancı olduklarını teker teker anlatacağız. Elektriğe %25 zam. Para kime gidecek? Tamamı özelleştirilen dağıtım şirketlerine. Peki bu verilen para, bu verilen para bir aylık zammın kaç katı? 340 katı. Bu verilen para Türkiye'de elektriğe gelen zammın bir yıllık tutarının 28 katı. Bu verilen para Türkiye'de hepimizin birden, konutu, kamu daireleri, sanayisi, tarımı hep birlikte yaktığımız elektriğin, bir yıllık elektriğin 7 katı. 7 yıllık elektrik yakmak. 7 yıl fabrikalar, tarlalar, konutlar, okullar, devlet daireleri elektrik yaka yaka, 7 yıl yakacak, 19 Mart darbesinde yaktıkları kadar para edecek.

Şimdi o gün darbeyi yapıp millete %25 zam yüklüyorlar. Bunları milletin görmesi, bu gözü dönmüşlüğün milletin görmesi gerekiyor ve açıkça ifade etmek lazım ki milyonlar "Direne direne kazanacağız!" diye meydanları inlettirken "Biz o parayı bu günler için bulduk." diyen Mehmet Şimşek'in gerçek yüzünü bundan sonra para bulmak için gittiği her yerde ve gezdiği her yerde yüzüne, karşısına söylenecek olan şu: "Kendin söyledin."

"BURADAN İLAN EDİYORUM"

Sen buradan topladığın paraları Türkiye'nin demokrasiden otokrasiye geçmesi sırasında kullanmak için biriktirmişsin. Buradan ilan ediyorum: Bir darbe vardır. Başında bir cunta vardır. Cuntanın başı Recep Tayyip Erdoğan'dır. Cuntanın mali ayağının sorumlusu Mehmet Şimşek'tir, hesap verecektir. Cunta darbeye odaklanmış. Bir yandan Türkiye yanıyor. Malatya'da kayısı yanıyor, Manisa'da üzüm, Türkiye'nin dört bir yanında kiraz, şeker pancarı, ceviz, narenciye, çay, fındık, aklınıza ne geldiyse, hangi ürün geldiyse bir gecede, iki gecede dondan yandı. Öyle bir noktaya geldi ki narenciye üreticileri perişan oldu. Öyle bir noktaya geldi ki çiftçiye geçen yıl 178 milyar hak ettiği desteklemeyi vermemişlerdi. Verdikleri çok daha azdı. Hak edilen 178 milyarı vermemişlerdi. Bu don çiftçiyi yakarken Mehmet Şimşek'in yaktığı para 1,7 trilyon.

BAKAN TEKİN'E TEPKİ

Bir yandan da darbe üniversitelilere saldırdı, cevabını aldı. Ekrem İmamoğlu'na saldırdı, cevabını aldı. Şimdi liselilere saldırıyor. Hani diyorlar ya: "Türkiye'yi karıştırmak mı istiyor Cumhuriyet Halk Partisi" E bir bakın, ilk adımları kim atıyor. Liseleri karıştıran ben miyim yoksa durduk yerde bu proje okullarına saldıran bu geri kafalı Milli Eğitim Bakanı mı. Bakın, şu kadarını söyleyeyim.

Bir, geçmişte şikâyet ettikleri ikna odalarını telefon hatlarından kurmuşlar. Yüz tanıma sistemiyle eylemlere katılan üniversitelilerin ailelerini arıyorlar. "Çocuğunuzun görüntüleri elimizde, bir daha eylem yaparsanız" diye, giderse diye tehdit ediyorlar. Şimdi liselerden çekmişler ki 18 yaşından küçük çocuklar. Onların görüntüsünün çekilmesi de işleme alınması da fevkalade hassas ve tehlikeli işler. Aileleri arıyorlar, "Falanca okuldaki öğrenci bahçede eyleme katılmış, okuldan atılır, diploması yakılır." diye tehdit ediyorlar. Geçmişin ikna odalarını dijital sisteme çevirmişler. Ve proje okul, 2014'te "3-5 okul yapacağız, proje okul yapacağız." diye başlamışlardı, bugün 2153 okul var. Proje okullar, şu anda 85.000 öğretmen çalışıyor proje okullarında.

"CHP GEÇMİŞTEKİ GİBİ YİNE BAĞIMSIZ FİLİSTİN'İN ARKASINDADIR"

Geçmişte 6. Filo'yu karşılayanlar, ona doğru namaz kılanlar, uzun süre Filistin davasını savunur gibi yapmışlar. CHP geçmişteki gibi yine bağımsız Filistin'in arkasındadır. Trump Gazze'ye oteller yapacağını söylüyor ve Filistinlileri 5-6 ülkeye dağıtalım diyor biri de Türkiye. Filistin'de Akdeniz'de Avrupa'ya 100 yıl yetecek hidrokarbon var asıl plan o zenginliğe el koyabilmek. Bu iktidar geçmişte Filistin davasının ekmeğini yedi. One minute dedi sonra, Mavi Marmara'ya 'Giderken bana mı sordunuz' açıklamasında bulundular. Şimdi yandaş gazeteleri, tehcire hicret süsü vermeye çalışıyor. Bu Trump'a gönüllü yanlama yapmaktır. Ne kadar samimi muhafazakar ve milliyetçi varsa, siz Trump'un hidrokarbon planına Hz. Muhammed'i alet ediyorsunuz ya size yazıklar olsun.

Gençlerimiz istediği için yaptığımız bir günlük boykotta başarı oranı yüzde 53'tür. Boykot ettiğimiz şirketlerin ne kadar vergi verdiğine baktık ki birçoğunun 3 yıldır matrahsız olduğunu gördük. Onları da hukuka davet ediyoruz.

"TERÖRSÜZ TÜRKİYE" SÜRECİ

Bir süredir bir süreç yürüyor ve bizden destek istiyorlar. Bizde diyoruz ki şeffaf olun, şehit ailelerinin, gazilerin rızasını alın diyoruz. Adalet Bakanlığı ile DEM heyetinin atağı yasal adımlar için bir araya geleceği duyuruldu. Biz Kürt meselesi demokratik yollarla çözülmeli derken, Kürt meselesi yoktur terör sorunu vardır diyenler şimdi yasal düzenlemeyi konuşmaya başladılar. O gün CHP'yi suçlayanların bugün geldikleri noktayı görüyoruz. Bu iktidarın içinde adalet ve demokrasi olmadığını bilmemize rağmen CHP, Meclis'te nerede duruyorsa aynı noktada durmaktadır. Türkiye'nin yarınlarına, barışına katkı sağlayacak adımın yanında oluruz ancak, DEM Parti'yle siyasi ilişki kurduk diye bize terörist yaftası yapıştırmaya kalkanların, milletimiz iki yüzlülüğünü görsün.

CHP kurultayına ilişkin sıcak gelişme: İmamoğlu ve 85 kişi ifade verecek CHP kurultayına ilişkin sıcak gelişme: İmamoğlu ve 85 kişi ifade verecek

KURULTAY SORUŞTURMASI

Kurultay soruşturmasıyla ilgili atılan her iftira süreç içinde ortaya dökülmüştür ve bin 300 telefon yalanı nasıl çürüdüyse diğer yalanlar da çürüyecektir. Kendisine iftira atılan bin 300 CHP'li geldiler ve iradelerini tazelediler. Şaibe ile seçim yaptınız diyenlerin de alınlarını karışladılar. Hepsinin alınlarından öpüyorum. CHP kol kola, omuz omuza iktidara yürüyen bir partidir, hepsini saygı ile selamlıyorum.

Ekrem İmamoğlu ile ilgili hazırlanan MASAK raporlarında hiçbir şey yok. Kendisi 'İstanbul'u kazanan Türkiye'yi kazanır' dedi. Bendeki yetkiler şimdi onda, kesin o da gelir diye düşünüyor. Yanındakiler de gaz veriyor. Ama bilmiyor ki Ekrem İmamoğlu, Kent Lokantası'nda vatandaşlara yemek yediriyor. Süt içemeyen çocuklara süt içiriyor. Tayyip Erdoğan'ın partisini oradan nasıl finanse ettiklerini bildikleri için gizli tanıklar iftirada bulunuyor.

Gizli tanık, şu buna rüşvet verdi diyebilir, sen onun belgesini bulacaksın diyor. Arkadaşlarımız farklı cezaevlerine dağıtıp, 'Gel sen yananlardan olma çıkanlardan ol' diye itirafçı olmaları için yönlendirme yapıyorlar. Gizli tanık ifadesini doğrularsan evladını kucaklarsın diyorlar. İnsanların ahlakını çocukları üzerinden yok etmeye çalışıyorlar.

BAHÇELİ'NİN İMAMOĞLU HAKKINDAKİ AÇIKLAMALARI

Sayın Bahçeli'nin söylediklerini okudum. Yargılamanın hızlı olmasına, Ekrem İmamoğlu suçsuzsa tahliye olmasına yaptığı vurguları kıymetli buluyorum. Sayın Bahçeli TRT'den bu yargılamanın açık yapılmasına, herkesin izlemesine siz ne diyorsunuz. Biz sizinle bu konuda uzlaşabiliriz, yargılamanın hızlı olması ve suçsuzca hemen tahliye edilmesinde hemfikiriz.

Şimdi 50 yeni şahit üretmeye çalışıyorlar, AK Parti döneminde çalışmış müteahhitlerden. Madem dosyan kuvvetliydi, senin elinde kanıtların vardı. Şimdi 50 tane müteahhit bulmuşlar. Biz bunları nereden geliyoruz. Bu teklifleri götürdükleri insanlar, 'tövbe estağfurullah, neden iftira atayım' diye gelip bize söylüyorlar oradan biliyoruz.

FETÖ savcılarının verdikleri gazla, yandaş tanıklar yarattılar ve o yalancı tanıklar şimdi 25 yıl hapis cezasıyla içerde yatıyorlar. Bunu da hatırlatmak isterim. 71 evladımız içerde ve gençlerimizi takip ediyoruz. Annesi kanser olan var, işçi olup işten atılan var. Çok hızlı biçimde bu tahliyelerin gerçekleşmesi gerekiyor."

Kaynak: Haber Merkezi