OZAN ARİF DE HAKKA YÜRÜDÜ

Sözüyle sazıyla; sesiyle, nefesiyle her mekânda ve zamanda Türk’ün Türküsünü söyleyen, Türk milletinin bir ferdi olmaktan gurur duyan ve bu millete hizmet etmenin ötesinde hiçbir şey düşünmeyen Ozan Arif de Hakka yürüdü.

Âşık geleneğimizin yaşayan müstesna ustalarından biriydi Ozan Arif. Giresun’un Alucra ilçesine bağlı Hapu köyünde 1949 yılında dünyaya gelmişti. Babasının memuriyeti nedeni ile ilk ve orta öğrenimini Samsun’da tamamlamıştı. Ortaokul yıllarında saz ile tanıştı. Öğretmen okulunu bitirdikten sonra 1970-1979 yılları arasında öğretmenlik ve okul müdürlüğü görevlerinde bulundu. 1972 yılında Süheyla Hanım ile evlendi.

“Milletler yabancı kuvvetlerin orduları ve diğer maddi güçleri tarafından yok edilmeden önce, manevi ve fikir güçleri tarafından esaret atına alınırlar. Böyle bir toplumun esir ve yok olması kesin hale gelir.”, diyen ve “Türklük bedenimiz, İslamiyet ruhumuzdur. Ruhsuz beden ceset olur.”, düşüncesi ile Türk gençliğine yol çize Alpaslan Türkeş’in “manevi oğlum”, dediği Ozan Arif, dünyaya gözlerini kapatıncaya kadar bekalarını koltukların nimetinde arayan kimlik ve karakter yoksunu kişilerin aksine Türk milletinin varlığı, birliği, dirliği, diriliği ve düzenliği için mücadele etti. Yakalandığı çağın amansız hastalığı kanser illetiyle mücadele ederken dahi 2018’de kaleme aldığı mektubunda:

“Allah’ın verdiği aklın gereğini yerine getirmekle mükellefiz. Kanserden daha büyük dert olan, adaletsizliklere, kahpeliklere teslim olmadım ki kansere teslim olayım.

Sadece üzüntüm; Bu sene artık gidebilirim, oraya gelen ülküdaşlarımla kucaklaşırım dediğim Erciyes’e büyük ihtimalle gidemeyecek olmam.”,diyordu.

Milli şuurun yoğurup şekillendirdiği Ozan Arif, inandığı değerlerden asla taviz vermedi; yılmadı, pusmadı, korkmadı. Vatan yürekli bu güzel insan, yaşadığı ve sağlığı elverdiği ölçüde düzenlenen konserlerle milyonlarca insana; “Türklük gurur ve şerefi- İslam ahlak ve fazileti” konusunda bestesi ve güftesi kendisine ait olan türkülerle hitap etti.

12 Eylül askeri darbesinden sonra bir müddet tutuklu kaldıktan sonra eşini, çocuklarını, vatanını geride bırakarak yurt dışına çıkmak zorunda kaldı. Yurt dışında geçen yıllarını “sürgün yıllar” olarak değerlendiren Ozan Arif, “sürgün” adlı şiirinde bu duygusunu şöyle dile getirir: “Üç gardaştık bir zamanlar üç gardaş,/ O toprakta, sen zindanda, ben sürgün.. // Aynı aşkla dolu idi içimiz,/ Bu vatanı sevmek idi suçumuz, /Bir kaderin kurbanıyız üçümüz, /O toprakta, sen zindanda, ben sürgün.”

11 yıl süren bu sürgün yılların ardından 5 Kasım 1991’de, ülkesine döndü. Milletinin derdi ile dertlenen, milletinin hak ve hukukunu korumaya çalışan Ozan; kalemi, sazı, sözü ile gerçekleri haykırmaktan hiçbir zaman geri durmadı: “Tekel, Sümer, Demir-Çelik, Limandı / Telekom'u, Seka'ları kim aldı / Yabancıya satılmayan ne kaldı? / Ondan sonra vay efendim, dış güçler! / "Şerefli Türk Ordusuna pusu kur / 'Ergenekon', 'Balyoz' diye darbe vur / Gâvur yapamazdı bunu lan gâvur / Ondan sonra vay efendim, dış güçler!"

Ozan Arif, dünyadaki bütün Türklerin ve mazlum milletlerin de sesi, nefesi, sözü oldu. Kimi zaman Doğu Türkistan dedi, kimi zaman Azerbaycan… Kimi zaman da Müslüman ülkelerin haline bakarak aldı sazı eline:/ Müslümanlar neden böyle perişan? / Sebebini sorup arıyor muyuz? /Bence bu işin sebebi Müslüman/ Acaba farkına varıyor muyuz?// Müslümanlık çünkü adımız bizim / Adımız gibi mi tadımız bizim?/ Eksik mi dedikodumuz bizim? /Fitnesiz, fesatsız duruyor muyuz?// İslam’ın şartı beş, imanın altı/ Diyerek isleriz her türlü haltı/ Aklımıza gelmez toprağın altı/ Emaneti sağlam koruyor muyuz?”, diyerek düşlüğümüz ve düşürüldüğümüz bataklıkta suçu başkalarında değil kendimizde aramamızı söylüyordu.

Söylenecek o kadar çok sözü var ki Arif’in; ama ben Ozan Arif’in faniden bakiye intikal ettiği gün kaleme aldığım bir şiirimle yazımı noktalamak istiyorum; Türk’ün sesi, Türk nefesi / Ozan Arif güle güle / Saz ustası, söz kalesi / Ozan Arif güle güle. // Örnek idin örnek bize / Kapanmadın namert dize / Gerek de yok başka söze / Ozan Arif güle güle. // Ülkücüde bitmez çile / Yapıcıydın kaleminle / Dualarımız seninle / Ozan Arif gülen güle. // Bu gidiş bir başka gidi / Yokluk değil bir yükseliş / Faniden Rahman’a eriş / Ozan Arif güle güle…

Türkülerle Türk’ü yazan canımıza, Arif Ozan’ımıza Cenabı Allah’tan rahmet diliyorum. Mekânı cennet, ruhu şad olsun.