Öz Türkçe bilmece - 1
"Öz Türkçe" birçok şey duymuşsunuzdur ama "öz Türkçe bilmece" duyduğunuzu hiç sanmıyorum. Çünkü -övünmek gibi olmasın- bu benim keşfim...
***
Ömrünü "tilcik, uzabiliğ, yımızık, yılınç; yazın acunu, utku yırlamları" diye diye "tükeleyen" Nurullah Ataç, -yedi ocaktan ırak- bugün yaşıyor olsaydı hırsından çatlardı...
(Tam 60 sene önce ölen Ataç'ın günümüzde yaşayan tâkipçileri ve sevenleri varsa onlar da çatır çatır çatlasın.)
Çünkü Arapça "ressam" için vaktiyle onun bulduğu karşılıktan (bedizci) daha güzelini (çizmen) ben bulmuştum. Hele “hattat”a karşı onun bulamadığı öz Türkçe karşılık (uzyazar) da benim buluşumdu...
(Ey öz Türkçeciler! Nerde benim ödülüm? Her ne kadar sizin Nurullah Ataç gibi ha babam de babam kelime uyduramasam da benimkiler onunkilere taş çıkartır alimallah!.. E, ne demişler? Boynuz, kulağı geçer...)
***
Gelelim sadede...
Şimdi efendim, bu "öz Türkçe bilmece" nedir, ne değildir, îzâh edeyim:
Sabırlı olun, öğreneceksiniz. Az sonra...
Önce "öz Türkçe" olmayan bilmeceleri bir hatırlayalım.
Halk bilmeceleri:
"Altı mermer, üstü mermer,
İçinde bir bülbül öter..."
(ağız, dil)
"Kapısız han,
Kubbesiz hamam,
Dilsiz imam..."
(dünyâ, deniz, horoz)
“Meyvede gülsüz,
Hayvanda dilsiz,
Kur'an’da mimsiz...”
(İncir, balık, Kevser Sûresi)
“Ekilmezi, biçilmezi doğurmaza yüklediler;
Yatmazın, uyumazın bacasından geçirdiler.”
(Tuz, katır, dere, köprü)
***
Lûgaz:
"Ol nedir ki yokdurur cisminde can,
Karnı içi dopdolu yılan çiyan,
Dili yoktur yetmiş iki dil bilir,
Başını kesiceğez söyler ayan...”
(kamış kalem)
***
Muammâ:
"Bende yok sabr u sükûn, sende vefâdan zerre
İki yokdan ne çıkar, fikredelim bir kerre..." (Nâ-bî)
***
Bu arada, sabırla beklediğiniz için tebrîk ediyorum.
Vee, şimdi de beklenen an geldi!
İşte size “öz Türkçe” bilmeceler:
“Bir yakınsak derneyde tikel toplamlar dizisinin ereyi.” (?)
“Bir iletken özdek içinde özgür eksiciklerin, eksi ve artı üşerlerin elektriksel alan etkisi ile akışları.” (?)
“Olgusal karşılığı olmamakla birlikte usalır bir durumun imgesel tasarımı.” (?)
“Özdeğin tektürel, kesiksiz durusu.” (?)
***
Yaa, işte böyle... “Hocam, bunlar da nasıl bilmeceymiş!” diyorsanız hemen îzâh edeyim: Bunlar TDK’nın birtakım kelime târifleridir...
İyi de hangi kelimelerin târifleri?
Canım, onu da siz bulacaksınız artık... Bunlar, “halk bilmecesi-muammâ-lûgaz” gibi anlaşılmaz şeyler değil ki cevaplarını yazalım...
Ayrıca, bunu zekânıza ve “öz Türkçe” anlama kaabiliyetinize hakaaret sayarım.
(Lâf aramızda, içinizden biri eğer "Hocam, anlar gibi oluyorum ama tam
olmuyor..." diyecek olursa ben de ona derim ki: "Yetişemediğin köyün alt tarafında yat...")
***
Bilmecebelleşçileylekelimece...