Osmanlılarda iktidar mücadelesi - 2
Altın Kafesin Tutsakları
Sancağı çıkmanın yasaklanması üzerine şehzadeler gerçekten altın kafeste yaşayan birer tutsağa dönüşmüşlerdi. Bu tutsaklıktan kurtulmanın tek bir yolu vardı. O da padişah olmaktı. Gerisi işkence, yalnızlık ve bir odada kilitli kalmak, hatta kata kulaya getirilip öldürülmekti. Padişahların nasıl bir psikoloji içinde olduklarını anlamak için şu örneklere bakmamız yeterlidir.
- Osman’ın (genç Osman) tahtan indirilmesi üzerine Sultan l. Mustafa başa geçti. Askerler onu padişah yapmak için yanına gittiklerinde onu bir odada eski bir minder üzerinde buldular. “Padişahım dışarıdaki asker sizi bekler” dediler. Padişah ise sadece “su isterim” diyebildi. Üç gündür yiyeceksiz ve içeceksiz bırakılmıştı. Daha sonra dışarı çıkarılarak ata bindirildi. Ancak zayıf ve bitkin olduğundan at üzerinde duramıyordu. Dışarıda askerlerin kılıçlarını karşısında görünce öldürülmeye götürüldüğünü sanarak titredi. Ancak ona bir şey olmayacağını söylemelerine rağmen inandıramadılar. Bu arada ulema Sultan Mustafa’ya biat etmek istemedi. Ancak asiler kılıç zoruyla biat aldılar.
Sultan İbrahim’in Padişah seçilmesi de ilginçtir. lV. Murat ölünce hanedanın yegane varisi olan Şehzade İbrahim Padişah seçildi. Devlet adamları durumu şehzadeye bildirmek ve biat etmek için dairesine gittiklerinde o, bunun bir hile olduğunu ve kendisini öldüreceklerini düşünerek odasının kapısını kilitledi. Sultan İbrahim, bütün yalvarmalarına rağmen annesi Kösem Sultan’ın teminatı ve ölen Padişah’ın cesedinin getirilip gösterilmesi sonucu ancak inanabildi. Daha sonra Sultan İbrahim’de tahttan indirilip yerine 7 yaşındaki oğlu lV. Mehmet padişah yapıldı. Sabık Padişah’da Kuşhane hapishanesine götürülerek yalnız küçük bir pencereden aydınlık iki odaya kapandı. Sultan İbrahim’in indirilmesinden on gün sonra Sipahiler bir çocuğun padişahlığını istemediklerini ve Sultan İbrahim’in tekrar Padişah yapılmasını istediler. Bunun üzerine Padişah’ı indiren devlet adamları, Sultan İbrahim’in tekrar tahta geçirilmesi durumunda kendilerinden intikam alacağından korkarak onu öldürmeye karar verdiler. Bu amaçla Padişah’ın katli için Müftü’den fetva aldılar. Fetva için istenen soru şuydu.
“İlmiye ve seyfiyye mansıblarını ehline vermeyip, rüşvet ile ehil olmayanlara tevcih etmekle nizamı aleme halel veren Padişahın hal ve izalesi caiz olur mu?” el-Cevap “Olur” Müftü kararını “İki halife içtima ederse, birisini öldürünüz.” Hadisi üzerine oturturmuştu. Bunun üzerine müftü, sadrazam, kazaskerler, ağalar Padişah’ı öldürmek için saraya gittiler.
Sultan İbrahim Sadrazam ve Müftü’nün onu öldürmek için içeri girdiğini görünce “Ekmeğimi yiyenlerden kimse yok mudur ki, bana merhamet etsin de muhafaza etsin! Bu zalimler beni öldürecekler! Aman, Aman!” diye bağırdı. Ondan sonra müftiye dönerek “ Bak Abdürrahim, Yusuf Paşa senin fitneci ve hain olduğunu söyleyerek öldürmemi tavsiye etmişti. Ben seni öldürmedim. Meğer sen beni öldürecek imişsin. İşte Kitabullah! Beni ne hüküm ile öldürüyorsunuz. Zalimler!” diye feryat etti.
Celladın elini omuzuna koyması üzerine bir çok beddua ve lanetler yaptı. Padişahlarına sadakatsizliklerinden dolayı Türk milletinin ilahi intikama uğraması için beddua etti. Nihayet uğursuz kemend sözlerine ve hayatına son verdi.
Sultan Abdulaziz’in öldürülmesi de Mithat Paşa ve arkadaşlarının bir komplosu sonucu bileklerinden kesilmesi şeklinde olmuştur. ll. Abdülhamit ise, İttihat ve Terakki Partisinin düzenlediği Hareket ordusu’nun İstanbul’a gelmesiyle tahttan indirildi. Ölünceye kadar hapis hayatı yaşadı.
Genç Osman’ın yaşadığı ise tam bir trajediydi. Hala hatırası bu ulusun yüreğinde yaşamaktadır. Yeniçeriler Padişah’ı yakalayarak bir ata bindirip Orta Cami’ye götürdüler. Yolda ona hakaret ve alay edip;
“Canım Osman Çelebi! Meyhaneleri basıp da sipahi ve yeniçerileri kadırgalarda zincire vurmak, denize atmak hoş mu idi?”
Bu arada birisi de Genç Osman’ın baldırlarını sıkarak ağır küfürler etti. Bunun üzerine Sultan Osman ağlayarak; “Edepsiz mel’un! Ben padişah değil miyem?” dedi.
Bu sırada Sultan Mustafa, hapislik arkadaşı olan iki cariye yanında bulunduğu halede, camiin mihrabına oturmuştu. Dışarıda gürültü çoğaldıkça korkudan titrer, endişe ve ızdırap içinde pencereye doğru koşup demir parmaklığa yapışırdı. Onu ancak annesinin “Gel! Gel aslanım!” diyen sesinden başka bir ses sakinleştirmezdi.
Sadrazam Davut Paşa Genç Osman’ı Yedikule zindanına götürdü. Daha sonra kendisi de Yedikule’ye giderek cellatlık yapmaya başladı. Yalnız genç ve güçlü olan Osman, kendisini öldürmek isteyen dört kişiyle uzun süre mücadele etti. Fakat bu sırada Cebecibaşı kemendi boynuna geçirmeyi başardı. Kalender Uğrusu ise Padişahın direncini kırmak için cinsel organını sıktı. Böylece Osmanlı tarihindeki ilk Padişah katli gerçekleşmiş oldu. Genç Osman’ın bir kulağı kesilerek Sultan Mustafa’nın annesine gönderildi. Böylece Genç Osman 18 yaşında hayata gözlerini yumdu.
Buna benzer örnekleri çoğaltabiliriz. lll. Selim’in öldürülmesi de bir trajedidir. Bilgili ve dirayetli bir padişah’ın ölümü Osmanlı için çok şeylerin kaybı anlamına gelmektedir.
Fakat Padişahların kardeşlerini öldürmelerini doğru bulmasak da olaya Padişah açısından baktığımızda kendi hayatını kurtarmak için buna zorlandığını görmekteyiz. Eğer geç kalırsa çıkar çevreleri onu indirip kardeşini yerine getirebilirler. Yani rakipsiz kalması gerekmektedir. Çünkü sistemin tepesindeki asker ve bürokratlar, çıkarlarına zarar geldiği durumlarda veya bekledikleri makam ve mevkilere ulaşmadıklarında Padişah değiştirmekten ve öldürmekten çekinmemişlerdir. Bu durum, merkezi otoritenin bozulmasına, savaşların kaybına ve güçlü padişahların doğmasına engel olmuştur. Sistemin başına çöreklenen mutlu azınlıklar, sadece bununla kalmadılar. Mustakbel padişah adaylarının cahil ve korkak yetişmeleri için de her şeyi yaptılar. Şehzadeler, yükselme döneminden sonra ciddi bir eğitimden geçmedikleri gibi, yaşadıkları hapis hayatı ve her an öldürülme korkusu onların psikolojisini bozmuş ve hatta duraklama ile gerileme dönemi padişahlarının genç yaşlarda yoğun stres nedeniyle ölmelerine yol açmıştı.