GÜNDEM

Osman Kaya: Ülkücüler bu ülkenin kayyumudur

Abone Ol

Kamu Yönetimi Uzmanı Emekli Emniyet Müdürü Osman Kaya, MHP ve Ülkücülerin anayasa değişikliğine yönelik tavırlarını şöyle değerlendirdi: MHP’nin ve Ülkücülerin ekseriyetinin bu meselede duruşlarını Türkiye meselelerine karşı sorumlulukları, milletine ve devletine karşı sadakatleri belirliyor. Ontolojik olarak ülkücüler bu ülkenin kayyumudur.

‘OVAL OFİS’TEKİ GÖRÜNTÜYÜ ÖZLÜYORLAR’

Kamu Yönetimi Uzmanı Osman Kaya şöyle konuştu: “Türlü oyunlarla Türkiye’yi kontrol etmeye alışmış olan Batı, o meşum oval ofis fotoğrafına yansıyan boynu bükük, mağlup, kabullenmişlik trajedisinin ila-nihaye devam edeceği rahatlığı ile işlerine bakmayı hayal ediyordu. Ne var ki; bağımsız Türkiye hedefine inanmış lider; Recep Tayyip Erdoğan, Batı’nın bütün hesaplarını alt-üst etti, rahatını bozdu.”

'TÜRKİYE, CUMHURİYET VE LAİK KALMALI, ANCAK BU SİSTEM MUTLAKA DEĞİŞMELİ'

Türkiye için CHP’nin elini taşın altına koyması ve sorumluluk yüklenmesi şart. Durumu bir sloganla ifade edelim: Türkiye, Cumhuriyet ve laik kalmalı, amma ve lâkin bu sistem mutlaka değişmeli. CHP ön yargılardan sıyrılıp, kendine dönük bir muhasebe yaptığında, göreceksiniz bu sistem değişikliğinin en ateşli destekçisi olacak”

Kamu Yönetimi Uzmanı Emekli Emniyet Müdürü Osman Kaya ile yaptığımız söyleşinin son bölümü:

‘CHP İKTİDARI HEDEFLEMİYOR’

-- CHP neden iktidar olamıyor, neyi doğru yapmıyor?

CHP, Türkiye demokrasisinin olgunlaşması, iyi yönetilmesi için katkı sunmuyor. Bunlar için kaygı duymuyor, umur çekmiyor. Bunlar için iktidarı hedeflemiyor. İktidar olmak, dolayısıyla ülkenin daha iyi yönetilmesi için çaba göstermiyor. Hem parti içerisinde, hem de oturduğu sosyoloji ile arasındaki uyum ise tamamen görece. Parti başkanlığı seçimleri dönemlerinde ya da ülke için kritik gelişmelerde parti içi uyumun göreceliği hemen kendisini deşifre ediyor. Bütün bunlara rağmen kendisini iktidar üstü bir güç olarak bu ülkeye dayatıyor, dayatabiliyor. Böyle bir sürecin ülke çıkarlarını koruyacağına, ülkeyi geliştirip, güçlendireceğine, muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkaracağına ihtimal görünmüyor. İşte bütün bu argümanlar sistemin değişmesi gerektiği gerçeğini zorunlu kılıyor.

CHP’NİN DÜNYASINDA ÜLKE İDARE ETME YOK’

--CHP Anayasa değişikliğinin millet onayından geçmesi halinde toplumsal kutuplaşmalara sebep olacağı iddiasını ısrarla gündemde tutmaya çalışıyor. CHP’nin bu tutumuna ne diyorsunuz?

Bu iddianın aksini düşünenlerdenim. Siyasi partiler iktidara gelmeyi hedefler. Ülkeyi daha iyi yönetmek iddiası ile milletin karşısına çıkarlar. Böyle de olmalıdır. İnsanlar, kitleler başka faktörlerin etkisi olsa da siyasi partilere bu gerekçe ile destek verir. Siyasi partiler vaatlerini gerçekleştiremediklerinde ya da gerçekleştirmediklerinde desteklerini geri çekerler. Türkiye siyasi tarihinde bunun pek çok örneği vardır. Birçok siyasi parti bu şekilde siyaset sahnesinden çekilmek zorunda kalmıştır. Dolayısıyla seçimlerle iktidar olmayı öngören bir sistem kutuplaştırmak istese de başarılı olamaz. Bir partinin sadece kimlik, ideolojik ve sosyo-psikolojik nedenlerden dolayı desteklenmesi kutuplaşma emaresidir aslında. CHP’nin bu meseleye bir de bu zaviyeden bakmasında pek çok yarar vardır. Bir siyasi partinin seçmen profili değişmiyor, sürekli aynı kalıyor, parti seçmen geçişkenliğini sağlayamıyor, kitle desteğini daha iyi yönetme iddiasına oturtmuyor, destek bu gerekçeye dayanmıyor, bu iddia-gerekçe ilişkisi dışında başka faktörler etkili oluyorsa işte o zaman kutuplaşma ortaya çıkmaktadır. Yani bir siyasi parti seçmeni; “adayın kim olduğunun bir önemi yok, ben oyumu ideolojik nedenlerle bu partiye veriyorum” ya da “bunların ne olup-olmadığının neyi iyi yapıp-yapmadıklarının bir önemi yok. Benim eşiğimi altından da yapsalar, ağızlarıyla kuş da tutsalar ben bunları istemiyorum” diyorsa kutuplaşma gerçekleşmiştir. Size ilginç bir olay anlatayım: hiçbir seçim de kimin ne dediğine bakmaksızın, tam bir tutucu teslimiyetçiliği ile CHP’ye oy verdiğini söyleyen arkadaşım, CHP’ye oy vermeme ihtimalini şöyle açıklamıştı: “Bilsem ki CHP benim oyum ile iktidar olacak işte o zaman vermem, zira CHP’nin dünyasında ülke idare etme amacı yok” Kanaatimce kutuplaşmanın en önemli nedeni bu. Bu zihin kurgusunun bir yanı da kendisi gibi olmayanları kutuplaştırmakla suçlamaları.


‘BU GÖRÜNTÜNÜN DEVAMINI İSTİYORLAR’

-- Batı’nın anayasa değişikliği üzerinden Türkiye düşmanlığı yaparak ya da bu düşmanlığı körükleyerek ne yapmak istiyor?

Bu soruyu şu şekilde de sorabiliriz. Başını emperyalist Batı’nın çektiği, PKK’dan DHKP/C’ye, FETÖ ihanet/terör şebekesi gibi envai çeşit terör örgütleri, proje oluşumlar veya Türkiye gerçeğini idrakte zaafa düşmüş siyasi muhterislerin meydana getirdiği çok merkezli koalisyon, Türkiye’nin âli menfaatlerini gözettikleri için mi karşı kampanya yürütüyor? Eğer koalisyon müntesibi, ajan, etki ajanı, ya da müptela düzeyinde Erdoğan/AK Parti düşmanlığı yoksa işin içinde, bu soruya müspet anlamda cevap verebilmek mümkün değildir. Türlü oyunlarla Türkiye’yi kontrol etmeye alışmış olan Batı, o meşum oval ofis fotoğrafına yansıyan boynu bükük, mahzun, mahcup, mağlup, kabullenmişlik trajedisinin ila-nihaye devam edeceği rahatlığı ile işlerine bakmayı hayal ediyordu. Ne var ki; ağa-babalarına “one minute” diyen/diyebilen, dik duran, eğilmeyen, onurlu, kararlı duruşuyla; içeride cuntayı, vesayeti, faşizmi, bağımlıları, ajanları, etki ajanlarını, proje yapıları/terör örgütlerini tasfiye eden, diplomasinin jargonuna uymasa da çekinmeyen, itiraz eden, dayatmaları, zorbalıkları kabul etmeyen, bağımsız Türkiye hedefine inanmış lider; Recep Tayyip Erdoğan, Batı’nın bütün hesaplarını alt-üst etti, rahatını bozdu. Bu günkü Batı saldırganlığının ve içimizdeki küçük ortaklarına her yönüyle koltuk çıkmalarının gerçek nedeni, yukarıda da ifade edildiği üzere; Türkiye’nin güçlü, lider ülke hedefinin akamete uğratılması, yeniden pasif, zayıf, söz dinleyen, emre amade, kontrol edilebilen/sömürge kıvamına getirilmesidir. Vurgulamakta ziyadesiyle yarar olduğuna inandığım en mühim hususlardan birisi de; son dönemde Batı’nın Türkiye düşmanlığına varan politika ve pratiklerinin bu güne mahsus olduğu konusunda oluşan yanlış algı. Batı’nın Türkiye politikalarının mahiyeti ve uygulamaları inişli çıkışlı bir seyir izlese de neredeyse hiç değişmiyor. Türkiye değişiyor. Değişen Türkiye; en sıkıntılı zamanlarında bile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki AK Parti Hükümeti’nin ülke meselelerine kendi zaviyesi ve dik duruşuyla şekilleniyor. Türkiye’nin bu duruşu Batı’nın yutağında tamiri zor tahribat meydana getiriyor ve çıkan sesler sırtlanlara mahsus isterik kıkırdayış, sistem değişikliğine “Hayır” olarak yankılanıyor.

‘FİTNE ZAMANINDA KLAVUZ “DÜŞMAN OKU”DUR’

--MHP Genel Başkanı ve Ülkücülerin Lideri Devlet Bahçeli’nin anayasa değişikliği tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz?

MHP’nin ve Ülkücülerin ekseriyetinin bu meselede duruşlarını ve saflarını Türkiye meselelerine karşı sorumlulukları ve milletine, devletine karşı sadakatleri belirliyor. Ontolojik olarak ülkücüler bu ülkenin kayyumudur. Ülkücülerin Türk milletinin bekası için ettikleri yemin de bu gerçekliğe karşılık gelir. Ülkücülerin düşman taarruzları ve fitne zamanındaki kılavuzları ‘düşman oku’dur. Bu mesele AK Parti ya da Recep Tayyip Erdoğan meselesi değildir. Ülkücüler bunu biliyor


‘CHP ELİNİ TAŞIN ALTINA KOYMALI’

-- Son olarak ne söylemek istersiniz?

Bu sistem değişikliğinin diğer bütün faydaları, daha doğru ifade ile mevcut sistem açısından bir makas değişikliğinin zorunluluğu bir yana; CHP’nin legal siyaset zeminine, ülke gerçeklerine dönmesi, kemikleşmiş sosyal yapıların kutuplardan kopması, çözülmesi, uzlaşıya hazır/müsait hale gelmesi, toplumsal kaynaşma ve barışın sağlanması, ülkemizin daha iyi yönetilmesi ve demokrasimizin olgunlaşması için kendini ortaya koyabilmesinin yolu da bu sistem/makas değişikliğinden geçiyor. Türkiye için CHP’nin elini taşın altına koyması, umur/sorumluluk yüklenmesi şart. Bu ülkenin geleceğinin huzurlu, güvenli ve müreffeh olabilmesi için. Sistem değişikliği için bundan daha önemli gerekçe olabilir mi? Durumu bir sloganla ifade edelim: Türkiye, Cumhuriyet ve laik kalmalı, amma velâkin bu sistem mutlaka değişmeli. CHP ön yargılardan sıyrılıp, kendine dönük bir muhasebe yaptığında, göreceksiniz bu sistem değişikliğinin en ateşli destekçisi olacak, bunu gerçekleştirmek için 16 Nisan’da herkesten önce seçim sandıklarına koşacaktır. Yeni, güçlü, müreffeh ve bağımsız bir Türkiye için Türk milletinin bekası için, evet.

RÖPORTAJ: VEDAT YAVUZ