Garip bir zaman diliminde yaşıyoruz! Birileri, hazırladıkları yalanlarla süslü yastıklara başımızı koymamızı, renkli rüyalar görmemiz için de uyumamızı istiyorlar. Biz de renkli rüya görmek umuduyla sürekli uyuyoruz...
Garip bir zaman diliminde yaşıyoruz! Birileri, hazırladıkları yalanlarla süslü yastıklara başımızı koymamızı, renkli rüyalar görmemiz için de uyumamızı istiyorlar. Biz de renkli rüya görmek umuduyla sürekli uyuyoruz. Doğruları, yanlış; yanlışları da ısrarla ve inatla doğru göstermeye çalışanlar, olay ve durumları öylesine büyük bir ustalıkla ters yüz edip çarpıtıyorlar ki yaptıklarına şapka çıkarmamak ne mümkün. Hani ucu dönüp dolaşıp canımızı acıtıp geleceğimizi karartmazsa yapılan cambazlık ve şaklabanlıklara dalıp da uyumaya devam edeceğiz; ancak vicdanımızın sızısı ile canımızın acısı buna engel oluyor.
Dönüp bakıyorum da ardıma; ömrümün son çeyreğine ne de çok olmaz dediklerim olmuş, hayal dahi edemediklerim gerçekleşmiş. Dün gibi hatırlıyorum Rahmetli Süleyman Demirel, 'GAP'ı gaptırmam' , diyordu. Sahi ne oldu da buğdayı, arpayı, mısırı, samanı, eti dışarıdan ithal eder duruma düştük. Hani GAP ile birlikte Orta Doğu'nun tahıl ambarı olacaktık? Orta Doğunun tahıl ambarı olmadık ama şamar oğlanı olduk.
Çok değil 20 yıl önce birileri kalkıp 1921 Ankara, 1923 Lozan Antlaşmaları ile tescillenen Türk toprağı üzerindeki Süleyman Şah Türbesi ve Saygı Karakolunu bombalayacağımızı, Süleyman Şah'ın kemiklerinin PYD eskortluğunda kaçıracağımızı söylese 'sen ruh hastası mısın?', diye sorardık.
Amerikan askerlerinin Türk askerinin başına çuval geçirmesi, Arap Baharı, Büyük Ortadoğu Projesi… Bir gün önce kardeş ilan edilen Suriye Devlet Başkanı Beşar Esat'ın bir gün sonra düşman ilan edilmesi, günümüzde sayıları 4 milyonu aşan Suriyeli mülteciler… Dünyaya meydan okumalar ve yalnızlaştırılan Türkiye…
Ve bütün bu olanlara karşı 'ülkemiz saygınlık kazandı' söylemi…
Dışta böyle ya içte:
Ergenekon, Balyoz, ıslak imza, gizli tanık, Türk ordusuna kurulan tuzaklar… 'Kozmik odaya' uzanan el… O elin sahibi Cemaatçi Fetullah Gülen ve ona her türlü imkanı, desteği, teşviki sağlayan devrin hükümeti… Görkemli Türkçe olimpiyatları… Dinler arası diyalog arayışları…Yaz boz tahtası eğitim, heba edilen gençler ve geleceğimiz….
'Babalar gibi satarız' sözünün kahramanı pazarlamacı Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın: 'Satacağız satacağız. Her şeyi satacağız. Kar edeni de satacağız, zarar edeni de satacağız. Devleti ekonomik faaliyetlerden kurtarıncaya kadar satacağız. Pamuk eller cebe. Yerli yabancı herkes gelsin.' Ve o günden bugüne satılan fabrikalar, işletmeler, madenler, limanlar, devlete ait gayr-i menkuller…
17/ 25 Aralık yolsuzluk operasyonları ve Rıza Zarraplı günler... Ne diyordu milli damat, 'Türkiye'nin cari açığın %15 ini tek başıma ben kapattım.' Sadece cari açık mıydı kapatılan? Ya kapatılan bakanlar… İç İşleri Bakanının evinden çıkan 7 adet çelik para kasası bir başka bakanın 2015 parası ile 700 bin liralık hediye(!) kol saati… Ayakkabı kutularına istif edilmiş paralar…
PKK terör örgütü ile yapılan pazarlıklar… Dolmabahçe mutabakatı ve akil adamlar… Habur kapısında sanal mahkeme… Şivan Perwer ile İbrahim Tatlıses'in 'Megri Megri Daye Megri' düetiyle hız kazanan'Açılım Günleri…' ve 'Hendek Savaşları…'
Soma'da 301 madenci vatandaşımızın göçük altında can vermesi, yakınını kaybeden bir vatandaşın devlet görevlisi tarafından tekmelenmesi…
HES'lere teslim dereler… Hava, su, toprak kirliliğini tetikleyen yanlış yere kurulu termik santraller…
Saraylar, yazlıklar, kışlıklar; gemiler, gemicikler… Soygunlar, talanlar, vurgunlar… Adam kayırmalar, adamına göre makamlar, makam arabaları… İsraf, gösteriş, şaşaa…
Tükürdüğünü yalayan namertler… Dava satmalar, madik atmalar… Kuyruklu yalanlar, iftira, kumpas… Yağcılar, yağdanlıklar, yandan yamalar, yalamalar…
Fitnenin fitilini ateşlemeler… Ayrıştırmalar, ötekileştirmeler; kullanılan sokak dili…
'Devletin malı deniz, onu da biz yeriz.', demeler…
Devletin kılcal damarlarına kadar giren FETÖ canisinin 15 Temmuz kalkışması…
Ve hoş geldin 'Partili Cumhurbaşkanlığı Hükmetme pardon Hükümet Sistemi…
Yükü Katar'a pardon katıra yüklemeler…
Deprem ve korona başta olmak üzere ülke üzerinden eksilmeyen felaketler:
Ve gelinen nokta: 'askıda ekmek…'