ÖNEMLİ İKİ SAĞLIK SORUNU

Sağlık Bakanımızın iyi niyetini, devlet tecrübesini, sorunları birlikte çözeceğiz dediğini bildiğim için halkın sesini duyurmak adına yazıyorum. Sağlıktaki önemli iki sorunda hâlâ çağdaş standartlarımızı yakalamayışımızdır.

Birincisi eğitim sorunu. Üniversite hastaneleri dahil sağlık kurumlarında hekiminden hemşiresine ve diğer yardımcı personeline kadar herkesin iletişim ve edebî bir tolesans dili kullanma eğitimi alması gerekir. Söz gelimi çok önemsiz gibi görünen şu ifade bile hastalık nedeniyle psikolojisi zaten bozulmuş hastayı veya yakınını tepki göstermeye itebilir:

Doktor toplantıda, gecikecek, bekleyeceksiniz! Bunu söyleyen memur gelecek zaman kipinin emir ve zorlama içerdiğini biliyor mu? Onun yerine, “Doktor acilen bir toplantıya katıldı, biraz bekletebilir miyim sizi?” dese kabadayı bile “Ne yapalım, bekleyelim bakalım.” demek zorunda kalmaz mı?

Hasta veya yakını geliyor hekimin ya da hastane yöneticisinin odasına. Görüşmek istediğini söylüyor. Kapıdaki görevli sorgu hakimi edasıyla soruyor: Konu neydi? Gerçi bütün kamu kurumlarında bu soru çok yaygın. Ancak hastalık nedeniyle canı yandığı için gergin olan hasta veya yakını bu tür sorgulamalara pek tahammül edemiyor. Tartışmalar başlıyor, sorulan konu çok farklı yönlere doğru yol alıyor. Sonunda istemediğimiz saygısızlık hatta saldırı olayları başlayabiliyor. Hastane müdürü veya başhekimin odasına girmek isteyen bir sekreteri aşarak içeri dalan bir vatandaşın bu makamların önünü kesmeyin, bu makamlar bizim için diye tepki gösterdiğine çok şahit oldum. Ayrıca halka hizmet etme mesajı vermek isteyen yöneticinin eğitimli sekreteri, bu soru yerine, “Özel veya gizli değilse ya da bir sakıncası yoksa konuyu kendilerine iletmek üzere öğrenebilir miyim?”

Hastane duvarlarına hekime saldırının cezasını yazmak yerine, eğitimli bir toplum olmak için adım atmakta gecikiyoruz. 40 senede 30.000 üstünde öğrenci yetiştirmiş bir eğitimci olarak çağrı yapmak istiyorum, tıp veya bürokrasi eğitimi yetmez, iletişim eğitimi gerek, hatta daha önemlidir. Empati yaparak usta sözcük seçimleriyle halka hitap dilini bilen bir hekime tıp hatasıyla kaybedilen hastanın yakını bile saldırı düşünmez. Saldırı tahrik diline tepkinin sonucudur. Yıllardır acillerde gözlem yapıyorum, edindiğim izlenim bu.

İkinci sorun da güvensizlik içerikli bürokrası ile bütünleşerek vatandaşa hizmete engel yanlış yönetim. Hekim, özel muayenehanesine gelmiş hastasına diyor ki “Senin hastalığını teşhis ettim ve tedavi yolunu gösterdim ama ben seni üniversitede ameliyat edemem, ancak özel bir hastanede olur bu iş. Yoksa suç işlemiş olurum.” Bu konuşmanın özü, başarılı hekimin kazancını artırmak için özele kayması değil mi? Haksız mı? Hayır, değil. Zor iş hekimlik, ne tür kazanç istiyorlarsa hakları. Hastaneleri de muayenehaneleri de üniversiteleleri de şehir hastanelerini de bütün düşünelim. Dışarıda muhalif kalmayacak bir sistem kursun bilim heyetleri, izin verelim. Hakka hukuk bulalım da güçsüzlere güç verelim. Şimdiki Sağlık Bakanımızın bu hukukun başarılı bir hakemi olacağına da inancım tam.

Vücudun bir bütün olması gibi farklı hastalık hekimlerinin iyi bir koordinasyonla bütünleşmelerini de sağlamalı. Örneğin bir hasta genel cerrahide yatarken grip olmuşsa, enfeksiyon ve kbb birimlerinin hızla iletişime geçmesi gerekir. Yazışmalar nedeniyle 24 saat geçince verilecek ilaç işe yaramıyor ki! Bu örnekteki gibi birçok konsultasyon iletişim hata ve yavaşlığı yüzünden hasta maduriyetlerini duydum. Pratik ve hızlı hizmet bürokrasisi oluşturma kurullarını hizmete sokmak mümkün değil mi?

Bakanlık bir yönetmelik çıkarmış geçmişte. Eczaneyle aynı parselde poliklinik açılamıyor. Hemen karşısında olursa parsel farkı olduğu için açılabiliyor. Oysa karşıdaki eczane, aynı parseldekinden daha az yürümeyi gerektiriyor. Böyle bir mantık olur mu bu çağda? Halk, mantığa saygıyla hizmet bekliyor.