Nörolojik Yakınlık

Abone Ol

NEVZAT Tarhan Hocadan duydum ilk defa ‘Nörolojik Yakınlık’ kavramını. Başkaca bu tanımla yaklaşan birine de rastlamadım. Hoca Bediüzzaman Hazretlerini anlattığı ‘Çağın Vicdanı’ kitabında “Nörolojik yakınlığı olan insanlar arasında fiziksel temas olmasa bile, hatta kilometrelerce uzakta olsalar bile bedenleri bir arada olan insanlardan daha yakındırlar. İnsanlar arasındaki mesafede fiziksel yakınlık değil, nörolojik yakınlık önemlidir” diyor.

Görece bir durum elbette. Hissedişe bağlı. Kişiden kişiye farklılık arz eder. Zamana göre de değişkenlik gösterebilir. Bir dönem yakınınızdan daha yakın olan biri gün gelir ırağın ırağı olabilir.

Yakınınızda olan duygusal olarak uzağınızda olabildiği gibi çok uzun mesafeler giderek ancak fiziksel olarak erişebileceğiniz biri de içinizin içinde bulunabilir.

İRFAN kültürümüzde ‘Yemen’ üzerinden örnek verilir.

Buradaki sırrın Yemen illerinde olan Veysel Karani Hazretlerine yapılan atıf olduğunu düşünürüm her zaman. Onun ilahisi ile bebekliğimizden itibaren mayalandığımız malum. Fiziki olarak uzağında bulunan Fahr-i Kâinat Efendimizle olan kalbî bağı anlatır. Dizi dibinde değildi Şanlı Nebi’mizin ama hangimiz yakîni olmadığını iddia edebilir.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan Hocanın ifade ediş biçimiyle demek ki, bir nörolojik yakınlıkları vardı. Sufi meşreplerde ‘Üveysi’ kavramı vardır ki, bu, mürşidini fizik olarak görmeden feyz almayı anlatır.

ABDÜLKADİR Geylani Hazretlerine atfedilen şu sözü yine çoğumuz biliriz.

“Nice Yemen’dekiler dizimin dibindedir/ Nice dizimin dibindekiler de Yemen’dedir.”

Burada da Geylanî Hazretleri ‘Yakınlık’ ve ‘Uzaklık’ kavramlarının izafi oluşu üzerinden “Nörolojik Yakınlığı” tarif etmiş.

Anlaşılıyor ki, gönülde yer bulmak yakınlığın en yakın mertebesi. Eğer bu temin edilememişse her gün her dakika dizinin dibinde olman, gözünün önünde bulunman çok bir şey ifade etmiyor.

ANLAMAK yakınlıktır. Anlamadığınız kişiye yakın değilsiniz. Anlamadığınız konuya da…  İşin ucu gelip anlamaya dayanıyor ama anlamak her zaman yakın olmayı mutlaka getiremeyebilir. Bağlılık hatta duygusal bağlılık ve aidiyet de gerektirir. Yakınlık esasen anlamaya duygusal yatırım eklendiğinde meydana gelir. Burası atlanmamalı.

Tasavvuf büyüklerinden İsmail Fakirullah Hazretleri de bu konuya teşhis koyuyor. Hazret “Anlarsa uzağım yakınımdır. Anlamazsa yakınım uzağımdır” diyor.

ANLAM ve sadakat ilişkisi hayatın temel prensibi olmalı.

Yüce kitabımız ile anlam ilişkisi kurup bunu sadakatle sürdürmediğimiz müddetçe her gün masamızda, çantamızda veya cebimizde olması yakınlık sebebimiz olmuyor. İçinde kıvrandığımız manevi hastalıklarımız zaten bunun en açık bir göstergesi değil mi? O zaman bir defa daha düşünelim.

DUYGUSAL yakınlık anlam bağlarıyla yakından ilişkili…

Önce kendimizle ardın en yakınlarımızla sonra da çevremizle derin ve anlamlı bir bağ kurmayı öğrenmeliyiz. Bunu başarabildiğimizde paylaşımlarımız artacak ve daha verimli hâle gelecek. Karşılıklı anlayış ve müsamaha kök salacak. Güvenli alan oluşacağından hayata anlam katan eylemlerimizde artma görülecek. Paylaşımlar arttıkça anlamımız da buna paralel olarak gelişip büyüyecek. Ortak tefekkürlere ulaşacak. Güçlenen iletişimimiz başka alanlara da yansıyacak. Sorun çözme yöntemlerimiz daha pratikleşecek. Zorbalıklar, kabalıklar yaşamımızdan çıkıp gidecek.

NÖROLOJİK yakınlık insan ilişkilerinin huzur ve güven üzere yaşanması bakımından kritik bir öge olabilir. Güçlü ve anlamlı ilişkiler yaşadığımız her şeye yeni bir ruf üfler. Enerji katar. Yaşamı rekabetten çıkarıp yardımlaşmaya, destek olmaya taşır. Birbirinin yeteneklerinin açığa çıkmasına ve verimli sonuçlarla yüz güldürmesine neden olur ki, şükür sebebidir.

DUYGUSAL ihtiyaçlarımızı yok saymamalıyız. En az barınma, yemek, hava, su kadar önemlidir. Biri fiziki yaşamı diğeri ise kalbî hayatı temsil eder ve ikisini birbirinden ayırmamak gerekir. Fiziki ihtiyaçlarımız gibi nörolojik yakınlık açısından ihtiyaçlarımızı da göz önünde bulundurmalıyız.

Muhabbetli bakışlar, şefkatli dokunuşlar, kalkındırıcı sevgi dolu sözcükler, iç huzuru bahşeden jestler görmezden gelinmemeli.

Kabullenme önemlidir. Kişilikleri değiştirmeye çalışmadan kabulle yapılan ortak aktiviteler duygusal yakınlığın omurgalarındandır. Kabul edenin kabul edileceği unutulmamalıdır.  

Takdir cümleleri, onaylama davranışları yakınlık için çok önemlidir. Değerli olunduğu hissi çok tamamlayıcıdır. Bağlı olmak mühimdir. Bunu bağımlılık içermeyen bir bağımsızlık ferdiyeti içinde özgür alanlar bırakarak yapmak güçlendirir. Aynileşmek her zaman iyi değildir beklenen sonucu vermez. Silikleştirir. Gölgede bırakır. Zamanla rahatsızlık oluşturacağından burayı kaçırmamak gerekir.

Duygusal bağ meselesinde öncelik vermenin, önce sen demenin kökleştirici etkisi unutulmamalıdır.

 SADECE çağımızda değil bu ilkeler insanlık tarihi boyunca hep mühim olmuştur. Değişen ve gelişen bilgi seviyemize göre güncellemeler yapmak elbette gerekebilir ve bundan kaçınmamalıdır. Her şeyin maddi olarak değer bulduğu günümüz dünyasında nörolojik yakınlığa sanki daha çok ihtiyacımız var.

Duygusal bağların güçlü kılınabilmesi için kibir dağını dağıtıp tevazu libasını giymek elbette unutulmamalıdır.

Ya Selam!