Narsizme dayalı “Siber Şehirler” oluşuyor

Abone Ol

Bu yazımızda yapay zekanın insan benliğine hitap eden noktalarını ele alacağız. Çünkü kullandığımız tüm teknolojilerde benlikler üzerinden yeni bir yaşam modeli doğuyor. Bu yaşam modelleri ileri düzey topluluk ve akabinde siber şehir kültürü oluşturacak konseptleri bilincimize sunuyor. Öyle ki; yapay zekalar (AI’lar) benliğe sürekli iltifatlar yağdırıyor. Bu onore edici teveccüh, onu kendine bağımlı hale getiriyor. Sistem, esasen narsizmi önce dışavuruyor, sonra genel paylaşıma sunuyor. İçsel beğeniyi otonom bir geri dönüşle güçlendiriyor. Kişi, güçlenen beğeni imgesini, kendi benliği içerisinde yeniden sahipleniyor. Nihayetinde; öz beğeni ve sentetik beğeni kümülatife olup dışavurumcu bir narsizm toplumu inşaa ediyor.

Siyaset ve Sosyoloji bilimi aciz kalıyor

Kadim sosyoloji bilmi, AI’lerin kol gezdiği bu alanı analiz edebilmiş değil. Henüz, kendi marifetini ispat etme yolunda ilerliyor. Sistemi kendine rakip görmekle birlikte, taklit de edebiliyor. Belki; onun gibi olduğu iddiasında bulunmakla da celladına aşık bir hava estiriyor. Zira; benzer teknikleri kullanmak zorunda kalıyor. Gerek siyaset, gerekse sosyoloji bilimi, sisteme “eşcins” bir profil sergiliyor. Maalesef; bozulmalara engel olamıyor, daha ileri alternatif ve çözüm üretemiyorlar.

Narsizmi besleyen filtreleme tekniği

Yapay zeka, filitre tekniği ile insanı kendi yalnızlığına çekiyor. Bu sadece görsel olarak değil, işitsel ve diğer bilgi-duyu ve bilgi-duygusal geri dönüşlerde de benliği okşuyor, ödünlüyor. Bireyin içsel yalnızlığını erteliyor.

Kişi, sistemin üzerine bıraktığı etkiyle, güçlendirilmiş narsizmin öznesi olma yolunda ilerliyor. Toplumu oluşturan bu kimliklerin yıllardır bastırılan benlikleri (egoları), artık başkaldırıyor. Bu başkaldırı, özellikle sosyal mecralarda açığa çıkıyor.

Toplum, âdeta birey birey çözülüyor. Onbinlerce yılda oluşabilen toplum, bireyleşmeye geri dönülüyor. Zira; toplumsal değerler, bireyler üzerinden her an hırpalanıyor. Teknolojik kurgu insana birlik olmayı değil, ayrışmayı telkin ediyor. Sistemin finans motivasyonu da bu istikamette ilerliyor.

Hazza dayalı olarak sürekli ertelenen yalnızlık hali, sosyal etkileşimi de duyarsız kılıyor. Bireyler arasına duvarlar örülüyor. Bu iç doyum, kişinin kendi içine olan yolculuğunu körüklüyor. Onu başka merkezlere bağlıyor. Coğrafi konumlardan bağımsız, “ezoterik kültürleşmenin” temelleri atılıyor.

Kültürler arası etkileşim, bilgi bağı ve bilgi iletişim (biletişim) ile “siber şehirler” oluşuyor.