KUR’AN-I KERİM’İN kavramlarını mümkün olduğunca gayret göstererek hayatımıza taşımaya çalıştık. Bunlardan bir tanesi de “Mutrafin” olmalıdır.
Yaşadığımız çağın mecburi bir gereği olarak nice teknolojik ve başka alanlardaki kavramları ezbere biliyor ve hayatımıza katıyorken bunu yüce kitabımızın can alıcı kavramları için yapamamak yüz kızartıcıdır. İlkeleri koruyamama endişesi dile getirilmişti dün bu köşede. Aynı mesele mutrafin olmaktan kaygılanmak içinde aynıyla geçerlidir.
Bilmezsek korunamayız çünkü.
…
AHLÂK-I HASENE erleri “Mutrafin” olmaktan azami derecede kaçınırlar.
Uzak dururlar.
Bunun çeldirici yanlarını iyi bildiklerinden verilen nimetlerle şımarmayı değil şükretmeyi tercih ederler.
Çünkü bunun bir sonraki adımının azgınlık olduğunun tüm hücreleriyle idrakindedirler.
Peki, bu şuur yüksekliği nereden geliyor?
Elbette yüce kitabımız Kur’an-ı Kerimi anlamak için saygı ve duyarlılık üzere okumalarından kaynaklanıyor.
…
GÜZEL ahlak yolcuları kitaba tüm latifeleriyle muhatap oluyorlar ve ne söylediyse öteye beriye çekiştirmeden harfi harfine uyuyorlar.
Ve böylece “Mutrafin” olmaktan kurtuluyorlar.
“Mutrafin” ihsan edilen geniş nimetlerden, bolluktan ve refahtan şımarıp şükrü elden bırakarak her şeyi kendisiyle ilişkilendirip azmak demektir.
Öyle böyle bir azma değil bu üstelik…
Katı bir azgınlık.
Öyle ki, bu hastalığın pençesine yakalananlar zenginliklerinden dolayı toplumun ileri gelen ve sözü dinlenen kişileri hâline geldiklerinden konfor alanlarının bozulmaması için kendilerine yönelen her şeye sınırsız ve ölçüsüz tepkiler verebiliyorlar. Özellikle şirk toplumlarının ürettiği dengesiz sermaye dağılımı ve hakça olmayan paylaşımın bir sonucu olarak kendi altlarındakileri ezdikçe eziyor, sömürdükçe sömürüyorlar.
Ve böylece duygusuzlukta semiriyorlar.
…
DÜNYA lezzetleri tek amaçları hâline geliyor bu sebeple.
Varlık konusunda engellenemez bir arttırma, çoğaltma şehvete sahip oluyorlar.
İşi o kadar ileri götürüyorlar ki, ahiret buluşmasını yalan sayıyorlar.
İçinde bulundukları imkânların son bulmasına razı olamıyorlar.
Kötülükte zirveye ulaşan bu anlayıştaki kişiler ve karakterler nankörlük konusunda da birinciliği kimseye kaptırmıyorlar.
…
EY HAKİKAT yolunun verilen nimetlere şükredip azgınlaşmayan sahih yolcusu!
Yaygıya otursan bile yayılma.
Emanet bilincinden şaşma.
Kesret illetine yakalanma.
Azgınlıkta ısrar edenlerden değil tövbe ile geri dönenlerden ol.
Rabbinin sana verdiği ihsanları, refahı, huzuru ve mutluluğu yok sayıp kasıtla yanlışta ısrar etme.
Allah’ın emirlerine aldırış etmeyip haddi aşan gafillerden olma ve böylelerinden de uzak dur.
Varlığın sınav olduğunu unutup imkânlarını sefih işler için kullanma.
Bu yolun yol olmadığını vakit kaybetmeden anla ki, acın ve azabın katlanmasın.
Bilesin ki, bu kötü yolun yolcuları insanlık tarihi boyunca peygamberlerin yoluna çıkıp onlara karşı direnmişlerdir.
Vahyi düşman bellemişlerdir.
Lezzetlerle beslenip obezleşmiş ardından ise akıl ve kalplerini körleştirmişlerdir.
İnkârın öncüleri, kötülüğün sembolü olmuşlardır.
Eğer sende şu mübarek günlerde erdemlilerin yolunda mesafe almak istiyorsan buna kötü bir örnek olan Nemrut ve Karun’u iyi bellemelisin. Onların psikolojilerini tahlil etmelisin.
Yüce kitabımızda dört yerde kendilerine atıfta bulunulan “Mutrafin”lerden olmamak için dikkatli ve uyanık olmalısın.
Kalbinin çerağını uyandırmalı ve aklını işlettirmelisin.
Ancak bu şekilde katı azgınlıktan kendini koruyabilirsin.
Ya Selam.