Malum olduğu üzere Suriye'de Nusayri, mezhepçi, ultra faşist, kızıl diktatör ve canavar Esed rejimi düştü, Suriye özgürleşti. 1963 yılında darbe ile iş başına gelen aşırı Arap Milliyetçisi, ırkçı Baasçı rejim 61 yıl sonra; 1971 yılında Baasçı rejim içinde yine bir darbe ile işbaşına gelen 53 yıllık katil, hırsız, diktatör, terörist İsrail işbirlikçisi, Sovyet/Rus uşağı Soykırımcı Esed hanedanı iktidarı da, tabandan gelen halk hareketi ve meşru Suriye muhalefeti tarafindan 27 Kasım 2024’te başlatın ve 8 Aralık 2024’te başarıya ulaşan özgürlük şafağı harekatı ile devrildi. Suriye’ye bahar geldi.
13 yıldır sürdürülen Suriye muhalif hareketi, 12 günde kanlı rejimi devirdi.
Eli kanlı Esed kahpece Rusya'ya kaçtı.
Baas rejimi ve Esed hanedanı Suriye'de ne yaptı? 2 milyon 600 bin insanın ölümüne neden oldu. Ülkede taş üstünde taş, neredeyse omuz üstünde baş bırakmadı. Kimyasal silah kullandı. Yasaklı varil bombası kullandı. 100 binlerce insanı hapse attı, 10 binlerce insanı kancıkça işkence ile katletti ve toplu mezarlara gömdü. Kaçarken Ülkenin ve yetiminin hakkı olan 135 milyar doları yanında götürdü. Kendisi kaçtıktan sonra, Ülkesinde tüm askeri tesislerin koordinatlarını vurması için İsrail'e verdi (Ülkesini İsrail'e satmış. Bunu kaçarken yapmış-Kaynak Rus İnter Tass Ajansı). 13 yıllık meşru muhalif kalkışma döneminde Ülkede 12 milyon insanın yer değiştirmesine, 6 milyon insanın da ülke dışına göç etmesine neden oldu, kanlı Esed! Peki Esed kimin dostu idi?
İslam dünyasında bölücü ve parçalayıcı Şia meshepçisi İran’ın, Rusya’nın, gizli anlaşma yaptığı işbirlikçisi İsrail’in (Bizzat İsrail’in kendi kaynaklarında, Esed rejiminin 50 yıldır İsrail'e saldırmadığı, zımni işbirliği yapıldığı, durumun İsrail lehine olduğu, azılı Sünni Müslüman düşmanı olduğu açıkça belirtilmektedir.), açıkça işbirliği yaptığı PKK/YPG’nin, dolaylı ve zımni olarak ABD’nin dostu idi.
Baas rejimi ve Esed hanedanı iktidarı boyunca, PKK’nın ortaya çıkması ve sonraki süreçte, ilişkilerde iniş ve çıkışlar olmakla birlikte, Türkiye'nin ise hep azılı düşmanı oldu. PKK’yı Türkiye'ye karşı daima destekledi, topraklarında korudu.
Peki Suriye'de 13 yıllık, kanlı diktatörlüğe başkaldırı döneminde ve son gerçekleştirilen 12 günlük özgürlük şafağı harekatıyla katliamcı kızıl dikta rejiminin devrilmesi sürecinde üst akıl, itici ve belirleyici güç, sahada/masada/perde arkasında süreci organize eden hangi Ülkeydi? Bu konuda siyasi, askeri, ekonomik, demografik ve sosyolojik bedel ödeyen, sahada bir fiil PKK ve DEAŞ terör örgütleri ile savaşan bitiren ve belini kıran Türkiye'dir. Doğu Akdeniz'de bütün dünyaya meydan okuyan Türkiye'dir, “sahaya indiğimizde gerçek gücün kimde olduğunu tüm dünyaya göstereceğiz” diyen Türkiye'dir.
Suriye Türkiye'nin jeopolitik, jeostratejik, sosyo-kültürel, sosyo-ekonomik, dini ve tarihi coğrafyasıdır. Adeta mütemmim cüzüdür.
Amerika'nın seçilmiş başkanı Trump ta bu gerçeğe işaret ederek “Amerikan askerlerinin Suriye’de ölmesini istemiyoruz, Suriye'nin geleceğine Türkiye karar verecektir…” şeklinde beyanat verdi.
Nihayetinde ve günün sonunda Suriye'de kazanan; 5 bin yıllık Türk Devlet aklı oldu, açık ara tüm bölgesel ve küresel aktörlere keskin bir şekilde galebe çalan Türkiye Cumhuriyeti Devleti oldu. Burada kısa, orta ve uzun vadede siyasi, askeri, ekonomik, diplomatik, kültürel, sosyolojik, demografik, ticari vb. alanlarda Türk Devleti ve Milleti ile Suriye Devleti ve Milleti olacaktır. Bölgeden siyonist, emperyalist ve kapitalist çetelerin kovulması, tüm terör örgütlerinin kökünün kazınması öncelikle barış, güvenlik ve istikrarı sağlayacak; demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğünü yükseltecek; adalet, özgürlük ve eşitlik ilkelerini gerçekleştirecek; medeni, zengin ve müreffeh toplum ve toplumların oluşmasına zemin hazırlayacaktır. Aynı zamanda 13 yıllık süreçte Suriye’de bozulan demografik yapı düzelecek, çeşitli ülkelere göç eden nüfus da, vatanlarına geri döneceklerdir.
Yani Suriye'de kanlı rejimin devrilmesi sonucunda kesin zafer kazanan Türkiye olmuştur. Tüm dünya gördü ve anladı ki; kaybeden İran, Rusya, İsrail, ABD ve Avrupa olmuştur. Bu yadsınamaz bir realitedir.
Şimdi gelelim kuru fasulyenin faydalarına:
Mutlu olması yasaklanmış lanetli kavim ve üyeleri, Suriye'de son yaşanan olaylardan, kanlı ve kızıl dikta rejimin devrilmesinden yine mutlu olamıyor. Türkiye'nin kazancını takdir ve tebrik edemiyor, ortadaki başarıyı kutlayamıyor. Ölü taklidi yapıyor, zoruna gidiyor, borusuna gidiyor, ıkınıyor ve ıkınıyor ama ortaya rasyonel bir izahat çıkaramıyor. Yani anlayacağınız zavallı, acınası ve pespaye bir durumdalar.
Bunu ben söylemiyorum, bizzat kendileri kendilerine söylüyor (Y. Ö.).
Bir televizyon kanalında M.Y. ve çeşitli mecralarda yayın yapan F.A, diyor ki “Halep kalesine çekilen Türk Bayrağı hangi uluslararası hukuka göre çekiliyor?” diyerek zehrini oracıkta hemen akıtıveriyorlar! Suriye'de yüz yıldır, 10 yıllardır ve son 13 yıldır sömürgecilerin, küresel emperyalistlerin, İran’ın, Rusya'nın, Amerika'nın, İsrail’in bayrakları, terör örgütlerinin paçavraları hangi uluslararası hukuka göre dalgalanıyorsa, Türk Bayrağı da o hukuka göre, tarihi ve jeopolitik zeminde dünyada en haklı ve en meşru gerekçelerle ve sorgulanamaz bir şekilde dalgalanmaktadır.
Yine başka bir televizyon kanalında, bir Devlet yetkilisinin açıklamalarına binaen, F. P. di yor ki aşağılıkça dalga geçerek, “Türk beklenenmiş, Türk çağrılanmış, hadi git bakalım gidebiliyor musun, nasıl gideceksin, gidemezsin…”. Öncelikle Türkiye zaten orada. 24 Ağustos 2016 tarihinden itibaren orada var ve bulunuyor. Çağrıldı ve gitti. Bugün Türkiye dünyada 16 ülkede askeri olarak var, çağrıldı ve gitti. Sadece askeri olarak ta değil, dünyanın çok çeşitli yerlerinde eğitim, kültürel, ekonomik, insani yardım amaçlı çağrılmaktadır ve gitmektedir. Türkiye Karabağ’a, Somali’ye, Sudan’a, Libya’ya, Irak’a, Katar’a nasıl çağrıldı ve gittiyse; Suriye’ye de aynı şekilde çağrılmıştır ve gitmiştir.
Başka bir televizyon kanalında da E.K. konuşuyor. Ekranda altyazı olarak ta “Suriye özgürleşti mi yoksa işgal mi edildi?” “Terör örgütünün elindeki Emevi Camiinde namaz kabul edilemez” şeklinde lanse ediliyor. Tam bir akıl tutulması, akıl alır gibi değil! Bunu söyleyen ve yazanlar ya satılmışlar, ya vatan hainleri ya da süper ötesi ahmaklar!
Çünkü orada Türkiye var. Sen Türkiye'ye mi işgalci diyorsun? Devrimi gerçekleştiren ve kanlı rejimi deviren Türkiye'nin desteklediği ve egittiği yerel müttefiği SMO ile meşru Suriye muhalefeti. Yani bunların üst aklı ve devlet aklı Türkiye. Lafın kısası çıngıraklı çıyanlar Türkiye'ye doğrudan ya da dolaylı işgalci diyor. Bu bir! İkincisi de Emevi Camiinde Müslümanların ve MİT Müsteşarının din, vicdan, inanç ve ibadet hürriyeti gereği ve laiklik gereği, medenice ibadet etmeleri, şükür namazı kılmaları, oradan kurt başının tüm dünyaya gösterilmesi ve meydan okunması, İslam ve Türkiye düşmanlarının zoruna gitmiş belli ki! Aşırı rahatsız olmuşlar. Deliriyorlar, kuduruyorlar, kuduz köpek gibi Türkiye'ye, İslam Dinine ve ibadet eden Müslümanlara saldırıyorlar! Ancak, Emevi Camiinde namaz kılınmasından rahatsız olanlar, tarih boyunca, yakın tarihimizde Devlet adamlarımızın siyonist ve mason olmalarından, Genelkurmay Başkanlarımızın İsrail’de, Kudüs'te ağlama duvarında dua etmelerinden, siyonist ve masonlar için ağlamalarından zerre kadar rahatsız olmadılar. Çünkü bunların düşmanlıkları İslam dinine ve Müslümanlara! Hristiyanların Kilisede, Yahudilerin Havrada ibadet etmelerinden, siyonist barbarların Filistin Devletinde Müslüman kanı içmelerinden, Yahudi fundamentalistlerin Müslüman toprağı Kudüs'te ve ağlama duvarında vahşice ve azmışcasına ayin yapmalarından asla rahatsız olmazlar. Olmadılar. Mutsuz kavim, Hristiyan ve Yahudilerin, Müslüman olmayanların, Türk olmayanların karşısında hep süt dökmüş kedi oldu, dut yemiş bülbüle döndü, el pençe divan durdu…
Mutsuz kavimden bir tanesinin ağzından dökülen inciler de şöyle: Diyor ki “Türkiye, son 13 yılda Suriye’de 293 şehit verdi. Suriye'de Türkiye kaybetti, ABD ve İsrail kazandı”. Türkiye, Devletin bütünlüğü ve Milletin güvenliği amacıyla Suriye'de terörle mücadele çerçevesinde bulundu ve bu uğurda şehitler verdi. Bu sayede Suriye'nin 4’e bölünmesi ve ikinci İsrail PKK devleti kurulması önlendi. Fakat, Suriye'de verdiğimiz şehitleri görenler, Türkiye'de putperest ve hayvanperestlerin desteklediği sokak köpeklerinin saldırısı sonucunda her yıl 53 masum insanın, 13 yılda 689 masum insanın hayatını kaybettiğini alçakça görmezden geliyor, pespaye bir şekilde ölü taklidi yapıyor.
Kısaca mutsuz kavim; Türkiye Suriye'ye giremez dedi Türkiye girdi, Türkiye Suriye'de Amerika'nın desteklediği YPG ile mücadele edemez dedi Türkiye onların belini kırdı, Türkiye DEAŞ’a yardım ediyor dedi Türkiye DEAŞ’ın kökünü kazıdı, Türkiye Suriye'de küresel ve bölgesel emperyalistleri kovamaz, yan bile bakamaz dedi Türkiye kovdu ve şimdi tası tarağı/pılını pırtısını toplayıp kaçıyorlar/kaçtılar, Türkiye Suriyeli göçmenleri Ülkelerine gönderemez dedi şimdi kafileler halinde gidiyorlar, düşük bir şekilde dalga geçip Türkiye Emevi Camiinde namaz kılamaz dedi, günün sonunda Türkiye Emevi Camiinde namaz kıldı, Suriye'de Esed kazandı ve varlığını tahkim etti dedi ama Esed kaçtı.
Esed aşkı gözünü kör etti,
Esed Vatanını İsrail'e sattı,
Tükürdüğünü tek tek yaladı,
Gökten tükürük yağdı,
Ama o Yarabbi şükür dedi!
Çok açık ve net görülüyor ki mutsuz kavim ve üyeleri, aklı selim olarak sağduyulu hareket etmiyor, rasyonel sorgulama yapmıyor, siyaset üstü ve Milli müştereklerde buluşamıyor; iç siyasi ve ideolojik mülahazalarla kin, nefret ve intikam hırsıyla hareket ederek Haçlıların artıklarını kendilerine sermaye yapıp, Haçlıların ekmeğine yağ sürüyorlar, düşmanın değirmenine su taşıyorlar!
Bilmekteyiz ki çakalların devrandaki ve meydandaki ömrü, aslanın meydana inmesine kadardır.
Yine bilinmektedir ki İslam Dinine, Müslümanlara, Türk Devletine, Türk Milletine, Türk Vatanına, 5 bin yıllık Türk Milletinin Ali menfaatleri ile ilahi cihanşümul ülküsüne duyulan kin, nefret, intikam hırsı ve şeytani düşmanlık; sahiplerini kin ve düşmanlık deryasında boğacaktır.
Saygı ve selamlarımla…