Türkiye Musul yakınındaki Başika ilçesi kamplarını
korumak ve burayı muhafaza eden güçleri eğitmek için hafta sonunda
150 asker ve 20 tank gönderdi. Bugün itibarıyla burada 358
askeri personel ve ihtiyaç kadar askeri teçhizat
bulunmaktadır.
Bu durum bir çok kesimden eleştiri oklarını Türkiye’ye doğru yöneltmesini sağladı. Özellikle merkezi Bağdad yönetimi ve taze Başbakanı İbadi, Türkiye lehine çok sert demeçler verdi. Öyle ki bu fiili durumu Irak’ın iç işlerine karışmak ve topraklarının işgali olarak değerlendirdi. Hatta hemen Türkiye’nin güçlerini geri çekmesi için 48 saat süre tanıdı. Buna karşın Kuzey Irak bölgesel yönetimi gelişmelerden memnun olup Türkiye’yi destekleyici açıklamalarda bulundular.
Özellikle Musul’u savunmadan kaçan Irak merkezi yönetimin bu açıklaması tahlil edilmesi gereken bir konudur. Zira Bağdad merkezi yönetimi şu ana kadar DEAŞ/ İŞİD mücadelesinde bir arpa boyu mesafe almış görünmemektedir.
Peşmergeler, Sincar bölgesini kuzey Suriye’de PYD koalisyon güçlerin desteği ile Kobani/Ayn el-Arab’ı İŞİD’in elinden aldıysa da merkezi hükümet el-Anbar bölgesinde hiçbir mesafe kazanamadı. Kısaca bugüne kadar Irak merkezi yönetimin İŞİD mücadelesi tam bir fiyasko ile neticeleşti. Diğer taraftan şianın siyasallaşması ile beraber fanatikleşmesi zaten bölgedeki parçalanmanın en önemli parametresidir. Böyle olmasına rağme Bağdad ’taki şii hükümetinin zehir zemberek açıklama yapması bununla da kalmayarak Rus lider Puti’nin ağzından konuşarak Türkiye’yi İŞİD’le petrol alış veriş yapan bir ülke gibi ilan etmesi Şam-Moskova-Tahran ve Bağdad arasında güçlü bir haber alma veya istihbarat ilişkisinin var olduğunu göstermektedir. Özellikle bu pisikolojik ve propaganda savaşını Birleşmiş Milletler teşkilatı konseyi ne taşıyarak Türkiye’yi terör örgütü ile işbirliği yapıyor algısını oluşturmak istemektedirler. Nitekim son dönemlerde Putin, Esed ve İranlı üst düzey yetkilerin açıklamaları ile Irak başbakanın açıklaması aynı mahiyettedir.
Bu durum bir çok kesimden eleştiri oklarını Türkiye’ye doğru yöneltmesini sağladı. Özellikle merkezi Bağdad yönetimi ve taze Başbakanı İbadi, Türkiye lehine çok sert demeçler verdi. Öyle ki bu fiili durumu Irak’ın iç işlerine karışmak ve topraklarının işgali olarak değerlendirdi. Hatta hemen Türkiye’nin güçlerini geri çekmesi için 48 saat süre tanıdı. Buna karşın Kuzey Irak bölgesel yönetimi gelişmelerden memnun olup Türkiye’yi destekleyici açıklamalarda bulundular.
Özellikle Musul’u savunmadan kaçan Irak merkezi yönetimin bu açıklaması tahlil edilmesi gereken bir konudur. Zira Bağdad merkezi yönetimi şu ana kadar DEAŞ/ İŞİD mücadelesinde bir arpa boyu mesafe almış görünmemektedir.
Peşmergeler, Sincar bölgesini kuzey Suriye’de PYD koalisyon güçlerin desteği ile Kobani/Ayn el-Arab’ı İŞİD’in elinden aldıysa da merkezi hükümet el-Anbar bölgesinde hiçbir mesafe kazanamadı. Kısaca bugüne kadar Irak merkezi yönetimin İŞİD mücadelesi tam bir fiyasko ile neticeleşti. Diğer taraftan şianın siyasallaşması ile beraber fanatikleşmesi zaten bölgedeki parçalanmanın en önemli parametresidir. Böyle olmasına rağme Bağdad ’taki şii hükümetinin zehir zemberek açıklama yapması bununla da kalmayarak Rus lider Puti’nin ağzından konuşarak Türkiye’yi İŞİD’le petrol alış veriş yapan bir ülke gibi ilan etmesi Şam-Moskova-Tahran ve Bağdad arasında güçlü bir haber alma veya istihbarat ilişkisinin var olduğunu göstermektedir. Özellikle bu pisikolojik ve propaganda savaşını Birleşmiş Milletler teşkilatı konseyi ne taşıyarak Türkiye’yi terör örgütü ile işbirliği yapıyor algısını oluşturmak istemektedirler. Nitekim son dönemlerde Putin, Esed ve İranlı üst düzey yetkilerin açıklamaları ile Irak başbakanın açıklaması aynı mahiyettedir.
Kuşkusuz bu çaba daha çok bölgede etkin olana Türkiye’yi ekarte ederek Şii hilalini güçlendirmek kadar Viyana görüşmelerinden sonra 18 ay içinde gerçekleşecek olan geçici konsey oluşuncaya kadar bu platformdan Türkiye’yi terör yıpratması ile çıkartmak yatmaktadır. Böylece Esed ve blokunun hakimiyetini genişleterek masada ve bu oluşum sürecinde daha fazla söz sahibi olmalarını sağlamaktır. Bu blokun şimdiye kadarki askeri faaliyetlerine bakıldığı zaman bunların İŞİD’le ilgili çok büyük dertlerinin de olmadığı anlaşılır. Zira bu radikal cihatçı unsurlar Esed’ın bugün ayakta kalmasını sağlayan en önemli unsurlardır. Diğer yandan bölgenin vekaletler savaşı haline gelmesinde Esed bir numaralı aktördür.
Tütkiye’nin Musul’a asker göndermesinde kuşkusuz burayı işgal etmek veya ileriye dönük bir askeri harekat için bir strateji olarak ele aldığımızda bunun çok zayıf bir ihtimal olduğu aşikardır. Bu tür bir askeri güçle bunu sağlamak mümkün değildir. Türkiye’nin koalisyon güçlerine bilgi vermesine bakılırsa koalisyon formatı içinde olmamakla beraber onlarında onayı ile Türkiye eğitim ve istihbarat amacıyla zaten orada var olan birliklerini takviye etmiş görünmektedir.
Türkiye’nin Lozan sonrası oluşan ve Milletler cemiyetince Irak’a bırakılan Musul kararını hiçe saymak veya Yurtta sulh ve cihanda sulh ilkesini çiğnemek gibi bir stratejinin olması söz konusu değildir. Öyle olsaydı Süleyman Şah türbesi meselesinde bir provokasyon ihtimali çerçevesinde Suriye bataklığına Türkiye’nin çekileceği endişesi ile bu vatan toprağı terk edilip türbe sınıra çekilmezdi.
Peki TSK nın varlığını bölgede artırmasının amacı ne? Kuşkusuz 1990 yılından beri Kuzey Irak bölgesi TSK ve MİT faaliyetleri içinde olup PKK ya karşı Barzani’yi desteklemek ve Türkiye ye bu bölgeden gelebilecek saldırıların önüne geçmek idi. Daha sonra bu unsurlar istihbarat amacı ile varlıklarını sürdürdüler. Bugün Kuzey Irak’taki dört kampta TSK mensupları Peşmergeleri ve Sunni Arap unsurları İŞİD’e karşı eğitmektedirler. Zira İŞİD Musul’u ele geçirdiği gün Türk konsolosluğundaki görevlileri rehine olarak alıp, daha sonra Suruç ve Ankara katliamını gerçekleştirmişti. Ayrıca Suriye’de Türkiye’nin desteklediği ÖSO nun alan hakimiyetini kaybetmesinde önemli aktör olup Esed ile işbirliği içinde olup uluslararası gizli örgüt ve devletlerin bir piyonu olarak bölgede faaliyette bulunduğuna dair ciddi kuşkular oluşmuştu. Bu çerçevede koalisyon güçlerine İncirlik üssü açılmıştır. Diğer taraftan Musul’un Başika ilçesinin merkezinin İŞİD’in elinde olması ve burada en büyük eğitim kampının bulunması TSK varlığının buraya gönderilmesinin temel nedenidir. Ayrıca PKK ve onun Suriye versiyonu PYD nin Kuzey Suriye’de uluslararası güçlerin taş öreni olarak faaliyette bulunması ve son Bayırbucak Türkmenleri ile gelişmeler Türkiye’nin bu bölgedeki konuşlanmasını daha anlamlı hale getirmektedir.