Güzel bir kuran tilaveti diyemeyeceğim zira Kuran, güzel okunabildiği sürece güzel bir kitap değildir. Kuran’ın böylesi garip ve bir o kadar da meczup bir işleme ne ihtiyacı var ne de böylesi bir talebi olmamıştır.
Birkaç gün evvel bir etkinliğe davet edildim. Ve haliyle davete iştirak…
Güzel bir kuran tilaveti diyemeyeceğim zira Kuran, güzel okunabildiği sürece güzel bir kitap değildir. Kuran'ın böylesi garip ve bir o kadar da meczup bir işleme ne ihtiyacı var ne de böylesi bir talebi olmamıştır.
Yine, İslam gibi bir Dinin ve Kuran gibi bir kitabın ana mesajından habersiz, yani Kuran nasipsizi birkaç işgüzar çıkıp '' Kuran'ı sesinizle güzelleştirin '' gibi gerçek dışı söylemleri ortaya koyacaklarından bihaber kişi de değilim elbette.
Kuran'ın amaç, gaye, hedef ve inzal gerekçesinden yana bihaber olanlar, tatmini de güzel okuyarak elde etmeye çalışan nasipsizlerdir. Elbette Kuran ve onun mesajı herkese nasip olmuyor ve bu sebepledir ki yeryüzünde bulunanların çoğunluğu, kendisini Din, İslam müntesibi sanan Müşriklerle doludur.
Gece devam ediyor…
Tilavet sonrası sahneye genç, heyecanlı ve güzel bir hatip çıkıyor. Mevzuyu, yani doldur boşaltı, yani '' ver mehteri '' olayını haylice iyi kavramış ve ezberlediği bir kaç yalan-yanlış olayı salona aktarıyor ve dolayısıyla salona mehteri, bir başka ifadeyle gazı verdikçe salon kendisinden geçiyor, alemden aleme trans halinde geçişler yapıp duruyorlardı. Hayretle ve üzüntüyle etrafıma, acaba konunun, yani İslam ve Kuran'ın özünü kavramış bir iki nasip ehli bulabilir miyim diye bakındım ana ne çare…
İslam bir hikaye bir menkıbe ve bir dram dini değildi ve hiçbir zaman bunlara tevessül eden ve gereksinim duyan bir Din de olmamıştır. Ve zaten Kuran ile kalbi ateşlenmemiş, Kuran ile akli melekeleri tetiklenmemiş ve tatmin olmamış kişi ya da kalp, neyle bu tatmini yaşıyor ise o dinin müntesibi olmuştur.
Dedik ya mevzu kavranmış ve damar yolu (!) bulunmuş bir kere !
Hal böyle olur da hatip durur mu? Verdikçe veriyor, verdikçe veriyor ve salon ahalisi halden hale, dünyadan dünyaya trans olup duruyordu.
Küçük Hatipoğlu, Din diye, Dinsel diye, Dinden diye bir sürü gerçek dışı salt hikaye, salt menkıbe cinsinden olayları ardı ardına sunarken, salonun teneffüs ettiği gaz seviyesi de aynı oranda artmaktaydı.
Ve bütün bu hikayelerin sonunu, her defasın da '' İslam birliği '' tezine bağlayan genç hatip, kurtuluşu da bu birliğin hayata geçirilmesine bağlamaktaydı.
Sadece salonda bulunanlar için mi geçer akçe niteliği taşımakta bu İslam birliği söyle mi?
Elbette hayır!
Az evvel de bahsini yaptığım üzere Kuran'dan, mesajından, içerik ve özünden nasipsiz herkes için bir can simidi niteliği taşıyan büyülü bir cümledir İslam birliği…
Durum böyle olunca sayısız sorular giriveriyor devreye
Kimlerin birleşmesini istiyorduk?
İstediklerimiz Müslüman mıydı?
Biz Müslüman mıydık?
Neydi bu İslam?
A ülkesine göre B ve C ülkesine göre K kafir bir devlet ve halkı da devletinden bağımsız değil görüşünün hakim olduğu bu '' İSLAM '' coğrafyaları (!) birleşecek ve bu birleşimden bütün dünya için hayat membaı neşvü nema edecekti öyle mi !?
Bu Dinin kuralları, kaide ve hükümleri bu kadar değişik, değişken ve bu kadar çok kişinin hükümlerine açık kapı bırakır bir Din miydi?
Dileyenin işine geldiği gibi şu haramdır şu helal, şu Dindendir bu değil, şu ibadettir bu bidat diyecekleri kadar başı boş ve dileyenin dilediği gibi at koşturacağı bir boşluk mu bırakmıştı?
Elbette hayır!
Gece baştan sona hikaye, masal ve menkıbelerle geçiyorken, Allah'ın beş ayetinin dahi geceye ışık vermediği bir yerde birileri bir birleşim yapacak ve bu birleşim de perinin asası cinsinden dokunacak ve her şey, herkes asr-ı saadet yaşayacaklardı…
Oysa Allah kimseyi hükmüne ortak eylememişti ( 18/26)
Oysa Allah'ın sözüne alternatif arayanlar, Allah'ın koyduğu sınırlardan tatmin olmayıp bambaşka ve kafalarına göre hüküm koyanları İmam, önder, Mezhep ve Müçtehit gibi taltif edeceklere '' kitaptan (sadece onun hükümleri )yüz çevirenlere meşakkatli bir hayat vardır ve onlar mahşerin kör olarak hasrolunanlarıdır ( 45/6 ) uyarısına rağmen anlamsız işler peşinde koşulmaktadır.
HAZİN OLAN NEYDİ BİLİYOR MUSUNUZ?
KONU: AMA YANİ BİR KÖRÜN ETRAFINDAN DÖNÜP DURURKAN; KURAN'A KÖR OLUNDUĞUNUN, KÖR KALINDIĞININ FARKINDA OLAMAMIŞLIKTI. NE ACI…