Dünya sınavımız her gün zorlaşarak ve şekil değiştirerek, zor sorularla ve zor şartlar altında devam etmektedir. Sınavda hiç çalışmadığımız, hiç düşünmediğimiz yerlerden soru çıkacağı kesindir.
Dünya sınavımız her gün zorlaşarak ve şekil değiştirerek, zor sorularla ve zor şartlar altında devam etmektedir. Sınavda hiç çalışmadığımız, hiç düşünmediğimiz yerlerden soru çıkacağı kesindir. Her geçen gün süreç biraz daha karanlığa ve kırılganlığa gömülüyor. Yeryüzünde savaş, zulüm ve katliamlar her geçen gün psikolojimizi biraz daha bozup karamsarlığa itmektedir.
Yeni imtihan şekli nedir? İmtihan şekli aslında hiç değişmemektedir. Değişen sadece şartlar, sorular ve yöntemlerdir. Vahiy, peygamber ve İslam bir daha gelmeyeceğine göre imtihan da bir daha değişmeyecektir. Geçmişte, bin yıl önce olduğu gibi bu çağda da imtihan tağuta,, batıla ve beşere boyun eğmemek, sadece Allah'a kul olmaktır. Sadece iyi bir vatandaş olmak değil Allah'a iyi bir kul olmaktır. Zalime ve zulüm üzerine kurulan küresel müesses nizama köle olmamak, kula kul olmamaktır.
Oysaki çağdaş Müslümanlar bunu unutup makamlara kurulup yükselmeyi, servet sahibi olup böbürlenmeyi bir marifet sanıp fakirleri, garibanları unuttular. Gözleri sadece dünya nimetlerini görür oldu. Arabalarının modelini yükseltmeyi seçip ahlakta, ilimde ve medeniyette yükselmeyi unuttular. Gurur ve kibirde öyle bir yükselmeye başladılar ki çocuklarına ve eşlerine ayrı ayrı arabalar, villalar alma yarışına girdi Müslümanlar. İslam sadece namaz ve oruç için gelmedi. İslam hayata dair her şey için geldi. Namaz kılıp faizle alışverişi gayet normal bir davranış olarak kabul eden bir anlayışa büründü Müslüman zihinler. İktidar nimeti ile dünyevileşip İslami gaye ve hedeflerden oldukça uzaklaşan Müslüman çoğunluk kafa konforunu bozup aslına ne zaman dönecek, ne zaman dönecek yurduna? Gaflet ve delalet uykusuna yatan ama farkında olamayan halkı kim uyandırıp aslına döndürecek? Bir zamanlar Amerika'nın arka bahçesi üzerine, batıdaki zenci ayrımcılığı, açlık, sömürü, adalet, eşitlik, baskıcı ve totaliter yönetimler üzerine İslami bakış açısıyla yazılar, kitaplar yazan aydınlar vardı. Müslümanca düşünce üzerine etkili, çok da faydalı olan denemeler yazan o bazı aydınlar bu çelişkiler üzerine de yazılar yazacak mı? Bence o değerli aydınlarımız Müslümanca düşünme üzerine denmelerini yeniden yazmayı denemelidir. Yoksa gücün, iktidarın ve servetin yanında yer alarak, iktidar zemininde bulunarak yazı yazıyor olmak Müslüman aydın kimliğinin gerektirdiği sorumluluk için yeterli bir eylem mi? Bu gün daha çok lazım o eleştiri ve hakikatin yanında yer alma tavrı yerine getirilmiş oluyor mu? Yoksa İslam her yere gelmedi mi, herkese gelmedi mi? Yoksa İslam'ın bir kısmına uyunca diğerlerinden muaf mı olunuyor?
Müslümanlar eskiden iktidarda değildi, bu kadar zengin de değildi, bu kadar imkan ve makam sahibi değildi ama Afganlı, Filistinli, Iraklı, Suriyeli, Türkmenistanlı milyonlarca Müslüman etrafımızda toplanırdı, en küçük bir sorunda yardımlarına koşar gerekirse onlar için çarpışırdık. Onların kışın soğuk günlerinde yıkık, dökük ve soğuk evlerde oturmalarına, zulüm beldelerinde zülüm altında inim inim inlemelerine yüreğimiz dayanmaz, Müslüman olarak rahat uyumazdık.
Ya şimdi? Her şey güllük gülistanlık mı? Her şey tozpembe mi? Tüm sorunlarımız, dertlerimiz bitti mi? İslam dünyasındaki haksız işgaller, cinayetler, sömürüler, sürgünler, zorbalıklar, işkenceler, tecavüzler, toplu katliamlar sona erdi mi? Hayır bütün bunlar, bütün hızıyla artarak devam ediyor ama bizim halimize bakınca sanki bu sorunların hiç biri yaşanmamış, yaşanmıyormuş gibi bir rahatlık ve rehavet içindeyiz.
En asgari yaşam şartlarından bile yoksun bulunan kardeşlerimizi görüp yardımına koşmuyoruz artık. Bilincini, hedefini, gayesini, benliğini, medeniyetini kaybetmiş durumda bulunmaktayız. Eskiden günah veya kötü sayılan birçok şeyi artık gayet normal görmekteyiz. Bu haliyle ılık suya konduktan sonra su yavaş yavaş ısıtıldığında suyun sıcaklığındaki değişimi fark edemediği için tepki veremeyen kaplumbağanın durumuna benzemektedir halimiz. Bu gidişle suyumuz ısınıp kaynayacak, iğdiş olacağız ama farkına varıp tepki gösteremeyeceğiz. Komşularımızı, akrabalarımızı ve hatta çoğu kez çocuklarımızı bile unuttuk. Çocuklarının eğitimini küresel sermaye ve küresel terör örgütlerinin eline bırakacak kadar şuursuzlaşan, dünyevileşen bir Müslüman toplum meydana geldi. Bir zamanlar en azından geleceğe, özgürlüğe dair çokça beslediğimiz güzel hayallerimiz ve umutlarımız vardı.
Şimdi rahatımız, rehavatımız ve hesaplarımız her şeyi unutturdu bize. Artık özümüze dönmenin, kendimize gelmenin zamanı gelmedi mi? Hani hesap gününe inanıyorduk, hani bu dünya yalan ve aldatıcıdır diyorduk? Öyle bir duruma geldik ki mazluma yardım etmeye bile korkar hale geldik.
Kibrimizden ekmeğimizi fakirlerle, mazlumlarla paylaşmayı bile unuttuk. Paramızı bankaya faize yatırıp ihtiyaç sahibi olana, evladımıza veya babamıza bile ödünç veremez hale geldik. Külümüz havaya uçmuş da haberimiz yok. Küresel zalimler öyle bir vurmuş ki bize, ta cav evimizden vurmuş, ta kalbimizden yaralamış bizi ama biz hala zevk ve sefa, makama ve servet peşinde koşmaktayız.
Şimdi artık kafamızı iki elimizin arasına alıp nerede hata yaptık, diye derin derin düşünme vakti gelmedi mi? Kendi kriterlerimize göre değil Allah'ın kriterlerine göre Hesap yapma zamanı gelmedi mi? Artık yeni, yepyeni bir imanla, umudumuzu tazeleyerek, tekrar ruhumuza sarılarak, terk ettiğimiz vahiy kültürüne yeniden dönerek, düşmanı ve zulmünü asla aklımızdan çıkarmayarak, küllerimizden doğarak yeniden diriliş zamanı gelmelidir.