Parlamenter sistem, birçok eksikliğine ve birçok tökezleyen taraflarına rağmen bir sistem özelliği taşımasıyla birlikte oturmuş ve yerleşik olması hasebiyle de bir işlerlilği olan ve ortalama her vatandaşın bu sistemin çalışma prensibine ve hiyerarşisine dair bir cümle kurduğu ve kurabileceği bir sistem idi.
Parlamenter sistem, birçok eksikliğine ve birçok tökezleyen taraflarına rağmen bir sistem özelliği taşımasıyla birlikte oturmuş ve yerleşik olması hasebiyle de bir işlerlilği olan ve ortalama her vatandaşın bu sistemin çalışma prensibine ve hiyerarşisine dair bir cümle kurduğu ve kurabileceği bir sistem idi.
Başkanlık adı altında cari hale getiren sistem, sistemsizlik ve kaos niteliği taşıyan, kimin neye ve nereye tekabül ettiğini, kimlerin ast kimlerin üst ve kimlerin ne gibi etki ve yetkiye sahip olduğunu sistemin kurucularının dahi bilip kestiremediği nev-i şahsına münhasır sistemsizlik sistemidir.
Ve elbette ki bu bilinmezlikler içerisinde Milletvekili kimdir? Etki ve yetkileri nelerdir? Ast vre üst ilişkisinde nereye denk düşmektedir? Bakan kimdir, nasıl ve kimlerden teşekkül eder ve taşıdığı vasıfları dolayısıyla Milletvekili ile arasında ki mesafe nedir ve nasıl olmalıdır?
Hatta !
İl başkanı, Vali, Kaymakam ve elbette bunlar arasında muhtar nedir, etki ve yetkileri nelerdir ve yine bunlar arasında ki ast ve üst ilişkisi nasıl cereyan etmektedir ? gibi birçok soruya bir okuyan, yazan ve araştıran olarak cevap vermekten yana son derece yetersiz kaldığımı da alenen itiraf ediyorum.
Yerel yönetimlerde ki bu devasa anlamsızlık, boşluk ve kaotik yönetim anlayışı, bir muhtar saltanatının oluşmasına ve muhtarın Vali ile denk (!) Kaymakam'ın ise haylice üzerinde bulunan bir amir konumuna getirmiş olması, bahsini yaptığım kaotik yönetim anlayışının ilginç bir sonucudur.
Konuştuğum birçok Kaymakam'ın mevcut sistem ve yönetimden yana bir etki ve yetki karmaşası yaşıyor olmalarını dile getirmelerinin yanı sıra bir de muhtar diktesi ve emirlerinin kendilerini bir hiç mesabesine indirgemiş olmasından ve ast-üst, amir- memur sisteminin de hepten allak bullak olduğundan yana bir dokun bir ah işit durumundadırlar.
Sarayın ve dolayısıyla cari yönetim şeklinin muhtara yüklediği o anlamsız büyüklüğe denk düşen yetki tanımlaması, her ne kadar yasal bir zemine denk düşüyor olmasa dahi pratik tezahürü dolayısıyla kaymakam ve muhtar ilişkisi, bahsini yaptığımız kaos yönetiminden yana en çok etkilenmiş ilişkidir.
Muhtar saltanatı !
Elbette ki muhtar bir mülki amirdir ve elbette ki çeşitli görev ve yetkileri bakımından bilinen ve tanınan bir kamu görevlisidir. Ancak, geldiğimiz nokta da muhtarı, görev ve yetkilerini tanımlamak ve sınırlarını tayin etmek bakımından bizatihi muhtarın kendisinin dahi şaşkınlık ve yetersizlik gösterdiği bu süreç, ileriki zamanlarda en çokta bu sistemin yöneticilerinin başına bela olacağının da altını çizmekte fayda görüyorum.
Kaymakamlığın, makam ve yetkilerinin tamamen sembolik bir hale geldiği, hiçbir Kaymakam'ın, muhtarın istek ve taleplerine olumsuz ya da eleştirel bir tavır dahi takınamadığı, aksi durum da başına nelerin geleceğini kestiremediklerini dile getiriyor olmaları, sanırım kimlerin nerelere geldiğini ve kimlerin de nasıl bir hiç durumuna itildiğini göstermesi bakımından son derece çarpıcıdır.
Muhtarların, parlamenter sistemde ki tanımlanmış yetkilerini dahi yerine getirip işlerlik kazandıracak ve efektif kullanacak bir eğitim ve kültürel doygunluktan yana son derece yetersiz oldukları herkesin malumu iken, yeni sistem ile böylesi bir konuma getirilmiş olmaları küstah bir tavır içerisine girmelerinin de en büyük müsebbibi olmuştur.
Sistem, birçok yönü itibarıyla karanlık, kaotik, işlerlikten yana cılız ve verimsiz olmasının yanı sıra mahalli yönetimini tamamen kitlemiş olması ve yerel yönetimde ki birçok etkin kişi ve makamı çizgi dışına itmesi, içerisinden çıkılmaz bir hale doğru hızlıca yol almaktadır.
Basit ve sıradan işleri dahi aşamayan ve muhtarın iki dudağı arasına bakan kaymakam (!)
Sistem ve onun arizi taraflarına dair bir sürü etken ve sebepleri ortaya koymuş olmama rağmen şahsi yetersizliğin, vizyonsuz, özgüvenden yana nasipsiz, tamamen edilgen olduğun ise başka bir yazımın konusudur. Biraz silkelenmen gerekmez mi sayın Kaymakamım…!?