690/1291 yılında Argun/Ergun Han’ın ölümü üzerine son derece nazik bir dönemde İlhanlı tahtına geçen Geyhâtû Hân, şehzadeliği zamanında da Anadolu’daki Moğol idaresinin başında bulunuyordu.
690/1291 yılında Argun/Ergun Han'ın ölümü üzerine son derece nazik bir dönemde İlhanlı tahtına geçen Geyhatû Han, şehzadeliği zamanında da Anadolu'daki Moğol idaresinin başında bulunuyordu. Karamanlılar 'ın Konya'yı kuşattığı haberini alan Geyhatû, Sengtûr/şiktûr Noyan'ı yerine naib bırakarak kayınpederi Ak Büka/Boğa ve diğer Noyanlar ile birlikte Karamanlıları bastırmak amacıyla Anadolu'ya geldi. Selçuklu sultanı Gıyaseddin II. Mes'ûd, Geyhatû'yu Kayseri'de karşıladı ve süratle Karamanlılar 'ın üzerine yürüyerek Türkmenleri katledip birçok esir aldılar. Bu konuda Ahmed Eflakî, eseri Menakıbu'l-Ârifîn'de de bilgiler bulunmakta olup Sipehsalar ise, Geyhatû 'nun Konya'ya kuşatmak için geldiğini menkıbevi bir anlatım tarzıyla kaydetmektedir. Sipehsalar, Geyhatû 'nun Konya'yı kuşatmasını Muhammed Sekûrcî'den naklen: 'Emir Muhammed Sekurcî nakletti: şehzade Geyhatû Mevlana'nın ölümünden sonra Aksaray'a geldiğinde Konya'nın emirleri ve Türklerine bir elçi gönderdi. Ama hadlerini bilmeyen bir topluluk o elçiyi öldürdü. Bu mesele padişahın kulağına gidince çok kızdı ve bütün ordunun Konya üzerine yürümesi, şehri kuşatması, zapt edilince de halkının öldürülmesi, yağma ve yıkımla meşgul olunması için emir çıktı. O sıralarda emirlerinden hiçbiri onun kızgınlığını gideremedi ve ister istemez hastalığı doğal gidişine bıraktılar. Bütün Konya halkı, ayak takımı ve şerefli kimseleri, böyle bir kötülüğün vuku bulmasından rahatsız oldular ve kendi kurtuluşları için Hüdavendigar Hazretlerinin türbesine sığınmaktan başka çare bulmadılar. Hepsi de Türbeye gidip Allah'a yalvarıp ağlayıp sızladılar, yalvarıp yakardılar. Geyhatû o havaliye geldiğinde gece Hüdavendigar'ı rüyasında gördü: Hüdavendigar kendi kubbesinden büyük bir heybetle dışarı çıktı, şehrin kenarına gelip sarığını açtı ve şehrin etrafına doladı. Ondan sonra iki adım atıp Geyhatû'yu yanına geldi ve parmağını onun boğazına koyup, 'Ey Moğol! Bu düşünceni terk et ve çekil, yoksa canını sağ kurtaramazsın' dedi. Geyhatû bu rüya üzerine uyanır uyanmaz, emirlerini ve yakınlarını çağırdı. Ben [Sekurcî] huzuruna gittiğimde Geyhatû'yu çok titrer ve korkmuş bir halde buldum. Hal ve hatır sorduktan sonra anlatmaya başladı. Bütün yakınları hep bir ağızdan, 'Biz bu hususu düşünmüştük, fakat korkudan huzurunuza arz edemiyorduk' dediler. Herkes dönsün diye emir çıktı. Gündüz olunca [Geyhatû] bizzat temiz Türbeyi ziyarete gitti; birçok kurban kestirdi ve Türbede bulunan topluluğa hadsiz hesapsız adaklar verdi.' Mevlana Celaleddîn ve onun maneviyatının ölümünden sonra bile Mevlevîlerin younlukla bulunduu Konya'yı muhafaza ettiği meselesi üzerinde durulmaktadır. Tarihî, siyasî ve askerî bir mesele olan Geyhatû 'nun Konya kuşatması meselesi Mevlevî bakış açısı ile menkıbevi bir şekilde aktarmaya çalışılmıştır. Sipehsalar, bu mesele ile ilk olarak Mevlana Celaleddîn'in ölmesinin Konya ve dolayısıyla Anadolu için iyi bir hadise olmadığını onun vefatı ile beraber Anadolu'nun manevî bir korumadan mahrum olduğunu izah etmeye çalışmaktadır. Daha önce Bahaeddîn Veled 'den himmet bekleyen Türkiye Selçuklu sultanı Alaeddin I. Keykubad gibi Konya'nın kuşatılması esnasında da insanların Mevlana Celaleddîn'in kabri başında yardım taleb etmelerini gündeme getirilmektedir. Kuvvetle muhtemel Aksaray'da bulunduğu esnada Konya'dan haraç isteyen Geyhatû 'nun vergi memurunun şehirdeki Türkler ya da Ahîler tarafından öldürülmesi üzerine hiddetlenen Geyhatû, Konya'yı kuşatma altına aldığında Mevlana Celaleddîn'in türbesine yaklaştığı için rüyasında Mevlana Celaleddîn'in görmesi ve ondan kuşatmayı bırakmasına yönelik tehdidi aldıktan sonra kuşatmayı kaldırdığı kanaatindedir.