Günlerdir gündemi meşgul eden iklim yasası Meclis’e sunulmasının ardından Çevre Komisyonu tarafından kabul edildi. İklim tasasıyla birlikte, tarımcılığın, hayvancılığın bitirilmesi, seyahat kısıtlanması, yapay etin, yapay gıdanın getirilmesi gibi söylentiler var.
Yasanın Türkiye’yi nasıl etkileyeceğine ilişkin değerlendirmelerde bulunan AK Parti eski Milletvekili Metin Külünk, kararın onaydan önce televizyonlarda, sosyal medyada tartışılmalıydı vurgusunu yaptı.
İstanbul Sözleşmesinin millete ağır bedeller ödettiğine değinen Külünk, aynı şey iklim sözleşmesinden dolayı da yaşanacak endişesi taşıdığını ifade ederek, “Ekonomimizi, sosyal hayatımızı, toplumsal anlamda, bireysel anlamda, ekonomik hayatımızı —bireysel ve toplumsal anlamda— negatif anlamda etkileyecek bir zaman aralığıyla baş başa kalacağız diye endişelerim var. O nedenle de diyorum ki: bu sözleşme geri çekilmeli.” dedi.
“TÜM ÜRETİCİLERİ ETKİLER”
Bu kararın tüm üreticileri etkilediğinin altını çizen Metin Külünk, “Bu, Rize Güneysu’daki çay üreticisini de ilgilendiriyor; Balıkesir Gönen’deki çeltikçiyi de ilgilendiriyor, Balıkesir’deki hayvan üreticisini de ilgilendiriyor, Konya Ovası’ndaki buğday üreticisini de Antalya’daki muz üreticisini de domates üreticisini de limon üreticisini de ilgilendiriyor. Topyekûn… Ben iklim değişikliğinin sorumlusu değilim ki! Kirleten kim? Batı. Sanayi Devrimi’nin üzerinden finansal gücü ele geçiren kim? Yıllarca emek yoğun sektörlerde yer altında insanları çalıştıran, fabrikalarda çalıştıran, havayı kirleten, toprağı kirleten, denizi kirleten, akarsuyu kirleten bu modelin faili kim? Batı. Topraklarımızı kirleten kim? Batı. Şimdi Batı kendi kirletmesinin bedelini de dönüp gelişmekte olan ülkelere ödetmeye kalkıyor. Niye ben buna evet diyeceğim? Riskleri var mı? İşte bu iklim sözleşmesi geçmezse —işte Avrupa Birliği ile ihracatımız var— etkiler. Çıkın, onu toplumla, kamuoyuna anlatın.” ifadelerini kullandı.
Yapay ete ilişkin de konuşan Külünk, önce hayvanların ardından insanların fazlalığından şikayet edileceğini belirterek “Bu kadar ezbere iş yapmak olur mu?” ifadelerini kullandı. Metin Külünk, Toplumun her kesimine bu yasanın maddelerinin, artılarının ve eksilerinin anlatılması gerektiğini söyledi.
“İKLİM SÖZLEŞMESİ GERİ ÇEKİLMELİ, TOPLUMDA TARTIŞILMALI”
İstanbul Sözleşmesi’nin topluma getirdiği olumsuz etkilerden bahseden Külünk, “Şimdi bu da aynı. Çıkın toplumu anlatın arkadaşlar. İlgili bakanlık, milletvekili arkadaşları, grup başkan vekilleri çıksınlar ekranlarda. Toplum doğal olarak soruyor: “Bir müddet sonra ayağımdaki karbon izinden dolayı benden para mı alacaksınız?” diyor. “Koyunları mı telef edeceksiniz?” diyor. “Beni götürüp yapay ete mi mahkûm edeceksiniz?” diyor. İklim sözleşmesi geri çekilmeli, toplumda tartışılmalı.” diye konuştu.
“ÇEVREYİ KORUMAK İÇİN BATININ DAYATTIĞI NORMLARA İHTİYACIMIZ YOK”
Yasanın geri çekilerek tekrar tartışılması gerektiğinin altını çizen AK Parti eski Milletvekili Metin Külünk, “Buna itiraz edeceğiz bütün insanlığa liderliği biz yapacağız bütün insanlığın önünü biz açacağız” diye konuştu.
İklim yasasıyla birlikte hayvancılığın tamamen risk altına girdiğinin altını çizen Külünk, “Yeşil dönüşüm mü, ekonomik tükeniş mi?” Türkiye 2053’ün net sıfır emisyon hedefiyle attığı adım ve söz konusu hedef, küresel sorumluluğumuzu yerine getirme adına önemli. Tamam, elbette. Ama bu tip adımlar takdire şayan çevreyi koruma anlamı… Çevreyi korumak için bizim Batının dayattığı normlara ihtiyacımız yok ki! dünyayı kirletmiş, insanlığı çürütmüş ve zenginlik adına, parayı kontrol etmek adına, egemenlik adına bütün bunları yapmış Batı bana akıl mı verecek?” dedi.
“ÇİN KABUL ETMİYOR, BEN NEDEN EDEYİM?”
Türkiye'nin şu anda gelişme aşamasında ve ekonomik zorluklar çeken bir ülke olduğunun altını çizen Metin Külünk, “Çin’e bunu dayatabilir misiniz? Çin’e bunu kabul ettirebilir misiniz? Siz… Eee ben niye kabul edeceğim? Yani Çin, dünyanın üretim merkezi, dünyanın fabrikası. Çin kabul etmeyecek. Çin bunu umursamayacak. Ben niye?” diyerek, “Bu tip modellemelerle esnafını, küçük-orta boy işletmelerini, hatta büyük işletmelerini kilitlersen ne olur? Bu büyüme tersine döner. Üretemeyen bir Türkiye’de işsizlik çoğalır. İşsizliğin çoğaldığı yerde sosyal problemler çoğalır.” uyarısında bulundu.
“SORUMLUSU DEĞİLİZ, FATURAYI BİZE ÖDETMEK İSTİYORLAR”
Yaşanan küresel krizin bedelinin gelişmekte olan ülkeler ödetmek istediklerinin altını çizen Külünk, “Buna izin vermemeliyiz” diyerek dünyanın en büyük kirleticilerden birisinin ABD olduğunu söyledi. Külünk, “Türkiye’nin dünya karbon emisyonlarına olan katkısı yüzde 1'den daha az. Yüzde 1'den daha az! Benim bu süreçte katkım var. Ben hayatımın neredeyse yüzde 100’ünü bundan dolayı etkilemesine izin vereceğim. Ne gerek var?” ifadelerini kullandı.
Külünk sözleşmenin toplumda tartışılması gerektiğinin altını çizerek referandum yapılması tavsiyesinde bulundu. Öncelikle milletin ikna olması gerektiğini söyleyen Külünk, “Millete rağmen mecliste bir iş yapılmamalı” dedi.
“PKK, ÖCALAN’I DİNLER Mİ?”
Milliyetçi Harekât Partisi (MHP) lideri Devlet Bahçeli'nin PKK elebaşı Abdullah Öcalan’a ve PKK’ya olan ‘silah bıraksın kendini fethetsin’ çağrısına ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Külünk, “Bir tane Kandil yok, bir tane YPG yok, bir tane PKK yok, bir tane DEM yok. Çok parçalı bir modelle karşı karşıyayız. Dünyadaki hiçbir ülkeyi de tek modelle görmeyeyim; bir Amerika yok, bir tane de İsrail yok. Dolayısıyla dünyadaki çok katmanlı mücadele, bütün ülkelerin kendi içinde de çok katmanlı, bütün yapıların kendi içinde de çok katmanlı bir mücadele alanı ortaya çıkarıyor.” diye konuştu.
Bahçeli'nin çağrısının bir devlet aklı eseri olduğunun altını çizen AK Parti eski Milletvekili Metin Külünk, “Siyasetin devlet aklını iyi okuması gerektiği kanaatindeyim. Devletler, devlet akılları apolitiktir ve siyasete ayna tutar. Siyaset eğer devlet aklında görmek istediklerini görebilirse, sokakla milletle bütünleşir. Çünkü devlet aklı yaşadığı topraklarda, var olduğu topraklarda ilelebet payidar olma mücadelesinin zamana ve mekâna göre tarihten aldığı bilinçle şekillendirilmesini sağlar, önünü açar.” dedi.
“HANİFİLİK TEMELLİ BİRLİK GEREKİYOR”
Büyük İsrail Projesi kapsamında bütün Anadolu’nun tehdit altında olduğunun altını çizen Metin Külünk, “Tanrı’yı kıyamete zorlamak için insanlığı ateşe vermeye hazırlananlar, bu anlamda Büyük İsrail projesi –sınırları Bakü'ye kadar çıkan, Kırım'a kadar çıkan, İstanbul Boğazı'na ulaşan, Anadolu'nun bütününü “Arz-ı Mev’ud” hayali peşinde olup Büyük İsrail projesi için bütün insanlığı yakmaktan geri durmayacak, cinnet haline geçenler– 2030'a kadar dünyayı yakmak için her şeyi harekete geçireceklerini gördü.” ifadelerini kullandı.
Milletlerin bu durumun önüne geçmek için hanefilik temelli bir araya gelmesi gerektiğinin altını çizen Külünk, şu ifadeleri kullandı;
“Bugün Haniflik odaklı, Arapların, Kürtlerin, bütün toplulukların Haniflik temelli; ırk asabiyetini, ırkçılık asabiyetini aşarak, derebeylik asabiyetlerini aşarak, mezhepçi yaklaşımları aşarak Haniflik temelli mutlaka bir araya gelmeleri lazım. Çünkü bu konvansiyonel savaşı dayatanlar, bu taraftan da iklim sözleşmesini dayatıyor. Aynı aklın eseri. Bu dayatmalara karşı, bize dayatılmış Osmanlı'nın parçalanmasındaki etnik milliyetçilik üzerinden, ırkçılık üzerinden –işte Arnavut'a Arnavutçuluk yaptırarak, Makedon’a Makedonculuk yaptırarak, Ermeni'ye Ermenicilik yaptırarak, Rum’a Rumculuk yaptırarak, Yunanistan'a Yunancılık, Rumculuk yaptırarak, Arap’a Arapçılık yaptırarak– bunların hepsi aslında Osmanlı'nın zayıflama döneminden, akıl mağlubiyeti döneminden itibaren; bunların hepsi küresel ölçekteki bu evangelist Siyonizmin, Theodor Herzl’da müşahhas hâle gelen yeryüzünde Davut'un Krallığı hedefine yönelik –onların karşısına çıkabilecek fikri hareketleri, milletleri paramparça etme operasyonu.
Şimdi buna vereceğimiz cevap: birlik. Hangi temelde? Haniflik temelinde. Ve diğer –Rumuyla, Ermenisiyle, Gürcüsüyle, Bulgarıyla– çünkü bunlar da hedef. Bu milletler de hedef, bu topluluklar da hedef. Hepsinin bu anlamda bir kez daha Anadolu'nun, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin öncülüğünde bu coğrafyada bu planı bozacak Merkezi Devletler Birliği’ni başarmamız lazım.”
“TÜRKİYE’YLE SIKINTIYA GİRME”
Bahçeli'nin bu çıkışının başta Amerika olmak üzere herkesi ters köşeye yatırdığını altını çizen Metin Külünk Amerika’nın Çin’in Akdeniz’e çıkmasını istemediğini bu sebeple Türkiye’nin politikalarına mecbur olduğunu belirtti. Bu sebeple Amerika’nın İsrail’e “Türkiye’yle sıkıntıya girme” uyarısında bulunduğunu dile getirerek, “Çünkü iki İsrail var: bir İsrail, Netanyahu Siyonizminin –yani konvansiyonel savaşı göze alacak kadar çıldırmış, Meşiah kehanetlerine inanan bir yapı– bir de Yahudileri riske attığını gören, Netanyahu'ya itiraz eden, Gazze'deki katliamlara itiraz eden, birlikte yaşamaktan bahseden... Bu, küresel Siyonizmin işine gelmiyor.” dedi.
İsrail’in İngiltere’yle de problemler yaşadığına değinen Metin Külünk, “İsrail'in kendi içindeki kavgaların bir de İngiliz boyutu var. İngiltere de İsrail’den, Netanyahu’dan kendi içinde çatışıyor. Çünkü herkes rahatsız. Çünkü Gazze'deki bu yükü hiçbir devletin taşıması mümkün değil. İnsanlığın vicdanı da mahkûm ediyor. Ve Net, Yahudileri 7 Ekim öncesine döndürmesi mümkün değil artık. Eşittir katliam, eşittir soykırım, eşittir çocuk katili. Şimdi bu şartlarda dahi Gazzeli Müslümanlar doğum yapıyor, çocuk büyütüyor. Türkiye'de doğum oranı aşağı iniyor. Gazze'de bu şartlarda bomba yağarken... Nasıl bir bilinç, nasıl bir şuur, nasıl bir özgürlük anlayışı ki çocuk yapmaya devam ediyor!” ifadelerine yer verdi.
“İSRAİL İLERİ GİDERSE CEVABINI ALIR”
İsrail’in Türk üssüne gerçekleştirdiği saldırıya ilişkin değerlendirmelerde bulunan Külünk, “Daha ileri giderse, İsrail cevabını alır. Oturduğu yerde oturur. Ama çılgınlık yapabilir mi? Mümkün. İçeriye dikkat etmemiz lazım. Dışarıda başarılı olamayacaklarını bildikleri için içerideki uzantılar üzerinden özellikle karanlık suikastlar dönemini geri getirebilirler, deneyebilirler. İçeride sokak gösterilerini hızlandırabilirler. Ekonomimiz kırılgan. Bu ekonominin kırılganlığı üzerinden daha da krizi derinleştirmek için, zorlukları derinleştirmek için adımı atarlar.” diye konuştu.
Türkiye’nin jeopolitik konumunun önemine değinen AK Parti eski milletvekili Metin Külünk, şu ifadeleri kullandı;
“Bizim çok önemli bir avantajımız var: Küresel ölçekte ticaret yollarının artık güvenlik tehlikesinin kalmaması gerekiyor. Bunu da sağlayabilecek tek güç biziz. Kalkınma yolunun da istikrarı bizden geçiyor. Kuşak-Yol Projesi’nin istikrarı da bizden geçiyor. Fiber optik kablo ağlarının da istikrarı bizden geçiyor. Avrupa enerji ağzının güvenliği de bizden geçiyor. Ne söyleyeyim daha başka?
Bize küresel ölçekte mecburiyet var. Jeopolitik bunu emrediyor. Coğrafyamız bize muhteşem bir kader biçmiş. Bir tek yapmamız gereken, içeride kırılganlıklara izin vermemek. Onun için karşılıklı olarak bütün siyasal hareketler birbirlerine kullandıkları dile dikkat etmeli. Bu itici, ötekileştirici, kırıcı ve dökücü dilden herkes vazgeçmeli.”
“TÜRKMENLERİ DIŞLAYARAK BİR ŞEY YAPAMAZLAR”
AK Parti eski Milletvekili Metin Külünk, Suriye’de Cumhurbaşkanı Şara'nın açıkladığı kabinede hiç Türkmen bulunmamasına ilişkin “Şara ve arkadaşları dikkatli olmalı” diyerek orada Türkmenleri dışlayarak bir şey yapmanın mümkün olmadığını söyledi.
“İMAMOĞLU’LARI ÇOK”
Kıbrıs Rum kesiminin Kuzey Kıbrıs’ı tanımazken Özbekistan Kazakistan Türkmenistan gibi devletlerin buraya büyükelçi atamasına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Metin Külünk “Oranın Ekrem İmamoğlu'ları çok demek ki” ifadelerini kullandı.
Külünk, konuya ilişkin açıklamasında “Bu adı geçen Türk devletleri, henüz Türk olduklarını fark etmeyen yöneticilerle yönetildiği için, orada da Ekrem İmamoğlu bol olduğundan dolayı, onlar da herhalde paralarını Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nde aklamanın peşindeler. Ama onlara rağmen Türk Devletler Birliği olacaktır. Dolayısıyla Türk Devletler Birliği Teşkilatı'nın da bu konuları görüşmek üzere acil toplantıya çağrılması lazım.” dedi.
“ERKEN SEÇİM YAPILIR MI?”
Gündemde yer alan erken seçim tartışmalarına ilişkin açıklamalarda bulunan Metin Külünk “Daha önce de ‘AK Parti sokaktan koparsa 2.024 seçimlerinden sonra Türkiye erken seçimi konuşur’ dedim. Konuşuldu zaten halen de konuşuluyor” ifadelerini kullandı.
Türkiye'de ekonomik zorluk yaşandığını söyleyen Metin Külünk, ihracatçının, dar gelirlinin, emeklinin zorlandığının altını çizdi.
Enflasyonun sorumlusunun emekliler olduğu düşüncesinden vazgeçilmesi gerektiğinin altını çizen Külünk enflasyonun ana sorumlusunun sınırsız harcamayı kendilerine kural haline getirmiş olan yüzde 20’lik bir nüfus olduğunu söyledi.
“TOPLUMSAL DENGE VERGİSİ”
“Yüzde 20’lik nüfusun bedelini yüzde 80’e ödettirmemeliyiz” çağrısında bulunan Külünk toplumsal denge vergisi önerisinde bulundu. Herkesin geliri doğrultusunda vergi vermesi gerektiğine vurgu yapan Külünk, “Milletimizin Cumhurbaşkanımızdan beklediği, halkın liderinden beklediği; zenginlikle yoksulluk arasındaki dengenin çok hızlı bir şekilde kurulmasıdır. Bekliyor. Bu mümkün mü? Mümkün. Getirsinler yurtdışındaki paralarını, getirsinler. Devlet getirttirsin hepsini. “Toplumsal denge vergisi” adı altında” dedi.
Son olarak anayasa değişikliğiyle ilgili de değerlendirmelerde bulunan Külünk, mevcut anayasanın yeni zamana, yeni dünyaya cevap verecek nitelikte olmadığını söyleyerek halkın talepleri ve beklentileri doğrultusunda yeni bir anayasa yapılması gerektiğini söyleyerek ardından referandumda halktan onay alması gerektiğini belirtti.