“Merve Kavakçı’yı büyükelçi yapın” demiştim..
Lâ’net postmodern darbe 28 Şubat’tan iki yıl sonraydı... Henüz askerî vesayet atmosferinin bulanık havası hüküm sürüyordu...
İstanbul milletvekili olarak 1999’da Meclis’e giren Merve Kavakçı, yemin törenine başörtülü geldiği için CHP mürtecilerinin adi tepkilerine mâruz kalmış, “dışarı, dışarı” yaygaları eşliğinde ve CHP lideri Ecevit’in "Burası devlete meydan okunacak yer değildir. Lütfen bu hanıma haddini bildirin.." konuşmasını müteakip Meclis’ten çıkarılmıştı..
“Et tekrar-ı ahsen, velev kâne yüzseksen..” (tekrar güzeldir, faydalıdır, 180 kere de olsa..) demişler.. O halde tekrar edelim: Dünyanın en mürteci insanları bu kemalist zındık, CHP’li takımdır...
Öyle olmasa çağdaş dünyanın gözleri önünde bu acaibliği yaparlar mıydı?
Bir hanımefendiye böyle adice saldırmak... İlim insanı nazik, nahif bir kadının yürzlerce erkek tarafından (!) “dışarı, dışarı...” naralarına mâruz kalması... Kimbilir nasıl korkmuştu...
Devran döndü... Gün geldi TBMM’sinden şerefsizlerce kovulan kadın Türkiye’yi dünyada temsil edenlerden biri, bir büyükelçi oldu. Çatlayın lan..
13 Mayıs 1999 tarihinde Karakuşî CHP adaletinin verdiği meşum karar ile Türk vatandaşlığından bile çıkartılmış olan Merve Hanım için geç de olsa adalet tecelli etti ve üstelik hak ettiği mevkiye de getirildi. Malezya’ya çok kültürlü, bilge ve değerli bir hanımı büyükelçi olarak gönderiyoruz.
Ve Merve Kavakçı hanımefendi köşe yazısında «kardeşinin milletvekili yapılmasını işaetle» ifade ettiği gibi Türkiye’de “Başörtüsüz demokrasi dönemi” de, din düşmanlığı dönemi de artık zail olmuştur inşa’allah.
Kur’ân, “Hak geldi, batıl zail oldu..” der.. (İsrâ, 17. Sûre, 81) âyet-i celîlenin devamında ise, batılın daima yok olmaya, hükümsüz kalmaya mahkûm olduğu, gerçeğin er geç ortaya çıkacağı bildirilir.
Kimi durumlarda beşerî adalet hiç tecelli etmez lâkin ilahî adalet ergeç tecelli eder. Bundan kimsenin en ufak bir şüphesi olmasın...
FETÖ 249 insanımızın şehid edilmesine yol açan bir darbe teşebbüsünde bulundu... Siz FETÖ elebaşısı Fethullah Gülen itinin feci bir şekilde gebermeyeceğini, belâsını bulmayacağını mı sanıyorsunuz?
İşte buraya yazıyor, tarihe not düşüyorum: Fethullah Gülen ölümünde de rezil rüsvay olacak. Ahirette ise, Kur’ân’ın bildirdiği şekilde tam tekmil rezil ve rüsvay olacak. Hem de henüz haşredilirken..
Â’li İmrân Sûresi’nin 194. âyetindeki ihtarı hiç unutmayalım, hattâ beş vakit namazdan sonraki duâlarımıza katalım: “...ve lâ tuhzinâ yevmel kıyâmeh, inneke lâ tuhliful mîâd..” Meâli şöyledir: “(Ey Rabbimiz) ...kıyamet gününde bizi rezil-rüsvay etme; yüzümüzü kara çıkarma.. Şübhesiz ki sen, va'd(in)den dönmezsin..”
#harbiden: Allah nurunu ergeç tamamlar. Sünnetullah böyle. Mühim olan bizlerin ne yaptığı... Biz muhlisen lillah bu dinin adamı mıyız? Yoksa ahiret gününe iki elimizin parmaklarını ısırarak kalkacaklardan mıyız? (Furkan Sûresi, 27. âyet) Evet, ister idareci, ister yönetilen olalım; hepimiz yegan yegan nefislerimizi sorgulayalım. Sorgulayalım ki, adalet 18 yıl sonra değil, 15 dakika içinde gerçekleşebilsin. Zira geciken adalet, adalet değildir..
Cumanız mübarek olsun muhterem karilerim.