Sabah sabah sen daha uyanamadın galiba. Cemreler düşeli neredeyse bir ay oldu. Bahar değil, yaz artık önümüz.

Ben sana, para piyasalarındaki bahardan söz ediyorum. S&P notumuzu yükseltti. Darısı Moody's ve Fitch'in başına.

İyimser gördüm bugün seni.

Memleketimin iyimserliği bana da bulaşmıştır. Baksana gazetelerin başlıklarına... "Türkiye devler liginde", "Türkiye'ye yatırımcı akacak", "Sonunda onlar da anladı değerimizi."

Isıt-sun başlıkları yani...

Öyle deme. Şu yorumu dinle bak; "Not artışı Türkiye'yi, büyüklükleri 60 trilyon doları bulan egemen fonlar ligine taşıdı. Haziran'dan itibaren bu fonlar Türkiye'de Hazine tahvil alımı gibi denemelere başlayabilir. Türkiye'nin portföy çeşitlendirmede alternatif hale gelmesi çok önemli. Türkiye, dünyada sürekli dolaşan serseri ya da sıcak para denilen fonların ilgi odağı oldu."

Hah, arabayı uçuruma yuvarlıyoruz. Yarın bunun adına "yol kazası" ya da "küresel kriz" deyip çıkacağız işin içinden.

Ne alakası var?

Sıcak para... Yani hazır yemek, fast-food. Üretmeden elde edilen zenginliklerle büyüyen obez bir ekonomi. Üretim, yatırım sıfır. Ama ekonomi önlenemez bir şekilde büyüyor. Türkiye'nin sıcak paradan çektiği unutuldu. Şimdi alkış tutuyoruz bu serseri mayınlara... Sonra, diyorsun ki portföy çeşitlemesi. Senin portföy çeşitlemesi dediğin ne biliyor musun? Ne olduğu belirsiz, son derece riskli, spekülasyona açık bir sürü kağıt parçası. Hadge fonlar, tahviller, hisse senetleri, say sayabildiğin kadar. Avrupa ve ABD'de bunların adı zehirli varlıklar. Ve 2009 krizinin tek sorumlusu da bu zehirli varlıklar. Şimdi bunlar bize gelecek diye seviniyoruz.

BU BİR ÖZÜR MÜ?

Tamam öyle olsun. Somut göstergelerden söz edelim o zaman. Borsaya bak. Avrupa borsaları düşüyor, İMKB aldı başını gidiyor. Dolar, faiz inişte. Bunlar da mı yetmiyor sana?

Hemen her şeye kapılıvermeni, sorgulamamanı hiç anlamıyorum. Notumuzu düşürdüklerinde "Bize haksızlık yapıldı"; yükselttiklerinde "Hakkımızdı..." Ne zaman kurtulacağız şu ezik öğrenci psikolojisinden?

Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan bile, "Bu bir özür dilemedir" diyor. Sen hala söyleniyorsun.

Neyin özür dilemesi bu? Daha düne kadar, "Önce cari açığınızı düşürün, sonra not artışı bekleyin" diyen S&P'nin başına taş mı düştü? Yoksa Türkiye'nin cari açığı düştü de bizim mi haberimiz yok? Tamamen siyasi bir karar bu. Bu yüzden de zaten not artırımının hemen ardından, "Bu siyasi değil, ekonomik bir karardır" açıklamasını yapmak zorunda kaldı S&P.

Senin en kötü huyun ne biliyor musun? Her şeye septik yaklaşıyorsun.

Sen de çok körsün. ABD merkezli bu üç büyük kuruluşun (Moody’s, Fitch ve S&P) tarihleri skandallarla dolu. Küresel krizin dönüm noktalarından biri olan Lehman Brothers’ın kredi notu 15 Eylül 2009'da battığında en yüksek seviyedeydi. Bir adım daha öteye gidelim istersen. Mortgage kredilerinin gruplandırılmasıyla oluşan kağıtlara ve borç iştiraklerine en yüksek notları vererek bankaların, fonların, devlet kurumlarının son derece riskli yani zehirli varlıklara yatırım yapmalarını sağlayan da bu 3 kuruluştu. Piyasaları riskli yatırımlarla şişiren bu üç kuruluş 30 Ocak 2008'de bütün riskli yatırımların kredi notlarını bir günde düşürerek ABD'deki mortgage krizinin başlamasını ve bunun küresel krize dönüşmesini tetiklediler.

ABD SENATOSU İZLEMEDE

Abartmıyor musun?

Ben söylemiyorum bunları. Bir S&P yöneticisi, o dönemde arkadaşlarına attığı bir email'de, "Umut ederim ki bu kağıt kartlardan ev yıkılmadan önce hepimiz emekli olmuş ve müreffeh bir hayat standardına kavuşmuş olalım" diye yazmış. Üstelik bu ABD Senato raporuna bile girmiş.

İyi de ne çıkarları var, hala anlayabilmiş değilim.

Şöyle anlatayım sana... Bu kuruluşlar çalıştıkları şirket ve devletlerden bağımsız rapor hazırlamak için para alıyor. S&P mesela, 180 küsur ülkeye hizmet veriyor. Sonuçta yatırımcılar bu raporlara göre, o ülkeye yatırıma karar veriyor. Ülkenin o rapora, kuruluşun da paraya ihtiyacı var. Geçen sene Mayıs ayında S&P bizim puanımızı "yatırım yapılamaz" seviyesine düşürünce, bu kararın objektif olduğuna inanmayan ekonomi yönetimi S&P ile anlaşmayı yenilemedi. Türkiye şimdi Moody’s ve Fitch ile çalışıyor. Ve bizim notumuzu çalışmadığımız S&P yükseltiyor. Örneğin Fransa 2000 yılından bu yana S&P'ye ambargo uyguluyor. Bir başka örnek; Moody’s kendisinden hizmet almayı reddeden reasürans şirketi Hannover Re'nin notunu indirdiğinde, firmanın değeri birkaç saat içinde 175 milyon dolar düşmüş. Re, Moodys'e hala ambargo uyguluyor. Yani bu şirketler hem şantajcı hem de ambargoyu görünce notu yükseltiveriyor. Bu durumda bir "güven bunalımı" sence çok da gerçekçi değil mi?

Madem elin gavuruna güven olmuyor. Biz de kendi kredi derecelendirme kuruluşumuzu kendimiz kuralım o zaman. Yerli malı etkin bir Türkiş derecelendirme kuruluşumuz olsun.

Var olmasına var da… Bizdekilerle beraber dünyada 100’e yakın kredi derecelendirme kuruluşu faaliyet gösteriyor ama Üç Büyükler’in hakim olduğu oligopolik yapının kırılması kim bilir hangi bahara kalır.