Osmanlı İmparatorluğu'nun son padişahlarından Sultan Abdülhamid Han, vefatının 107. yılında törenlerle anıldı. Anma törenleri Ayasofya camiinde başlayarak Abdülhamid Han'ın türbesinin bulunduğu Çemberlitaş'ta devam etti. Yapılan törende konuşan Abdülhamid Han Kayıhan Osmanoğlu, Sultan Abdülhamid Han'ı anlamak için bir araya geldiklerini vurguladı. İşte Osmanlı İmparatorluğu'nun son padişahlarından Abdülhamid Han'ın başarılarla dolu hayatı...

620F985286B2441F98Dd882A

Erken Yaşam ve Tahta Çıkışı 

1842 yılında İstanbul’da dünyaya gelen II.Abdülhamid, Osmanlı sarayının ihtişamı ve karmaşık siyaset ortamında büyüdü. Babası Sultan Abdülmecid’in reformist eğilimleri, genç yaşta padişah adayının zihninde modernleşme fikrini yerleştirmiş olsa da, devletin içinde bulunduğu siyasi, sosyal ve ekonomik zorluklar onun gelecekteki yönetimini derinden etkileyecekti. 1876 yılında, kısa süreli ilk anayasal deneyimin ardından yaşanan siyasi çalkantılar neticesinde tahta çıkan Abdülhamid II, Osmanlı İmparatorluğu’nun iç ve dış sorunları arasında sıkışmış bir dönemin lideri olarak tarihe geçti.

Hamid In Balmoral

Modernleşme Çabaları ve Reformlar

II.Abdülhamid, Osmanlı’nın gerileme dönemine giren devlet yapısını modern dünyaya entegre etmek amacıyla pek çok reform hareketine imza attı. Eğitimden ulaşıma, iletişimden askeri yapıya kadar geniş bir yelpazede yapılan bu reformlar, imparatorluğun çağın gereksinimlerine uyum sağlamasında önemli rol oynadı:

·         Eğitim ve Kültür: Modern okulların açılması, teknik ve bilimsel eğitimin desteklenmesi, genç zihinlerin yeni nesil yöneticiler ve aydınlar olarak yetiştirilmesinde kritik bir adım olarak değerlendirildi. Abdülhamid, medrese geleneğinden modern eğitim kurumlarına geçişi teşvik ederek, Osmanlı toplumunun düşünsel altyapısını yeniden yapılandırmaya çalıştı.

·         İletişim ve Ulaşım: İstanbul’dan başlayarak imparatorluk genelinde demiryolu ağlarının kurulması ve telekomünikasyon sistemlerinin geliştirilmesi, hem ekonomik hem de askeri alanda entegrasyonu hedefleyen stratejik hamlelerdi. Bu altyapı yatırımları, imparatorluğun hem iç bütünlüğünü pekiştirmesine hem de dış dünyaya açılmasında itici güç oldu.

·         Askeri Reformlar: Modern askeri tekniklerin ve eğitim yöntemlerinin benimsenmesi, Osmanlı ordusunun yapısını güçlendirme çabasının bir parçasıydı. Bu reformlar, özellikle Avrupa devletleriyle rekabet halinde olan imparatorluğun savunma stratejilerinin temelini oluşturdu.

Merkeziyetçilik ve Otoriter Yönetim

II.Abdülhamid saltanatının en belirgin özelliklerinden biri, merkeziyetçi ve otoriter yönetim anlayışını benimsemiş olmasıdır. 1876’da ilan edilen ilk anayasa kısa süre sonra askıya alınmış; bunun yerine devletin tüm kontrolü padişahın elinde toplanmıştır. Bu durum, hem iç güvenliğin sağlanması hem de devlete yönelik dış müdahalelerin engellenmesi amacıyla alınan bir tedbir olarak değerlendirilebilir:

·         Güvenlik Politikaları ve İstihbarat: İç güvenliğin sağlanması amacıyla oluşturulan istihbarat örgütleri, devletin muhalif unsurlarını tespit edip etkisiz hale getirme görevini üstlendi. Bu sistem, modern anlamda “gizli polis” uygulamalarının erken örneklerinden biri olarak tarihe geçti.

·         Sansür ve Basın Üzerindeki Kontrol: İfade özgürlüğünün sınırlandırılması, devletin otoritesini pekiştirme ve toplumsal düzeni koruma adına uygulanan yöntemlerden biriydi. Bu uygulamalar, özellikle eleştirel seslerin yayılmasını engellemeyi hedefledi.

4 3

Dış Politika: Pan-İslamizm ve Stratejik Dengeler

Dış arenada, II.Abdülhamid, Osmanlı İmparatorluğu’nun giderek güçlenen Avrupa devletleriyle rekabet ettiği bir dönemde, uluslararası arenada denge unsuru olabilmek için yenilikçi stratejiler geliştirdi. İmparatorluğun topraklarında yaşayan farklı millet ve din gruplarını bir arada tutabilmek amacıyla pan-İslamizm politikası öne çıktı:

·         Pan-İslamizm Yaklaşımı: Avrupa’nın artan müdahaleleri ve Balkanlardaki milliyetçi hareketler karşısında, İslam dünyasının birliğini sağlamak ve Osmanlı’nın Müslüman tebaasının desteğini almak, Abdülhamid’in dış politika stratejisinin temel direklerinden biriydi. Bu strateji, hem iç istikrarı sağlama hem de dış tehditlere karşı koyma amacı güdüyordu.

·         Diplomasi ve İttifak Politikaları: Avrupa devletleriyle ilişkilerde dengeyi gözetmek, imparatorluğun çıkarlarını korumak için büyük önem taşıdı. Abdülhamid, zaman zaman ustaca diplomatik manevralar yaparak, Osmanlı’nın uluslararası arenadaki konumunu güçlendirmeye çalıştı.

Mirası ve Tarihsel Değerlendirme

II.Abdülhamid’in saltanatı, tarihçiler ve siyaset bilimciler arasında halen tartışılan bir konudur. Bir yandan, gerçekleştirdiği modernleşme hamleleri ve devlet yapısını yeniden inşa etme çabaları övgüyle anılırken; diğer yandan, uyguladığı baskıcı yöntemler ve sansür politikaları eleştiri konusu olmuştur. Ancak tartışmaların ötesinde, Abdülhamid’in Osmanlı İmparatorluğu’nu son dönemlerine taşıyan, aynı zamanda modern devlet anlayışının temellerini atan bir lider olduğu açıktır.

1908’de Jön Türk Devrimi’nin etkisiyle imparatorluk yapısında köklü değişikliklere gidilirken, Abdülhamid II’nin otoriter yönetimi de sona erdi. Bu devrim, hem imparatorluğun çöküş sürecine giden yolda önemli bir dönüm noktası olmuş hem de modern Türkiye’nin şekillenmesinde etkili bir adım olarak tarihe geçmiştir.

Sultan Abdul Hamid I I Of The Ottoman Empire

II. Abdülhamid: Değişim ve İmtihan Döneminde Bir Padişah

II.Abdülhamid, Osmanlı İmparatorluğu’nun iç ve dış zorluklarıyla boğuştuğu bir çağda, reform ve modernleşme çabaları ile otoriter yönetim arasında gidip gelen bir lider olarak iz bırakmıştır. Onun döneminde uygulanan stratejiler, Osmanlı’nın geleneksel yapısını modern çağın gereklilikleriyle uyumlu hale getirme çabasının bir yansımasıdır. Hem reformcu hem de muhafazakâr yönleriyle Abdülhamid, imparatorluğun son dönemindeki karmaşık dinamikleri anlamak ve değerlendirmek açısından önemli bir örnek teşkil etmektedir.

Osmanlı Devleti’nin 34. padişahı Sultan 2. Abdülhamid Han’ın vefatının 107. yıldönümü dolayısıyla, tarihi ve manevi değerlerin yeniden canlandırıldığı anlamlı etkinlikler düzenlendi. Hem tarihseverler hem de vatandaşlar, bu özel günde padişahın mirasını yad etmek ve günümüz mazlum coğrafyalarına gönderme yapmak amacıyla bir araya geldi.

Dini ve Tarihi Bir Başlangıç: Ayasofya Camii’nde Sabah Namazı

Etkinlikler, İstanbul’un en önemli simgelerinden biri olan Ayasofya Camii’nde sabah namazıyla başladı. Camii, yüzyılların tanığı olan tarihi dokusuyla, o gün gerçekleştirilen dualara ve toplumsal birlik mesajına ev sahipliği yaptı. Katılımcılar, geçmişin derin izlerini hissettiği bu mekânda, padişahın anısına dualar ederek güne anlam kattılar.

Untitled 3 Copy

Çemberlitaş’ta Türbe Ziyareti ve İkramlar

Sabah namazının ardından törenler, Sultan Abdülhamid Han’ın türbesinin bulunduğu Çemberlitaş’ta devam etti. Türbe ziyareti, katılımcıların padişahın manevi mirasına yakınlaşmalarını sağlarken, bu anlamlı günde ziyaretçilere sunulan gül suyu, sıcak çorba ve lokum ikramı, geleneksel misafirperverliğin ve saygının bir göstergesi olarak öne çıktı.

Tarihin İzinde: Mazlum Coğrafyalarda Hâlâ Yaşayan Bir İsim

Anma töreninde, Sultan Abdülhamid Han’ın mirasının günümüz dünyasında da yankı bulduğuna dikkat çekildi. Abdülhamid Kayıhan Osmanoğlu, padişahın 4. kuşak torunu olarak yaptığı konuşmada, "Sultan Abdülhamid Han’ı 107 yıl sonra anlamaya ve anlatmaya geldik" diyerek, anma etkinliklerinin amacını ortaya koydu. Özellikle Suriye, Filistin ve Gazze gibi bölgelerde padişahın isminin hala yaşatıldığını belirtti. Ona göre, padişahın mazlumların yanında durma anlayışı, günümüz güç mücadelelerine de ışık tutuyor.

Abdülhamid Kayıhan Osmanoğlu’nun Mesajı: Geçmişle Geleceği Birleştirmek

Konuşmasında, Abdülhamid Kayıhan Osmanoğlu, Sultan Abdülhamid Han’ın izlediği politikaların ve insanlığa yönelik duyarlılığın, modern dünyada da ne denli önemli olduğuna vurgu yaptı. "Gazze, Sultan Abdülhamid Han’ın şahsi malıdır" ifadesiyle, o dönemde benimsediği adalet ve dayanışma anlayışının, bugünün uluslararası arenasında da kendine yer bulduğunu anlatmaya çalıştı. Bu mesaj, sadece tarihe bir saygı duruşu değil, aynı zamanda günümüz mazlum coğrafyalarına destek çağrısı niteliğindeydi.

Katılımcıların Duygusal Anlatımı: Nurettin Memoğlu’ndan Teşekkür ve Onur Mesajı

Törene katılan diğer bir isim olan Nurettin Memoğlu, etkinlikte duygularını şu ifadelerle paylaştı: "Abdülhamid Han’ın vefat yıldönümünde burada olmaktan büyük onur duyuyorum." Sabah namazının ardından gerçekleşen türbe ziyareti ve tüm görevli arkadaşlara ilettiği teşekkür, bu özel günün hem manevi hem de tarihsel önemine işaret etti.

Abdul Hamid I I In Balmoral Castle In 1867 Colored-1

Geçmişten Geleceğe Uzanan Bir Köprü

Sultan II. Abdülhamid Han’ın 107. ölüm yıldönümü anısına düzenlenen etkinlikler, Osmanlı’nın son dönemine ışık tutan bir geçmişi günümüzle buluşturdu. Ayasofya Camii ve Çemberlitaş gibi mekânlarda gerçekleştirilen törenler, padişahın adalet, dayanışma ve mazlumlara destek ilkelerinin, zamanın ötesinde bir miras olduğunu yeniden hatırlattı. Bugün, Sultan Abdülhamid Han’ın adı ve mesajları, sadece bir tarihi figür olarak kalmayıp, mazlumların yanında olma ve adaleti sağlama konusundaki evrensel değerlerin simgesi olarak yaşamaya devam ediyor.

Kaynak: haber merkezi