Bir önce ki yazı da peygamberimizin en önemli yönetim ilkesinin, tevazulu yönetim anlayışı olduğunu belirtmiştik.
Bir önce ki yazı da peygamberimizin en önemli yönetim ilkesinin, tevazulu yönetim anlayışı olduğunu belirtmiştik. Bu ilkenin uygulaması olarak; Peygamberimiz, yönetim uygulamalarının eleştirilmesine saygı duyuyor ve gerekli açıklamaları yapıyor; bazen kendi kararının yerine kamuoyunun kararına uyuyor. Vasat yaşam ilkesi, tevazulu yönetim ilkesini gerçekleştirecek olan yöneticini yaşam tarzı ile alakalı bir ilkedir. Ancak vasat yaşam ilkesine sahip olan bir yönetici, gerçek anlamda tevazulu yönetim anlayışı ile yönetim gerçekleştirebilir.
Bir yöneticinin, yönetimdeki uygulamalarını eleştirilere açık olabilmesi için kendisini diğer insanlardan üstün görmemesi gerekir. Sıradan bir insan olarak yaşamaya razı olması gerekir. Sıradan (vasat) bir insan olarak yaşamayı göze alamayan insanlar, toplumun ileri geleni yani toplumun yöneticisi olmak ister. Devlet yöneticisi ise toplumu yönetenlerin en üst tabakasıdır.
Sıradan insan olmak istemeyenler, kendi farklılıklarını ve üstünlüklerini ortaya koymak ister. Öncelikle zengin olarak yaşamak isterler; etrafında sürekli ona saygı gösteren, karşısında titreyen, el pençe divan duran birilerinin olmasını isterler. Bu nedenle iktidar olduktan sonra, iktidarı elden bırakmamak için elinden geleni yaparlar. Sade, sıradan, basit, vasat (herkes gibi) bir yaşamı asla kabullenemeyen, yönetme arzusu ile dolup taşmış, yönetme hırslısı kişilerin tavırları hep aynıdır; kendisini eleştirenleri susturmak, kendi etrafında kendisinden daima korkan ve yanlışa yanlış diyemeyen köleler bulundurmak, gücünün büyüklüğünü gösteren tahtlar, altın bilezikler, altın kupalar, altın tabaklar kaşıklar, yakut ve zümrütle süslenmiş eşyalar kullanmak, devletin malını kendi malı olarak kabul etmek ve toplumun vasat (sıradan) üyesi gibi yaşamamak için elinden geleni yapmak… Peygamberimiz bu saydıklarımın hiçbirini yapmamış. Hatta hepsinin tersini yapmış.
Peygamber efendimiz, yaşadığı çağdaki Arap toplumunun ortama
yaşama seviyesinde yaşamış. Ne çağının Arap toplumunun en düşük
seviyesindekiler gibi (sokaklarda yaşayanlar) ne de çağının Arap
toplumunun en yüksek seviyesindekiler gibi (ihtişamlı konaklarda
yaşayanlar) yaşamıştır. Ortalama bir Arap nasıl yaşıyorsa öyle
yaşamıştır. Peygamberimiz, en yüksekteki insan gibi yaşasa idi,
fakir olanlar: “bize sabret diyor, kendisi her
türlü lüksü yaşıyor” diyecek ve inanmayacaklardı
Ancak peygamberimiz, vasat bir Arap insanı olarak yaşamasına rağmen, toplumun diğer üyelerine yani sahabeye, hepiniz benim gibi vasat bir Arap insanı gibi yaşayın dememiştir. Sahabenin çok zenginleri (Enes bin Malik) de vardı, evi olmayıp yardımlarla geçinenleri (Ebu Hureyre) de vardı. Çünkü onlar yönetici değildi. Ama yönetici olan raşid dört halife hep vasat insanlar olarak yaşadılar. Peygamberin yönetim ilkesi: devlet yöneticisi olacaksan yaşadığın toplumda, vasat bir insan olarak yaşayacaksın. Ne çok fakir, ne de çok zengin; ne çok ihtişamlı, ne de çok gariban; ne çok kibirli, ne de çok öz güvensiz; ortalama bir yaşam seviyesi, vasat bir yaşamda yaşayacaksın. Vasat bir ümmet olarak yaşayacaksın. Bu günün ifadesi ile “orta sınıf” veya “orta direk” olarak yaşayacaksın. Zengin ve fakir gruplar devleti yönetmekte zaaf gösterirler.
Vasat bir yaşama seviyesine razı olan, iktidarı kaybedip sıradan bir insan gibi yaşamaktan korkmadığı için iktidarı kaybetmekten de korkmaz. İktidarının kuvvetini artırmak için hileye başvurmaz, gizli örgütler kurmaz, insanları bir birine düşürmez. Dolayısıyla gizli hesabı olmadığı için şeffaftır, her şeyin sorulduğunda hesabını verebilir.
Bir daha ki yazıda, bu günün yönetim ilkeleri ile kuranın
yönetim ilkeleri değerlendirilece