Kur’an-ı Kerim ve lisanımız
İddia ediyorum ve diyorum ki, Kur’an-ı Kerim’deki bütün ayet-i kerimelerin her birinde mevcut olan kelimelerden en az ikisi Türkçemize geçmiştir. Kur’an-ı Kerim’i baştan sona kadar tarayınız. Ramazan ayında mukabele okuyor olmalısınız. Her ayet-i kerimeyi okurken biraz dikkat ediniz, eminim göreceksiniz ki, güzelim Türkçemizde kullanılmakta olan kelimelerimizin ekserisini Kur’an-ı Kerim’den almışızdır.
Mesela her ayet-i kerimede mutlaka “ve” harfi vardır. Türkçemizde de “ve” atıf olarak yer alır ve buna “bağlaç” denilmektedir. Fatiha suresini ele alalım; “Elhamdü lillahi rabb-il âlemin” birinci ayet-i kerimedir. Burada üç kelime vardır ve hepsi Türkçemize geçmiştir.
“Elhamdü” Türkçemize geçmiştir. Hamd etmek demektir. Askerde yemek duasını yaparken “Allah’ımıza hamdolsun” deriz.
“Lillahi” Allah için demektir. Konuşmalarımızda “Allah ve lillah için” deriz.
“Rabb” en çok kullandığımız kelimelerdendir. “Rabbim izin verirse” şeklinde cümle kurarız. Tipi bozuk birisini gördüğümüzde “yüzünde rabbi yessir kalmamış” deriz.
“Âlemin” âlemler demektir. “âlemi yaratan Allah’tır” deriz.
Hatta denilebilir ki, Fatiha süresindeki bütün kelimeler Türkçemize intikal etmiştir.
Bunun sebebi nedir?
Biz, millet olarak İslam’ı, bütün benliğimizle benimsedik. Türk milletinin iliklerine kadar İslam işlemiştir.
Tekrar ifade ediyorum ve diyorum ki, Kur’an-ı Kerim’deki bütün ayet-i kerimelerinden her birinden mutlaka Türkçemizde kullandığımız kelimeler vardır.
Size kestirmeden bir örnek vereyim. Türkçemizde kullanmakta olduğumuz “ve” bağlacı vardır. Güzel Türkçemize bu “ve” kelimesi Kur’an-ı Kerim’den intikal etmiştir. Kur’an-ı Kerim’deki bütün ayet-i kerimelerde “ve” harfi vardır ve atıf harfidir. Türkçemizde de aynı manada kullanırız.
Mesela yine Fatiha suresinden örnek verelim; “İyyâke na'budü ve iyyâke neste'în”. Bu ayetteki “Ve” kelimesi Türkçede kullandığımız “ve” kelimesiyle aynı manadadır. “Ancak sana ibadet eder ve ancak senden yardım isteriz” demektir.
İşte 1930’lu yıllarda, atalarımızın bin yıldan beri kullanmakta olduğu bu kelimeler lisanımızdan atılmak istenmiştir.
Bir kısmı 1930’lu yıllarda bir kısmı daha sonraki yıllarda uydurulmuş “yanıt, yapıt, kanıt, koşul, ulusal, ilinti, tanık, yargı, sözcük, ürün, olanak, olasılık” gibi kelimeleri kullananlar bilerek veya bilmeyerek Kur’an-ı Kerim’e karşı tavır olmaktadır.
Eminim ki, uyduruk kelime kullananların bir kısmının Kur’an-ı kerim ile asla kavgası yoktur. Fakat kullandığı kelimelere bakınız; “sözcük, yanıt, koşul, tümce, tanık, yargı, olasılık” gibi kelimeleri kullanıyor. Bunun izahı nedir? Şuur eksikliğidir. Şimdi buna “farkındalık” diyorlar.
Lütfen çevrenizde bölücü ve yıkıcı çevrelerin kullandıkları kelimelere bakınız. Mesela PKK’ya destek veren matbuata bakınız. Göreceksiniz ki, “yanıt, koşut, koşul, ulusal, yargısal, yargı” gibi kelimeleri kullandıklarını göreceksiniz.
Ahmet Selim Kiraz savcımızı şehit eden teröristlerin ve onları destekleyen medyanın kullandıkları kelimelere bakınız aynı nakarat onlarda da görürsünüz.
Kendisini gayrimüslim ilan Nurullah Ataç yazılarında kullandığı cümlelerde “ve” ifadesini kullanmamıştır. Zira “ve” Kur’an’dan gelmiştir. 1930’lu yıllarda yasaklanan kelimelerden biri “şey” kelimesiydi.
Unutmayalım, lisan bir milletin varlık sebebidir. Lisan kaybolursa mevcudiyetimiz mümkün olmaz.